Elif ÇAKIR
Orhan Pamuk’un 1994 yılında yayınladığı kült romanı Yeni Hayat 'Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti' sözleriyle başlıyordu.
Ve şöyle devam ediyordu:
“Daha ilk sayfalarındayken bile, kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan ve sandalyeden gövdemin kopup uzaklaştığını sandım.”
Okuduğum kitaplar arasında hayatımı etkileyen, bana yön veren, yürüdüğüm yolda gökyüzündeki yıldızlar misali parlayan, bana yol açan kitaplar oldu fakat böylesine iddialı, meydan okuyan bir cümle kuramam.
Ancak bir kitap okudum, evet bütün hayatımı değiştirmedi, ama her bir sayfasına göz yaşım değdi.
Beni derinden etkiledi, Pamuk’un söylediği gibi daha ilk sayfalarında öylesine çarpıldım ki, oturduğum yerden bedenimin kopup benden uzaklaştığını, hatta yaşadığım çağdan kopup yüzyıllar gerisine, 16. Yüzyıla gittiğimi, oralarda bir yerlerde durduğumu, yaşananlara birebir tanıklık ettiğimi, dökülen gözyaşlarına dokunduğumu hissettim.
***
Stefan Zweig. Yaşadığı dönemin dünyasına başkaldıran, insanlığa yapılan zulme, insanlığı körelten nefrete itiraz eden, başkalarının çektiği acılar karşısında çaresiz kalıp yaşanan acılara tahammül edemediği için sonunda kendi hayatına kıyan, yaşadığı çağla kendi yüzleşmesini yapan muhteşem insan, muhteşem yazar. Yaşadığı acılar için değil, başkalarının yaşadığı acılara tahammül edememek. Bu ne muhteşem bir insan olma erdemidir!
Başkalarının yaşadığı acılara tahammül edemeyen, itiraz eden, kendi konforunu başkalarının acılarından dolayı bozabilen insanların sayısı, yani dünyada Zweig’lerin sayısı yeterince çok olsaydı… Dünya bu kadar acımasız olabilir miydi? Birileri insanlığa bu kadar hoyratça acılar yaşatabilir miydi?
Yaşadığımız çağ, dünya her geçen gün daha da kötü olur muydu?
***
Zweig’in bütün kitaplarını okuduğumu sanıyordum. Ta ki 16. Yüzyılda Calvinist tarikatın despotluğuna karşı çıktığı için diri diri yakılan din adamı Miguel Serveto’ya yapılan bu zulme itiraz eden, ona yaşatılan acılara tahammül edemeyip kendi konforunu bozan, kendi yaşamını tehlikeye atan Castellio’nun ihtişamlı kişiliğini yazdığı “Vicdan Zorbalığa Karşı” kitabını okuyana kadar.
Castello’yu şöyle anlatır Zweig:
“Castellio, kalemini mızrak gibi kaldırıp bu tehlikeli kavgaya girdiği andan itibaren, zırhlar içindeki diktatörlüğün üstün gücü karşısında sadece fikri düzeyde kalacak bütün mücadelelerin etkisiz kalacağını, dolayısıyla bu girişiminin ümitsiz bir girişim olduğunu gayet iyi bilmektedir.” (Sh.12)
Sonucunu bildiği bu mücadeleye erdem duygusuyla ve özgürlük tutkusuyla başladı ve nitekim mağlup oldu. Hayatı zindanlarda geçti, unutulmaya mahkum edildi ve yalnızlaştırıldığı köşesinde yumdu gözlerini.
Zweig, 16. Yüzyılda özgürlük mücadelesi veren Castellio’nun neden sonraki çağların kahramanlarından daha erdemli olduğunu şöyle anlatır:
“Castellio, ‘bir insanı yakmak öğretiyi savunmak anlamına gelmez; bir insanı öldürmek anlamına gelir’ sözünü haykırırken, düşünce özgürlüğü hakkını (Locke’dan, Hume’dan, Voltaire’den çok daha önce ve onlardan çok daha mükemmel bir şekilde) sonuna kadar savunurken, inancı uğruna canını rehine koymuştu. Hayır, Castellio’nun Miguel Serveto’nun bir hukuk cinayetiyle öldürülmesini protesto edişini, ondan daha ünlü Voltaire’in Calas Davası’yla, Zola’nın Dreyfus Davası’yla karşılaştırmaya kalkışılmamalı. Bu tür kıyaslamalar Castellio’nun eyleminin ahlaki yüceliğine uzaktan yakından erişemez. Zira Voltaire, Calas mücadelesine giriştiğinde çok daha insancıl bir çağda yaşamaktaydı… Emile Zola’nın arkasında görünmez bir ordu gibi bütün Avrupa’nın, bütün dünyanın hayranlığı vardı. İkisi de böylesi arka çıkışlarda bulunmakla, başka birilerinin kaderleri üzerinden kendi itibarlarına ve korunup kollanmışlıklarına büyük katkıda bulunmuşlardı. Ama onlar, Castello gibi, yüzyılın insanlık dışı kanlı iktidarına karşı insanlık adına kendi hayatlarını ortaya koymamıştı.” (Sh.21)
***
Protestan bir tarikat adına Cenevre’de karanlık bir diktatörlük kuran rahip Calvin, kendini kutsayarak “seçilmiş insan” olduğuna öylesine inanmıştı ki, din adına yaptığı zulümler akademik düzeyde bile eleştirildiğinde ‘Tanrı’nın onuru’ incinmiş, ‘Tanrının Kilisesi’ tehdit edilmiş sayıyordu. Sapkın ilan ettiği kişileri yaktığında şeytanı yaktığını sanıyordu. Calvin, Tanrı’nın sözünü yorumlama hakkının sadece kendine ait olduğuna, hakikatin ne olduğunu yalnızca kendisinin bildiğine o kadar tutkuyla inanıyordu ki, insanların elinden bütün bireysel özgürlüklerini pervasızca çekip almakla onları koruduğunu sanıyordu.
Ve kitleler tarafından o kadar ilahlaştırılmıştı ki gerçekten de Tanrı tarafından seçilmiş, özel bir kişi olduğuna inanılıyordu. Tabii toplumun tamamı böyle değildi. Azınlıkta da olsa hakikatin farkında olanlar vardı. Ancak onlar da korkuyla sindirilmişlerdi!
Yaşanan zulüm karşısında kulaklarını sağırlaştırmışlar, dillerini yutmuşlar, gözlerini kapatmışlardı..
Ta ki Castellio’ya kadar. Castellio, din adına zülüm yapan Calvin’e oturtulduğu sanık sandalyesinden şöyle haykırmaktaydı:
“İsa’ya inananlar ateş ve suyla katledilirken, canilerden ve haydutlardan daha kötü muamele görürken kim bugün Hristiyan olmak ister? İktidarı ve gücü eline almış kimselerden küçücük bir ayrıntıda farklı düşünenlerin, İsa adına, üstelik de alevlerin arasından ona inanmakta olduğunu yüksek sesle haykırırken, (sapkın olduğu ilan edilip) diri diri yakıldığını gören kim hâlâ İsa’ya ibadet etmek ister?” (Sh. 157)
Sahiden de Serveto diri diri yakılırken “Ben İsa’ya inanıyorum, ben sapkın değilim” diye haykırıyor, sesi gökleri inletiyordu. Toplumda ise sağır bir sessizlik hakimdi.
***
Zweig dönemin aydınlarına, entelektüellerine bugün hâlâ geçerli olan şu eleştiriyi yapar:
“Hiç kimse ciddi bir müdahalede bulunup bu rezil zulümlerin, idamların birini bile engellemeye kalkışmaz. Filozoflar, bilgeler böyle zamanlarda ‘delilerle kavgaya tutuşulmaz’ diyerek kendi kuytularına çekilirler. Oysa Castellio, (ölümsüz şöhreti buradan gelir) tek başına azimle filozofların tümünün önüne geçer ve kaderinin karşısına dikilir. Zulme uğramış dostları için sözünü yiğitçe söyler, hayatını tehlikeye atar.” (Sh.20)
Ben kitabın tamamını anlatmayacağım. Siz mutlaka okuyun, ama mutlaka okuyun. Zweig Casttellio’yu yazdığı kitabını şu muhteşem sözlerle sonlandırır. Ben de yazımı onun sözleriyle bitiriyorum:
“Her yeni doğan insanla birlikte yeni bir vicdan doğar ve daima birileri çıkıp fikrî görevini yerine getirmesi, insanlığın vazgeçilmez hakları uğruna kavgaya yeniden başlaması gerektiğini hatırlar ve her zaman bütün Calvin’lere karşı bir Castellio ayağa kalkar, iktidarın bütün zorbalığına karşı düşüncenin mutlak bağımsızlığını savunur.” (Sh.222)
Evet, öyledir. Zweig’in dediği gibi, yüzyıllar içinde sayısız zalimce eylemler arasında daima birileri çıkar, dünyanın uyur gezer vicdanını uyandırır.
Ölümsüz kabul ettiğim Castellio’un önünde sonsuz hürmetlerimle saygı ile eğiliyorum…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025