Bayram ZİLAN
Corona virüsünü laboratuvarda üreten Çin mi?
25.02.2020
1806
2019-nCoV virüsünün ilk olarak Vuhan'daki Huanan Balık Pazarında ortaya çıkmış olabileceği üzerinde durulduğu herkesin malumu. Koronavirüs, 2019-nCoV isimli bir pozitif polariteli tek zincirli RNA virüsü olarak tanımlanıyor. Daha önce Çin’de bulaştığı hastaların yüzde 10’unun ölümüne neden olan SARS ile büyük oranda benzerlik taşıyan bu virüs, SARS virüsünün akrabası olarak tanımlanıyor. Temelde “Korona Virüsü” olarak tanımlanan virüsler hayvanlarla ilişkili olmakla birlikte, türler arası geçiş özelliği de gösterebiliyorlar. Hayvan türleri arasında ve haliyle hayvandan insana, insandan insana geçişi mümkün.
Belirtileri ise hastaların neredeyse tamamında ateş, kuru öksürlük ve bitkinlik olarak gösteriliyor. Şöyle belirtilerine bakıldığında yılın her döneminde yaşanan soğuk algınlıklarına benziyor. Ancak virüs, bir noktada şiddetini artırıyor.
Koronavirüs tehlikesinin ne boyutta ve nasıl bir anda tüm ülkeyi etkileyebileceğini Kore'de yaşayan Muhammed Ali Hamit (@malihamit) adlı bir twitter kullanıcısı çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor:
“Kore, virüs olayları Çin'de patlak verdikten sonra ateş ölçerle Çin'den yolcu kabul etti.
Daha sonra bir kişi bu testi Geçtikten 20 gün sonra hastaneye giderek tedavi altına alındı ve kendisinde Corona teşhis edildi. Bu ve kuluçka döneminde Çin’i ziyaret edip gelenlerin çoğunda kuluçka dönemi olduğu anlaşılınca Çin’e uçuşlar durduruldu ve sıkı bir takip başladı. Bu kişilere ulaşılarak tek tek test edildi ve bu kişilerin iletişime geçtiği bütün kişiler, taksiciler ya da bir otelde asansörde karşılaştıkları herhangi bir kişi dahil kontroller yapıldı. İlk 20 gün sadece 30 kişide virüs görüldü, çünkü gerçek anlamda tedbir almıştı hükümet. Ancak hava alanından henüz kimin neden olduğu bilinmemekle beraber ateş ölçer testinden geçen bir kişi ülkenin güneyinde bir kadına virüs bulaştırmış. Bu kadın yaklaşık bir ay hristiyan bir tarikatın kilise ayinleride katıldı. Aradan 20 gün geçtikten sonra 31. hasta olarak bu kadına teşhis koyuldu ve ismine "süper yayıcı" denilmeye başlandı. Bu kadının tarikat üyeleri kontrol edilmeye başlandı. 2 gün içinde 560 kişi daha virüs nedeniyle tedaviye alındı. Şu an her gün 200 yeni virüs vakası bildirmeye başladı hükümet. Asıl sorun şimdi şudur: süper yayıcı kadın yurt dışında bulunmadı. Kısa zaman önce yurt dışına gidip gelen bir kişiyle de temas etmemiş.
Bu durumda kadına yolda veya alışveriş yaptığı bir mağazada bulaşmış ve bu kadın bunu bilmediği için tarikatının ayinlerine katılmaya devam etti. Şuan sadece bir kişi yaklaşık 2 bin kişiye virüs bulaştırmış gibi görünüyor. Bir de bu 2 bin kişinin bulaştırdıklarını aramaya başladılar. Durumun nasıl kontrolden çıkmaya başladığını anlamışsınızdır.”
Gerçekten dehşet verici.
Bir insan, taşıdığı virüsü binlerce insana kısa sürede bulaştırabiliyor çünkü bu virüsün en büyük handikapı 15-28 gün arasında değişen kuluçka süresi. Kuluçkada olan virüs taşıyıcısı, yüksek ateş ya da diğer belirtileri hemen göstermediğinden tespit edilemiyor ve bu nedenle yayılma gerçekleşiyor.
Şu anda tedavilerde temel prensipler uygulanıyor. Hastanın bağışıklık sistemi virüsle mücadelesini yenene kadar vücut fonksiyonlarının işler halde tutulması ve nefes desteği sağlanıyor. Bilim insanları virüse karşı aşı geliştirme çalışmalarına da devam ediyor. Ancak ilk aşının insanlar üzerinde denenmesi için bile en az 9-10 aya ihtiyaç var.
Hastaneler de virüs önleyici bir takım ilaçları henüz test ediyor.
Sonuçta şu an tüm dünyada büyük bir korku ve panik var. Her geçen gün binlerce yeni vakalar bildiriliyor. Uzmanlar, asıl rakamların bildirilenden 10 kat fazla olabileceği uyarısını yapıyor.
Buraya kadar olan kısım virüsle ilgili detaylı teknik bilgilerden ibaret.
Ancak bu virüsün siyasi ve ticari tarafları da var.
Her şeyden önce bu virüsün Pasifik ile Atlantik arasındaki ticaret savaşında yeni fırsatlar ve tehditler ortaya çıkardığını ve dengeleri asya aleyhine sarstığı aşikar.
Akla gelen ilk soru ise bu virüs eğer biyolojik bir silah olarak kullanıyorsa kimin tarafından üretildiği ve dolaşıma sokulduğudur.
Burada herkesin aklına gelen ilk cevap ABD’nin Çin’le olan ticari rekabette Çin’in zayıflaması adına geliştirdiği bir biyolojik silah olabileceği ihtimalidir.
Ne var ki bu sorunun yanıtı bizi bambaşka bir yere götürebilir.
“Wuhan Virüs Araştırmaları Enstitüsü ”
Çin Bilimler Akademisi bünyesinde hizmet veren Wuhan Virüs Araştırma Enstitüsü, Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’nın çeşitli fonlarla büyük destek sağladığı “Yarasa Virüsler ve Bağışıklık Sistemleri Projesi”ni uzun bir süredir yürütüyor. Projenin başında yarasa virüsleri ve bağışıklık sistemleri alanında yaptığı çalışmalarla dünyaca tanınmış, Çin haricinde Avustralya ve Singapur’da da araştırmalar yapmış Çinli Dr Peng Zhou var.
Yarasalar çok tehlikeli virüsleri bünyelerinde taşırlar ve bu virüsü başka canlılara bulaştırırlar. Ancak yarasalar çok güçlü bağışıklık sistemleri nedeniyle bu virüsten etkilenmezler.
İşte Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’nın çok büyük önem atfettiği bu projeyi yürüten Dr Zhou, ekibine adam katmak için 18 Kasım 2019’da çok ilginç bir ilan veriyor.
İlan tam olarak şöyle:
– Canlı bilimi veya biyomedikal alanlarda doktora seviyesine sahip olmak.
– İşinde güvenilir ve titiz olmanın yanı sıra hem bağımsız bilimsel araştırma yapabilme yeteneği hem de takım çalışmasına yatkınlık.
– İngilizce iletişim ve yazma becerisi. Uluslararası akademik yayınlarda makale yayınlayabilir seviyede olmak.
– Hücre biyolojisi, bağışıklık bilimi, genom ve diğer ilgili alanlarda tecrübeli olmak ise tercih sebebi.
Dr. Zhou, verdiği ilanda adaylara ana çalışma konusu hakkında şöyle bilgi veriyor:
“Yarasaları araştırma objesi olarak ele almak suretiyle aynı zamanda hem Ebola, hem SARS, hem de Korona virüsünü hiçbir zarar görmeksizin bünyesinde barındıran moleküler mekanizmayı ve bu mekanizmanın uçuş yeteneğiyle birlikte uzun ömürlü oluşuna cevaplar sunacağım. İnsan ile diğer memeliler arasındaki farkları mukayeseli bir şekilde ortaya koyabilmek için virüs bilimi, bağışıklık bilimi, hücre biyolojisi ve çeşitli analiz yöntemleri kullanılacak.”
Şimdi sıkı durun...
Dr Zhou’nun ekip arkadaşları Bilim Dergisi Nature için bir makale kaleme alıyor.
Makalede geçen şu ifadeler çok dikkat çekici:
“Tabiattaki vahşi hayvanlardan kaynaklanan virüslerin türler arası karşılıklı aktarımı, insan ve hayvan sağlığı için dikkate değer bir tehdit oluşturmaktadır. Yarasalar virüslerin meydana çıkmasında çok önemli bir kaynak olarak bilinmektedir. Yarasalardan kaynaklanan korona virüsün insanlara transferi, SARS olarak bilinen şiddetli akut solunum yolları sendromu 2-10 türlerine neden olmaktadır. korona virüsler, 2013-2016 yılları arasında aynı bölgedeki yarasalardan toplanan dışkı örnekleriyle, bilhassa şeytan kuşu olarak da bilinen yarasa türünden alınan örneklerle yüzde 96-98 oranında benzerlik taşımaktadır. SARS benzeri korona virüslerin kaynağı da bu türdür. Elde ettiğimiz bilgiler, SADS ile SARS salgınları arasında coğrafya, zaman dilimi, çevre ve sebep sonuç ilişkileri bağlamında çarpıcı bir benzerliğin olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, gelecekteki salgınları daha az hasarla atlatmak amacıyla korona virüsün çeşitlerini tanımlama ve yarasalardaki dağılımını ortaya koymanın önemine dikkat çekmek için hazırlanmıştır.”
Dr Zhou ise yaptığı bir açıklamada çok daha ilginç şeyler söylüyor:
“Yarasalar uzun vadede hiç hastalanmadan virüsü taşıyorlar. İnsanlar virüsü alt etmeyi yarasalardan öğrenebilir. Gerçi şu an bunu endüstriye dökme noktasından uzağız. Yolumuz uzun ve kendimizden emin bir şekilde ilerlemeye devam etmeliyiz”
Çok ilginç değil mi sizce de?
“Şu an endüstriye dökme noktasından uzağız. Yolumuz uzun ve kendimizden emin bir şekilde ilerlemeye devam ediyoruz” diyor Dr Zhou...
Şimdi başa saralım ve soralım:
Virüs nerde çıktı?
Wuhan’da...
Virüs Araştırma Merkezi nerde?
Wuhan’da...
Başta sorduğumuz soruya bir soru daha ilave ederek sonlandıralım:
İlk aşı da Wuhan’da bulunursa?
(Kaynakça: Gerçek Hayat Dergisi, @malihamit)
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019