Fehmi KORU
Biliyorum, tartışageldiğimiz konunun ‘Câmia’ boyutu başka her yönünü perdeliyor; taraflar arasındaki ‘savaş’ tartışmalara çok câzip açılımlar sağlıyor... Ancak konunun esas üzerinde durulması gereken başka bir boyutu daha var...
Şöyle arkanıza yaslanıp bir düşünün:
‘Yolsuzluk’ iddialarının ortaya atıldığı ülke Türkiye değil de herhangi bir demokratik ülke olsaydı, iddialarla irtibatlandırılanlar için yapılan ‘paralel devlet’ yakıştırmasıyla birlikte konu acaba nasıl tartışılırdı?
‘Yolsuzluk’ yapıldığı ileri sürülen alanlar, kamunun yasal çerçeveyi çizdiği, ancak uygulayıcıların takdiri için de esneklik tanıdığı alanlar, öyle değil mi?
Örneği tek bir alandan vereyim: İmar bölgeleri belediyeler tarafından belirleniyor ve planlar bakanlık tarafından onaylanıyor. Aynı yörede gökdelenlerle güdük binaların yanyana bulunması, binalarda tavanların yüksek veya basık olabilmesi, izin alındıktan sonra bile inşaat alanının genişleyebilmesi‘keyfiliğe’ açık görüntüler veriyor...
İstanbul’un orta yerinde tek başına duran gökdelenler var; onlardan birine, Tayyip Erdoğan, tepki olsun diye, yıllardır ayak basmıyor...
‘Rant cenneti’ diye adı çıktı İstanbul’un ve sebebi de merkezden konulmuş keyfiliğe açık ölçüler...
Yanlışlıkların önünün kesilmesi için yapılacak olan, keyfiliğin sebebi açık kapıların kapatılmasını yerelde aramaktır; rantın kişilere değil kamuya aktarılmasını sağlayacak tedbirlerle birlikte... Ancak bunu yaparken anlamsız genellemelere gitmemek, çevreyi, silüeti, kentin gelişmesini hesaba katmak ve merkezi denetleme mekanizmasını çalıştırmak da gerekiyor...
Bu da bizi ‘devlet içinde devlet’ yapılanması veya ‘paralel devlet’ oluşturulması ihtiyacına (!) götürüyor...
‘Paralel devlet’ arayışı, devletin olağanüstü güçlü olduğu durumlar için söz konusudur. “O gücü yalnız seçilmişler kullanmasın, kenarından köşesinden de olsa kendi çıkarlarımız için biz de kullanabilelim” düşüncesi, tarih boyunca, sadece bizde değil başka demokratik ülkelerde de, ‘gizli devlet’ arayışlarını doğurmuştur...
‘Gizli devlet’, ‘paralel yapı’ bugünün sorunu olmadığı gibi,
bize özgü bir sorun da değildir... Bunu bilelim. Ortaçağlar’dan beri varolan, imkân bulduğu her yer ve zamanda başını gösteren bir kötü alışkanlıktır bu...
Çare? Çare, baskıcı yöntemler, yasaklamalar, tepelere binmeler, in basmalar değildir. Yasakladıklarınız yeraltına iner, tepesine binmek üzere inlerini basarsınız, üzerlerinde baskı uygularsınız; kendilerini daha fazla gizler, iyi gizlenmiş olanlarıyla faaliyetine devam ederler...
Devleti baskılar ve yasaklamalarla daha da güçlendirmek o güç için savaşı göze almayı da getirir...
Farklı yöntemler gerekiyor...
Bulunmuş en etkili yöntem, gücün tek elde toplanmaması, yetkilerin ölçülü biçimde dağıtılmasıdır...
Ak Parti, kuruluşu sırasında tespit ettiği bu gerçeği iktidarında uygulama sözü vermişti; devlet gücünün bir bölümünü yerel yönetimlere, bir bölümünü bağımsız kurumlara dağıtmak için düzenlemelere de gitti. Kimi veto yedi, kimi muhalefetçe önüne götürüldüğü Anayasa Mahkemesi’nden döndü, kimiyse bizzat iktidar tarafından işlevsizleştirildi düzenlemelerin...
Yeniden o çizgiye dönmek şart.
Varsa yoksa ‘Cemaat’ diye
tepineceğimize, konunun özüne bakmayı ne zaman akıl edeceğiz bakalım?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025