Bayram ZİLAN

PKK bugün Kürt meselesinin sebebidir
28.10.2014
1906

 Başlığı yanlış okumadınız. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle PKK, Kürt meselesinin sebebidir. Eğer bugün bu mesele bütün “iyi niyetli adımlara” rağmen çözülemiyorsa bu, PKK’nin 90’lı yıllardaki devlet aklına evrilmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin demokrat entelijansiyasının çok sık eleştirdiği güvenlik paradigmalı, “azim ve kararlılıkla etkisiz hale getirmek”ten başka hiçbir perspektifi olmayan, katı devlet aklının yeni sürümüne PKK sahip olmuştur.

Devletin 90’larda bizzat Kürtlere uyguladığı yöntemlerin aynısını PKK, bugün Kürtlere uygulamaktadır. PKK, bölgedeki bütün farklılıkları azim ve kararlılıkla etkisiz hale getirmektedir. Cellatlarının kendilerine yaptıklarının aynısını bugün kendisi, kendisi gibi düşünmeyen farklılıklara yapmaktadır. Öyle ki, bölgede Kürtçe bilmeyenler bile  infaz edilmeye başlanmıştır.

Kemalist paradigma, yekpare, homojen, tektip bir insan ve toplum protipi arzulamıştı. Bunun için bütün farklılıkları yok etti. Toplumsal dokuyu zedeledi. Tepeden indirgemeci, tavandan tabana bir modernleşme hayal etti. Bunun için toplumun yüzyıllardır beslendiği geçmişten gelen bütün kadim damarları kesti. Bir gecelik inkılaplar ile 90 yıldır iyileştirilemeyen yaralar açtı. Bu kötücül paradigmanın sonucunda PKK doğdu. PKK’nin doğuş sebebi, Kemalist paradigmanın uygulamalarıydı. Aradan 30 yıl geçti. Bugün PKK, Stokholm Sendromu’na tutulmuştur. Cellatlarının Kürtlere yaptığının aynısını kendisi, güya savunduğunu iddia ettiği halka yapmaktadır.

Kobane çerçevesinde çıkan 6-8 Ekim Olayları’nda yaşananlardan tutun, Çözüm Süreci’nin ilk aşaması olan geri çekilmenin %15’te kalmasına kadar, Kürt Ulusal Konferansı’nın bir türlü yapılamamasının sebeplerinden tutun, PYD güçleri dışında, hiçbir gücün Kobane’de istenmemesine kadar hepsinde PKK’nin “tekelcilik” anlayışı vardır. PKK, hem Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda hem de Suriye’deki kanton bölgelerde kendisinden başka hiçbir güç istememektedir. Kendisinden başka hiçbir fikir, düşünce, sivil toplum, siyasi parti istememektedir. Çoğulculuğa doğrudan ve temelden karşıdır.

Oysa, Kemalist paradigma Türkiye’de yerle bir olmaya başladı. Koca bir Cumhuriyet bakiyesini 90 yıl taşımaktan sırtı kamburlaşan halk, nihayet bu ağır yükü sırtından attı. Türkiye halkının travma yaşamasına neden olan, kronikleşen sorunlarının ana kaynağı olma özelliğini taşıyan 100 yıllık İttihatçı-Kemalist parantez kapanma arifesinde.

10 yılda bir darbeyle yönetime el konulan, Beyaz Toroslar”ın her gün en az 10 kişiyi kaçırıp infaz ettiği, bugün 35 yaş ve üstü kuşağın, işkence edilen insanların çığlıklarına şahadet etmenin ağır yüküyle uykusuzluklara daldığı, Anayasa kitapçıklarının havada kalış süresine göre borsanın değer kaybettiği, kimliğin ve inancın gizlendiği, askerlerin gün aşırı “azim ve kararlılıkla” siyaseti dizayn ettiği ve medya patronlarının Başbakanlara talimat verdiği karanlık dönem geride kaldı.

Ahmet Kaya, 1999’un 12 Şubat gecesi Princess Otel’in kongre salonunda “şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, deyince salonda kıyamet kopmuş, küfürler havada uçuşmuş, Kaya’ya çatal/bıçaklar fırlatılmıştı.

Ocak 1946’da tarihteki ilk Kürt Devleti olan Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu olan, kuşaklar boyu Kürtler için mücadele eden ve Kürtler üzerinde çok derin izler bırakan aşiret liderinin varisi Mesud Barzani için 2007’de Büyükanıt, “ben onlarla görüşmem kim görüşürse görüşsün” demişti. Bu ifadeyle devlet, o güne kadar süregelen soğuk ve aşağılayıcı tavrının hiç değişmeyeceğini “azim ve kararlılıkla” göstermişti.

1970’lerin başında, Kürtçenin yasak olduğu bir dönemde, elinde sazıyla genç bir delikanlı çıkmıştı sahneye. Söylediği stranlar, yaktığı ağıtlar, yasaklardan ve baskılardan bıkmış Kürtler için derin bir soluk, parlak bir ışık olmuştu. 1975’lerin başından itibaren konserlerde söylediği Kürtçe şarkılar yüzünden polis sürekli peşine takılıyor, her konseri takip ediliyordu. Kasetleri el altından gizlice satılıyordu. Baskılardan dolayı sanatını Türkiye’de icra edemeyeceğini anlayan, 1976’nın ortalarında bir sabah, geri dönme umuduyla doğduğu toprakları bırakıp yurtdışına çıkan kişinin adı da Şivan Perwer’di.

Eski Türkiye’nin simge mağdurları olan her üç isim Şivan Perwer, Mesud Barzani ve (gıyaben) Ahmet Kaya, yıllar sonra Diyarbakır’daki Yeni Türkiye sahnesinde Yeni Türkiye’nin İmam-Hatip’li mimarı ve kurucusu Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte halkı selamladı. Şüphesiz her 4 ismin birden o gün, o sahnede olması, eski Türkiye aklının tarihin çöp sepetine atılacağına dair en önemli işaretti.

Nitekim öyle de oldu.

Eski Türkiye’nin köhnemiş ve tepeden indirgemeci devlet aklı tarihin çöp sepetine atıldı. Yeni devlet aklı, Birinci Cumhuriyet’in bütün mağdurlarıyla barışmaya başladı. Kürt Barışı, Alevi Açılımı, Dersim Özrü, 1915 Taziye Mesajı ardı ardına geldi.

Türkiye’nin kadim siyasal yapısı ve sosyolojisi değişti. Geleneksel seçmen davranışları, yerini hak, özgürlük ve refah siyasetine endekslenen bir seçmen davranışına bıraktı. Devleti halka karşı korumak için kurulan resmi ideolojinin emniyet sübabı kurumlar, yapısal değişikliğe uğradı. Mezkûr kurumlar, halkı devlete karşı korumak düsturuyla yeniden inşa edilmeye başlandı.

Bütün bunlar, devlet aklının değiştiğinin göstergeleri. Bunu Öcalan da fark etti. Bu yüzden her türlü provokasyonda kitlesini uyarıyor. Tercihini değişimden ve “yeni”den yana kullanıyor. Ancak PKK, bütün bu olanları fark etmiyor, görmüyor. Veya görmek istemiyor. (ki doğru ifade budur) 90’lı yılların devlet aklıyla bugün kendisi hareket etmek istiyor. Ediyor da..

Bu noktada karar vermesi gereken Kürtlerdir. “Yeni”den yana mı olacaklar? Yoksa İkinci Kemalizm Dönemi’ne razı mı olacaklar?

Birinci Kemalizm Dönemi’ni bozguna uğratan ve “yaşamak direnmektir” şiarıyla hareket eden Kürtler, elbette İkinci Kemalizm Dönemi’ni arzulayanlara da direnecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar