Burhanettin DURAN
Musul operasyonu gündeme geldikten sonra yeniden alevlenen Başika Kampı tartışmasına yönelik olarak Irak Başbakanı Abadi açıklamalarına devam ediyor. "Türkaskerini Musul'da istemediğini" tekrarlayan Abadi, "piknik" polemiğine ilginç bir argüman daha ekledi:
"Irak'ta piknik yok IŞİD ile savaş var, biz Musul'u IŞİD'den geri aldıktan sonra onları misafir olarak davet edeceğiz ama şimdilik Türk askerine Irak'ta yer yok.
Çünkü biz IŞİD ile savaşla meşgulüz ve Türk askerinin burada bulunması bize engel oluyor."
"Deaş ile savaşa engel oluyorsunuz" argümanının saçmalığı ortada.
Türkiye, Deaş'la mücadele için Başika'da Irak'ın bütün unsurlarını kapsayacak bir eğit-donat yürüyor.
Hem de Iraklı subayların katılımıyla.
İlk Başika krizi çıkmadan birkaç gün önce Irak savunma bakanı kampı ziyaret edip desteklerinden dolayı Türkiye'ye teşekkür etmişti.
Ankara'nın Başika'yı uluslararası koalisyon ortakları ile birlikte kullanma eğilimi de biliniyor.
Kaldı ki Türkiye'nin Musul'a yönelik hiçbir "farklı" talebi olmadığı cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanı düzeyinde defalarca ifade edildi.
Deaş ve PKK terörü yani ülke güvenliği aynı zamanda Irak'ın selameti Başika'daki Türk varlığının en önemli sebebi. Ankara, PKK'nın güçlenmemesi ve bölgedeki demografik yapının Irak işgali yıllarındaki gibi değiştirilmemesi için Musul masasında yer alma arzusunda.
Irak iç savaşından etkilenmeyen ABD dâhil diğer güçler oradayken neden Türkiye'nin varlığı sorun ediliyor? Bu sorunun cevabı Abadi'nin söylemediklerinde saklı.
"Deaş ile savaşmaya engel oluyorsunuz" argümanının arkasında "Deaş sonrası istediğimizdüzeni ve demografik yapıyı kurmaya engel olmanızı istemiyoruz" mesajı yatıyor.
Abadi, "Irak'ın yeni düzeninin kurulmasında Türkiye'nin etkisini arzu etmiyoruz" demeyegetiriyor. Yani Deaş'tan temizlenen bölgelerin yerel unsurlarını denklem dışı bırakan yeni bir Şiileştirme ve İran nüfuzunu derinleştirme politikası yürütebilmek için.
Hatırlanırsa ABD önderliğindeki Deaş ile mücadelenin en zayıf tarafının Deaş sonrasını adil ve reel şekilde ele almaması olduğunu daha önce de yazdım.
İşte bu politikanın bütün olumsuz yönleri teker teker ortaya çıkıyor.
Kara güçleri olarak terör örgütü konumundaki aktörlerin (Şii milisler ve PKK- PYD) kullanılması yeni bir çatışmanın zeminini oluşturuyor. Hem bölgesel güçler arasında hem de yerel, asli unsurlar arasında...
PKK'ya Haşd-i Şaabi kılıfıyla meşruiyet verilmeye çalışılıyor.
Sünni Araplar ve diğer yerel unsurlar Deaş'tan daha vahşi bir radikalleşme kapanına terk ediliyor.
Ayrıca böylesi kaotik bir ortamda "tutulmayan sözler" ABD ve Türkiye gibi müttefikler arasında da güveni yok ediyor. Obama yönetiminin YPGPKK'ya ilişkin sözlerini hiç tutmaması gibi. PKK'yı Suriye'de SDG altında, Irak'ta ise Haşd-i Şaabi görüntüsü altında sahada kullanması ve güçlendirmesi gibi.
Bu tür atraksiyonlardan bıkan Ankara cephede olarak hem güvenliğini sağlamak hem de "müttefikleri" ile "işbirliğini" makul düzlemde yürütmek istiyor.
Fırat Kalkanı operasyonu ile Türkiye, Suriye- Irak denkleminde sahada sert güç uygulamayı da yeni politikasının bir parçası haline getirdi. Bu tercih elbette yeni gerilimleri, blokajları ve değişen işbirliklerini gündeme taşıyor.
Daha önce Deaş ile mücadele etmemekle suçlanan Türkiye şimdi sahada sınırlandırılmak istenen bir yerde. Musul operasyonuna Türkiye'nin katılmasını ilk başlarda isteyen ABD şimdi Irak'ın, daha doğrusu İran'ın yanında tavır alıyor.
İşgalden bu yana Irak'ta uyarıldığı halde yanlışlarını "başarıyla" tekrar eden ABD yeni bir hatanın eşiğinde. İran'ın baskılarıyla Türkiye'yi Irak dosyasının dışına çıkarmak ya da ikincil hale getirmek barış içinde yeni bir Irak yaratmayacak.
Türkiye, Irak'ın bütün unsurlarını içerecek şekilde tek parça kalmasına destek verebilecek tek ülke.
Ve farklı adlardaki bütün PKK oluşumlarından gelen tehdidi Suriye ve Irak'ta karşılamanın Türkiye için zorunluluk olduğunu dostlarının ve komşularının artık anlamasında fayda var
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020