Aydın Ünal
AK Parti 8’inci Olağan Kongre’sini dün Ankara’da gerçekleştirdi.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde alınan sonuç, AK Parti’de kapsamlı bir değişiklik beklentisi doğurmuştu. Dün oluşan listeler bu beklentileri karşıladı mı? Şu kadarını söyleyelim: Olabilecek, yapılabilecek, en mümkün buydu, bu kadar oldu, olabildi.
Esasen sorun yani son yıllardaki oy kaybı, sadece AK Parti’den ya da partinin yönetim kademelerinden kaynaklanmıyor. Partinin MKYK veya MYK’sındaki isimlerin de orada yapılacak değişimlerin de seçmen tercihleri üzerinde etkisi sınırlı. Seçmen, “bu ismin orada ne işi var” diye sormuyor ve sorgulamıyorsa, belde teşkilatından genel merkeze kadar dönüp de parti yönetimine bakmıyor, ilgilenmiyor.
2018’de geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte parti ve hükümet arasında ayrışma oldu ve makas gittikçe açılıyor. Partinin Genel Başkanı Erdoğan 2018 ve 2023 seçimlerinde yüzde 50’nin üzerindeki oy oranını muhafaza ederken, AK Parti 2018, 2019, 2023 ve 2024 seçimlerinde oy kaybetti. Seçmenin, Erdoğan’ı ülkenin başında isterken, parti üzerinden de olumsuzluklara tepkisini gösterdiğini söylemek mümkün.
Parlamenter sistemde parti ve hükümet iç içeydi; Başbakan ve bakanlar parti içinden seçiliyor, parti ile Hükümet çok yakın çalışıyor, irtibat halinde oluyorlardı. Şimdi ise Hükümet ve parti, Hükümet ve Meclis arasında mesafe var.
Hükümet merkezi olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile AK Parti Genel Merkezi fizîken birbirlerine yakın olsalar da politika üretme ve uygulama anlamında ayrı birer odak haline geldiler. O kadar ki, Külliye bürokratları kimi zaman siyasetçi gibi davranabiliyor, partiyi ve partinin ilgili birimlerini yok sayacak biçimde siyasete müdahale edebiliyor, siyasi açıklamalar yapabiliyorlar.
AK Parti bir “eritme potasıydı”. Türkiye’nin tüm renklerini bünyesine katabiliyor, onları dönüştürebiliyor ya da kendi çizgisiyle uyumlu hale getirebiliyordu. İktidar ile parti arasında makas açılırken, AK Parti bu dönüştürücü gücünü de yitirmeye başladı. Gelenler kendi dil ve üsluplarıyla geldiler ve ciddi bir “insicam” sorunu ortaya çıkmaya başladı. Partideki bu insicam sorunu, iktidara, Külliye kadrosuna ya da Bakanlar Kurulu’na daha fazla yansıdı.
Asıl önemlisi şu: Erdoğan’ın karizmatik lider kişiliği en başından bu yana zaten partinin önüne geçiyordu. Kuşkusuz teşkilat küçümsenemez ancak Erdoğan çoğu zaman partiyi tek başına omuzunda taşıyor, tek başına oy alıyordu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle bu ayrım daha da netleşmiş oldu. Parti, gelişmeleri uzaktan izler hale geldi. Ancak bu uzaklık, politika üretme ve uygulama konusunda iktidarı da önemli bir kaynaktan mahrum bırakmış oldu.
24 yaşında ve 23 yıldır iktidarda olan bir partide bürokratik oligarşinin oluşması son derece tabii. Bu oligarşiyi kırmak, aşmak da o kadar kolay değil. İşte onun için, dünkü kongrede olabilecek en mümkün değişim buydu, bu kadardı.
Şimdi değişim için gözler artık Bakanlar Kurulu’nda. Seçmenin oy tercihlerini etkileyebilecek asıl değişim orada bekleniyor. 31 Mart sonrası çokça dillendirilen değişimin son hamlesi olacağı için de beklenti tümüyle oraya yoğunlaşıyor.
AK Parti’nin dün oluşan kadrosu, “heyecan” ve “cesaret” ile hareket edebilirse, oy kaybını durdurabilir, grafiği tersine çevirebilir. Türkiye’nin adeta kılcallarını oluşturan teşkilatın dünkü 8’inci Kongre sonrası yeni bir heyecanla kolları sıvaması gerekiyor. Ayrıca parti kademelerinin de risk alarak, cesaretle, iktidardan ve Erdoğan’dan yük alması gerekiyor.
Parti iktidara gelmeden de var olabilir ancak iktidar, partisiz yapamaz. AK Parti’nin, iktidarın politika ve akıl kaynağı olma vasfını yeniden kazanması gerekiyor. Bu da ancak heyecan ve cesaretle olabilir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2024
16.04.2024
6.01.2020
10.12.2019
21.01.2019
10.01.2019
3.02.2019
31.12.2018
27.12.2018