Aydın ENGİN
Eğer 3 Ocak Pazartesi günü ya da akşamı bana “Safra kesesi nedir, nerededir, ne işe yapar, neden vardır” diye sorsaydınız, biraz boş bakıp düşündükten sonra dudaklarımı küçümseme içeren bir pozla süzer ve “Valla adını duymuşluğum var ama vücudun neresindedir, ne işe yarar, ne yapar, neden vardır, bende de var mıdır hiç bilmiyorum” derdim.
Sinsi ve kindar safra kesem bu sözleri duymuş ve pusuya yatmış. Aynı gece 02.20’de çok, ama çok acımasız darbelerle beni uyandırdı ve kendini tanıttı. Uyanır uyanmaz kıvranmaya başladım. Bütün bedenimi kaplayan, içimde dört dönen bir sancı ile kıvranmak, kıvranmak ve başka hiçbir şey yapamamak. Buna düşünmek de dâhil.
Üç gün, tam üç gün böyle geçti. Ya kıvranmak ya da güçlü ağrı kesici haplar yutup, sızıp uyumak.
Dördüncü gün ağrılar hafiflemeye başladı. “Eh artık doktora gidebilirim. Hele şu halsizlik geçsin, hemen giderim” diye oyalanırken akşam oldu ve alçak safra kesesi “intikam operasyonunu” yeniden başlattı. Yeniden ve aralıksız kıvranmak yani.
TV seyretmeden, bilgisayarın da, kitabın da kapağını bile kaldırmadan geçirilen bir hafta sonu ve hafta başı.
Nihayet safra kesesi saldırısının yedinci günü biraz hafifleyen ağrılar sayesinde doktor karşısına çıktım. Oram mıncıklandı, buram mıncıklandı, röntgenler çekildi. Ardından karın ve bel bölgesine sürülen reçel kıvamında bir madde eşliğinde ultrason dedikleri bir “sonografik araştırma” yapıldı ve maalesef hiç tıp okumadığı halde kendini “Prof. Med. Dr.” olduğunu sanan “Evdeki”nin teşhisi yine doğru çıktı: Safra kesesi iltihabı…
Yuttuğum ve yutacağım bir sürü hapla ağrılarım artık yok denecek hale geldi. Antibiyotiklerle iltihap dağıtılacakmış, sonra da safra kesemi bir cerraha teslim edecekmişim.
12 gündür tek satır yazamayışımın hesabını bir “mazeret tezkeresi” işlevi de taşıyan bu paragraflarla sanırım verdim.
Okurlardan mazeretimin kabulünü dilerim ve bir haftadır önemini, değerini pek iyi öğrendiğim sayın ve değerli “safra keseme” de derin saygılarımı sunarım.
* * *
Uzun süren “ya kıvran ya uyu” günlerinde ülkede ve dünyada ne olup bittiğini yeni yeni öğreniyorum.
Tutup da bayat haberlere Tırmık atmanın alemi yok herhalde.
Ama on gün kadar önce yazdığım bir Tırmık’a ancak yeni okuyabildiğim bir e-posta ile verilen cevaba ve bir arkadaşımın attığı tweetin başına gelenlere iki paragrafla da olsa değinmezsem çatlarım.
Safra kesemin saldırısından önceki Tırmık Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretmeni, öğrencisi, mezunları ile birbirine kenetlenmişlerin başlattığı ve inatla, geri adım atmaksızın sürdürdüğü direnişin birinci yıldönümü üstüneydi.
Adı lâzım değil, bir okur mu, yoksa o gün yazıya rastlayıp klavyeye yumulmuş biri mi bilmiyorum, önemli de değil zaten. Adının başında Dr. titri var. Bir akademisyen mi, yoksa sadece bir hekim mi? Onu da bilmiyorum.
Ama iki satırlık e-postası ibretlik. Aynen aktarıyorum:
E-posta "Bugünkü yazınıza cevap “ başlığını taşıyor ve şöyle devam ediyor:
"Biz elit bir üniversiteyiz o yüzden (rektör tayininde) özel bir muamele isteriz derseniz diğer üniversiteler de o halde ne halin varsa gör derler“.
Ne kafa ama!..
Adamın üniversitelere siyasetin rektör "tayin etmesi“ne itirazı yok. Buna itiraz edip direnişe geçenlere itirazı var. Onlar elit oluyor(muş) ve o yüzden Boğaziçi direnişini tribünlerde çekirdek çıtlatarak izlemeyi yeğleyen ünlü, direniş gelenekli üniversiteler de Boğaziçi direnişçilerine "Ne haliniz varsa görün“ diyebilirler(miş).
Eh bu kadar demokrat kafaya, üniversite özerkliğini, bilim özgürlüğünü bu kadar savunan üniversiteler yaraşır, hatta ona "doktor“ unvanı bile verirler.
* * *
Ve bir tweet ve Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı…
Ülkemizin en çalışkan ve en inatçı hak savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu tanımayan kaldı mı?
Sanmıyorum.
Gergerlioğlu kendi başına yaşamını sürdüremeyecek durumda olan ve buna rağmen ısrarla Kandıra E Tipi Hapishanesi’nde tutulan Aysel Tuğluk’la dayanışmak amacıyla hapishanenin önüne gitti. Orada bir açıklama yaptı. Ardından da bir tweet attı.
Tweet aynen şöyle:
“Bir an evvel Aysel Tuğluk için adalet talebimiz var. Zulüm bitsin, adalet gerçekleşsin. Kandıra Cezaevi’ndeki Aysel Tuğluk çıkmalı! Hepinize saygılarımı sunuyorum”
Bu tweet yüzünden Kocaeli Savcılığınca Gergerlioğlu hakkında TCK 301 “devleti ve organlarını aşağılama” (TCK 301), “Bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs” (TCK 277) ve “Suçu ve suçluyu övme” (TCK 215) suçları kapsamında soruşturma başlatıldı.
Uzun uzun yazmaya gerek yok. Bu ölçüde bir hukuk ayıbı üstüne yorum yapmak bile gereksiz.
O yüzden sadece kısacık bir paragraf:
Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’nda bu soruşturma dosyasını açan ve yürüten ve böyle bir soruşturmaya izin verenler her kimse onlara sesleniyorum:
Gergerlioğlu’nun tweetine noktasına, virgülüne kadar katılıyorum, imzalıyorum ve gördüğünüz gibi burada yayıyorum.
Hukuk kuralları ve yasa şimdi benim hakkımda da soruşturma başlatmanızı emrediyor.
Emirleri yerine getirin…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021