Aydın ENGİN
Evet, evet, tam da başlıktaki gibi: Fazıl Say’ı korumak, yargıç karşısına dikilmesine itiraz etmek gerek.
Bunu hak ediyor mu?
Ne bileyim ben!
Ama twitter denen ahir zaman medyasında tam 1000 yıl önce yaşamış Ömer Hayyam’ın (1048 – 1131) bir dörtlük’ünü (=Rübai) aktardığı için birisini yargıç karşısına dikmeye kalkar, hapisle cezalandırılmasını isterseniz, hem gülünç olursunuz hem de ayıp edersiniz.
Hayyam “dâhi” nitelemesini hem matematikte, hem astronomi de, hem şiirde ve... Ve hem zekada fazlasıyla haketmiş bir bilge. Dinin (bütün dinlerin) şekilciliğini sarsıcı, dolayısıyla uyarıcı bir mizahla diline dolayıp, Tanrı’yı korku salan bir yaratıcı, dini cezalanmamak için itaat edilecek bir inanca indirgeyen “ham beyinler”i derin düşünmeye çağırıyordu. Üstelik bunu vaaz veren bir imam gibi değil, keskin ve paradoksal (=alışılmışa aykırı) işleyen zekasıyla Fars dilinin kıvraklığını buluşturarak, şiirle yapıyordu. Bugünün İran mollaları ne der, ne diyor, bilmiyorum, ama Farsça şiirde bir kaç doruk varsa biri hiç kuşkusuz Ömler Hayyam’dır.
Fazıl Say’ın retweet yaptığı rübai de dine değil, inançlara değil, dinin yalınkat kavranışına yönelmiş keskin bir mizahtan ibaret.
Şöyle:
“Irmaklarından şaraplar akacak” diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
“Her mümin'e iki huri” diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?
Tamam, Fazıl Say sadece bu rübaiyi retweet yapmakla yetinmedi, kendi bilinci, ki pek bulanık; kendi üslubu, ki pek nobran; kendi ideolojisi, ki pek geri, çerçevesinde cümleler de ekledi.
Yine de bu ek cümlelerde neresinden bakarsanız bakın savcının iddiasını haklı kılacak bir içerik yok. Hatta gazetecilikten “Büyük Türk düşünürlüğü”ne sıçrama idmanları yapan Şamil Tayyar’ın ona verdiği cevaba göre çocukça bir zıpırlıktan ibaret. (Şamil Tayyar, o rübainin yer aldığı tweete “Sen hangi kerhanede doğdun Fazıl Say” gibi çok bilgece(!) bir karşı tweet yazmıştı).
Tamam, Fazıl Say’ın twitter sabıkası hiç de parlak değil. Örneğin kendisine yönelik saygısız tek kelime sarf etmeyen Bakan Ertuğrul Günay’a “Kes zevzekliği” diyecek kadar kaba ve küstah.
Tamam, “Giderim ha”yı kişisel bir seçme gibi değil, bir tehdit gibi kullanmakta ve bunu kimilerine “Eeee, gideceksen git be kardeş” dedirtecek kadar da sık yineliyor.
Tamam, müzikte tartışmasız bir deha ama o dehasının siyaset, siyaset felsefesi, ideoloji gibi bilmediği, hem de hiç bilmediği dallarda da geçerli olduğuna inanmış. O yüzden olsa olsa gülüp geçilecek siyasal inciler, ideolojik eleştiriler yapıyor, ülke ve dünya üstüne benimsenmesini istediği fikirler açıklıyor. Bazan demeçle, bazan tweetle, bazan masa başı sohbetlerinde...
Bütün bunlara rağmen Fazıl Say’ı sanal ortamda linç etmekten hapis tehdidi ile yargıç karşına dikmeye tırmanan tutumun demokrasiyle, özgürlükle açıklanacak, savunulacak hiç bir yanı yok.
Fazıl Say’ın suçu hemen her gün bir çoğumuzun söylediklerini söylemesinden ibaret. Ancak onun dünya çapında bir piyano virtüözü oluşu, başına gelenlerin dünyanın dört köşesinde yankılanacak kadar önemli bir sanatçı oluşu onu günah keçisi haline getiriyor.
Tıpkı 1915’te Ermenilerin başına gelenler üstüne onun söylediklerinin çok daha sertini başkaları dile getirmişken faturanın Orhan Pamuk’a kesilmesi gibi...
Ne çare ki bunda ne Fazıl Say’ın, ne Orhan Pamuk’un yapabilecekleri bir şey yok.
Biri dünyanın en iyi piyanistlerinden biri... N’apsın kötü piyanist olup dikkatleri üstüne çekmekten mi kurtulsun?
Öteki Nobel ödülü ile onurlandırılmış bir romancı. N’apsın, Nobel ödülünü geri mi versin?
Sözün özü: Demokrasi ve özgürlük Fazıl Say’ın söylediklerine de en azından tahammül etmeyi zorunlu kılıyor.
Hiç hoşlanmayabilirsiniz, çok kızabilirsiniz, öfkeden küplere binebilirsiniz ama özgürlükten yana mı olacaksınız öfkenizden yana mı ?
Bu yazıda savunulan da Fazıl Say’ın fikirleri, yapıp ettikleri, tweetleri filan değil: Özgürlük...
Evet o kadar... Demokrasilerin olmazsa olmazı olan özgürlük!..
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021