Celal BAŞLANGIÇ
Gazete başlıkları, televizyon haberleri neredeyse birbirinin aynıydı:
“O terörist öldürüldü”
Haberler de tek elden çıkmıştı sanki:
“Ankara’da 17 Şubat’ta Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarının geçişi sırasında bomba yüklü araçla gerçekleştirilen ve 29 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısının faillerinden ‘Şirin’ kod adlı terörist Mehmet Şirin Kocakaya Lice’deki operasyonda etkisiz hale getirildi.”
İlk bakışta büyük bölümü Kürt kentlerinden gelen sıradan bir haber gibi görünüyor.
Ama bu haberin yalan olduğu daha ilk cümlesinden belli aslında.
“Etkisiz hale getirilen” kişinin adı Mehmet Şirin Kocakaya, kod adı “Şirin”.
Hangi “terörist” kendi resmi adını kod adı olarak alır.
Söylenen yalan bununla sınırlı olsa “neyse” der geçilir ama arkası var…
Devam edelim.
“Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre” operasyonda “etkisiz hale getirilen” Kocakaya Ankara’da 29 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırının faillerindenmiş habere göre.
Öldürülen kişinin bu olayın failliği haberlere göre bakın nereden geliyormuş:
“Saldırıyı gerçekleştiren teröristin, olaydan bir süre önce kiraladığı araçla Diyarbakır’a gelerek terörist Kocakaya ile görüştüğü belirlendi.”
Karşı karşıya kaldığımız durum şu; Lice kırsalında yapılan bir operasyonda öldürülen kişi Ankara saldırısının faili çıkıyor.
Eğer öyleyse bu kişinin aynı zamanda da devletin güvenlik güçleri tarafından “aranıyor” olması gerekiyor.
Bakalım işin gerçeği öyle mi?
‘KARDEŞİM YAŞIYORDU, ÖLMESİNİ BEKLEDİLER’
Diyarbakır’ın Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerine bağlı 39 köyde, 20 Haziran 2016’de sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor.
3 Temmuz’a kadar süren yasak boyunca binlerce asker, polis ve korucunun katılımıyla geniş kapsamlı bir operasyon yapılıyor. 30 Haziran’da Lice’nin Yalaza (Kerwas) Köyü yakınlarında çıkan çatışmada iki PKK’li öldürülüyor.
Gerisini “terörist diye operasyonda öldürüldüğü söylenen Mehmet Şirin Kocakaya’nın kardeşi Erdal’ın mahkemede verdiği ifadeden izleyelim:
“Üzüm bağımızda çıkan yangını söndürmek için gittik. Ama askerler izin vermedi. Sonra bizi çadırın önünde topladılar. Askerler, ilk önce kardeşim Mehmet Şirin Kocakaya’yı, ardından Veysi Gökhan’ı alıp ağaçlık alana götürüp işkence yapmaya başladılar. Bağırma ve feryat sesleri geliyordu. Biz askerlere ‘onlar sivil ve köylü niye dövüyorsunuz, işkence ediyorsunuz?’ dedik. İki asker bana ‘Seni götürelim kardeşinin yanına, biz dövmüyoruz’ dediler. Beni yanlarına götürür götürmez askerler üzerime çullanıp tekmeler ve silah dipçikleriyle bana işkence yapmaya başladılar.”
Kardeşi Mehmet Şirin ile Veysi Gökhan’ı elleri arkadan kelepçeli, yere yatırılmış bir şekilde görür Erdal Kocakaya. Ağır işkence görmüşlerdir. Yüzleri kan içinde, tanınmayacak bir durumdadırlar. Onu da yanlarına yatırıp işkenceye başlarlar.
Getirdikleri dördüncü kişi diğer kardeşi Rojhat Kocakaya’dır.
“Bak kardeşlerin bu halde” deyip Rojhat’ın da üzerine çullanırlar.
Erdal Kocakaya “Biz siviliz niye bize işkence ediyorsunuz?” diye bağırır. Aldığı yanıt nettir:
“Bu operasyon için bin 500 kilometre yol geldik. Sizi dövmeyelim de kimi dövelim.”
Dördünün de gördükleri işkenceden yürüyecek hali kalmamıştır. Askerler yerde sürükleyerek araçlara götürürler.
Rojhat Kocakaya’nın ifadesinde dikkate değer bir ayrıntı vardır.
“Ben askerlere ‘İşkence yapıyorsunuz’ deyince beni de götürdüler. Köyün görüş alanından çıkar çıkmaz ellerimi tutup kabloyla arkadan bağladılar. Kardeşlerimin yanına götürdüler. Ağabeyimin yanında beni darp etmeye başladılar. Şuurumu kaybettim. Ağza alınmayacak küfürleri söylüyorlardı. Panzer içinde dahi bize işkence yaptıklarına ilişkin görüntüler vardır. Bizi yerlerde sürüklediler. Lice’ye vardığımızda kardeşim Mehmet Şirin Kocakaya Lice Karakolu’nun önünde ambulans içerisinde yaşıyordu. Ölümünü beklediler. Yaralı olmamıza rağmen bizi ayakta beklettiler.”
İŞKENCENİN ADI ‘OPERASYON’ OLMUŞ
Bu olayların yaşandığı 30 Haziran 2016’dan bu yana geçen süre içersinde de Lice köylülerinin çektikleri bitmiyor.
O gün öldürülen Mehmet Şirin Kocakaya’nın annesi Naşide, kardeşleri Erdal, Berfin ve Rojhat Kocakaya’nın da bulunduğu 34 kişi asker ve polislerce feci şekilde dövülerek gözaltına alınmıştı.
Gördükleri işkence nedeniyle ağır yaralanan ve vücutlarında birçok kırık oluşan Erdal ve Rojhat Kocakaya ile akrabaları Veysi Gökhan, Diyarbakır’daki Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilmiş, daha tedavileri bitmeden tutuklanmışlardı.
Aralarında öldürülen Mehmet Şirin Kocakaya’nın annesi, kardeşleri ve akrabalarının da bulunduğu 28 kişi hakkında 32’şer yıl hapis istemiyle dava açılmıştı.
Hatta operasyona katılan yedi asker “kendilerine hakaret ettikleri” iddiasıyla Kocakaya ailesinden davacı olmuştu.
30 Haziran’da öldürülen Kocakaya’nın cenazesi Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilmişti.
Diyarbakır Barosu, İHD, MAZLUMDER, TİHV ve Diyarbakır Tabip Odası’ndan oluşan bir heyet operasyonun yapıldığı köye giderek inceleme ve görüşmeler yapmıştı.
14 Temmuz 2016’da heyet raporunu açıklarken, öldürülen iki PKK’li ile Kocakaya'nın otopsi işlemlerine ilişkin ilginç bir iddiada bulunmuştu:
“Tüm çabalara rağmen otopsilere avukatların refakat etmesi engellenmiş, otopsi işlemleri gizli gerçekleştirilmiştir. “
İşte o “gizli” gerçekleştirilen otopsi sonucu hazırlanan “Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı” bütün bu işlerin neden “gizli” yapıldığını ortaya çıkardı.
“Operasyonda öldürüldü” denilen Kocakaya hakkında hazırlanan tutanakta şu bulgu ve tespitlere yer verilmiş:
“Baş kısmında, yüzünde, kollarında iki ile 10 santimetre arasında değişen boyutlarda çok sayıda morluk, darp izi… Baş kısmın ön tarafında, alında, elmacık kemiğinde, göz çevresinde, göz kapağında değişik boyutlarda ve çok sayıda yara izi, kesim ve çizikler olduğu… Baş kısmındaki saç derisinde darp izini gösteren 10 santimetre çapında yara… Sol göğüs boşluğunda kanama, sağ göğsü üzerinde bulunan iki kaburganın kırık olduğu… Açılan kafatasında, beyin zarında ve beynin sol ve sağ tarafında yaygın kanama olduğu… “
Şimdi sıkı durun. Bu tutanakta çok çarpıcı bir tespit var.
“Belirtilen yara ve darp izleri dışında Kocakaya’nın vücudunda haricen başkaca kesici, delici alet yarası, ateşli silah yarası, boyunda boğma ya da boğulma izi tespit edilmedi…” (Kaynak: dihaber)
İşte “Operasyonda etkisiz hale getirildi” denilen Kocakaya’nın vücudunda tek bir ateşli silah yarası yok. Buradan da anlaşılıyor ki, bu operasyon “işkence operasyonu”ymuş.
ABD’DE ŞİDDET, LİCE’DE CİNAYET
Tam bu noktada güvenlik güçlerinin işlediği suçlara karşı Türkiye’de çok yaygın biçimde uygulanan “cezasızlık” kavramı çıkıyor karşımıza.
Kocakaya’nın ölümünün üzerinden yaklaşık 10 aydan fazla bir süre geçti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bu olayla ilgili yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı verdi. Dosyayı Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Geçen onca zamana karşın dava dosyasında şüpheli olarak ifadesi alınan tek bir kişi yok henüz.
Bu olaydan da anlaşılıyor ki, Kocakaya olaydan sonra güvenlik güçlerinin sızdırmasıyla yaygın medyanın yazdığı öyle Ankara’daki bombalamanın faili falan değil. “Şirin” de kod adı değil. Çünkü “Şirin” resmi adı.
Ayrıca operasyonda da öldürülmemiş. Otopsi tutanağından da anlaşılacağı üzere resmen döve döve öldürülmüş.
ABD’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumaları en demokratik haklarını kullanarak barışçıl gösteri yapan Kürtlere vahşi biçimde saldırırken aklımıza doğal olarak bir soru takılmıştı.
“Washington’un göbeğinde, dünyanın gözleri önünde Kürtlere böyle saldıran koruma polislerinin olduğu bir ülkede güvenlik güçleri kim bilir Nusaybin’de, Cizre’de, Şırnak’ta, Yüksekova’da, Lice’de Kürtlere neler yapar?”
Aslında öldürülen Kocakaya örneğinden de anlaşılacağı üzere sorunun yanıtı çok basit.
ABD’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruma polislerinin en demokratik hakkını kullanarak barışçıl gösteri yapan Kürtlere uyguladığı şiddet, Lice’ye gidene kadar cinayet olur!
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021