Halil BERKTAY
Hiçbir şey çizgisel ve tek-yanlı değil. Tarihin kavgası çeşitli cephelerde sürüyor.
Bir yandan, Başbakan Erdoğan’ın hem tarihe ilişkin bilgisizliği, hem de bununla elele giden tarihe el koyma; tarihi tarihçilerden çekip alma ve özgürlük alanının dışına çıkarma çabalarıyla savaşıyoruz.
Diğer yandan, resmî ideolojinin karşısında yer alan aydınların bir bölümünün, bilim ahlâkı ve bilim insanının genel sorumluluğu üzerinde düşünmeksizin, tarihçinin misyonunu bir başka “doğru tarih” yorumunu savunmak ve/ya farklı ölçütler açısından “faydalı” bir tarih yapmaktan ibaret sanmalarının sonuçlarıyla savaşıyoruz.
Bu satırları, Yugoslavya’nın çöküşü konulu bir sempozyum için geldiğim Belgrad’da yazıyorum. İstanbul’da Hakan Erdem’in kitabı çıkmış olmalı. O zaman herkes biliyordur artık, hikâyenin sonunu. Hakan benim Çanakkale açısından yaptığım “iç kritiği” Torosyan’ın kitabının bütününe uyguladı ve sırf bu yolla dahi, söz konusu kitabın tümüyle uydurma olduğunu; tarihçilerin bilimsel açıdan kullanabileceği bir gerçek parçacığı içermediğini, üç kere, beş kere, on kere ispatladı.
Bununla da kalmadı; kişi olarak Torosyan’ı araştırdı ve meselâ (a) ABD’ye sadece 1920’de değil, daha önce 1916’da da gelip kardeşinin Philadelphia’daki evinde altı ay kalmış olduğunu; (b) bir nüfus sayımı sırasında verdiği yanıtlardan, sadece altı yıllık tahsili olduğunu (yani ortaokulu dahi bitirmediğini) ortaya koydu.
Başka bir ifadeyle, Torosyan’ın Harbiye’de okuduğu ve bitirdiği, Osmanlı ordusunda subay olarak görev yaptığı, bütün o cephelerde savaştığı vb tümüyle yalandır. Geçen hafta TRT’de Cem Erciyes’inGeniş Zaman programına çıkan Hakan Erdem, gelinen noktayı, Torosyan’ın kitabında sadece üç şeyin doğru olduğunu belirterek özetledi: kendi adı; iki kardeşinin adları; bir de, kısa bir süre Ermeni Lejyonu’nda bulunmuşluğu.
AA’nın içine düştüğü durumu bir yana; Taner Akçam’ın da (TA), 23 Kasım’da Agos’ta yaptığı “soykırımı örtbas etme” suçlamasını yeniden düşünmesi lâzım sanırım.
Fakat benim ve Hakan Erdem’in bu kadar haklı çıkmamızın bir tehlikesi de var: dikkatleri “iç kritik” sorunundan, yazarın hayatı ve kimliğine ilişkin bulgulara kaydırması. Şimdi bazıları diyebilir ki, Torosyan’a ilişkin ailevî bilgiler netleşmeseydi durum belirsizdi; öyle de olabilirdi, böyle de. Hayır, değildi; aslında sırf “iç kritik” yoluyla dahi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Hakan’ın kitabında bu tür sorulardan yüzlercesi var. Ben sadece kendi sorduklarımı hatırlatıyorum.
AA neden kitabın Türkçesinin ilk baskısında tam başlığını vermedi? Hakan Erdem bu “ihmal”i eleştirdiğinde, neden ikinci baskıda yalnız basım bilgileri sayfasına ve yalnız İngilizcesiyle koymak yoluna gitti? Torosyan’ın kendine yakıştırdığı ünvanları ise tamamen göz ardı etti? Gene Torosyan’ın kendi anlatımındaki teğmeni neden üsteğmen yaptı?
2010 yılındaki kısa tartışmamızda, neden Torosyan’ın 19 Şubat 1915’te gemi batırdığı; ayrıca 18 Mart’ta batan üç zırhlıdan birini de gene Torosyan’ın sırf topçu ateşiyle batırdığında israr etti? 2012’deki önsözünde ise neden bu konudaki hatâsı ve yüzgeri edişine hiç değinmedi? Hakan Erdem Açi Baba, Aşçı Baba ve Alçı Tepe’nin aynı yer olduğunu Torosyan’ın bilmediğine dikkat çektiğinde, neden bunun üzerinde durmadı? Keza, Seddülbahir’in en ucundaki Ertuğrul Tabyası’nın gözetleme yerinin Alçı Tepe olamayacağına işaret ettiğimizde, neden bunu da es geçti? Enver’in diye sunulan “tasdiknâme”de yer alan (“deldi” ve “harb vapuru” gibi) sözcüklerin tuhaflığı üzerinde neden hiç durmadı? 2010’da, “tasdiknâme”de geçen Altıncı Ağır Topçu Alayı’nın kasıtlı olarak tarihten silindiğini iddia ederken, 2012’de bundan vazgeçtiğinde neden “canım, yanlış yazmışlardır” gibi olmayacak bir tevil yoluna gitti? Battı-batmadı tartışmasını, neden “batırsaydı da ilân etmezlerdi” gibi bir diğer ilgisiz saçmalığa bağladı?
İstanbul’daki Enver – von Sanders – von Goltz – Torosyan buluşmasına nasıl inanabildi? Bütün Boğaz savunması kıyıya paralel seyyar bataryalar bulundurmaya dayandırılmışken, Torosyan’ın bunu kendisinin 1915 Mayıs sonunda söylediğini iddia etmesinin; keza, çıkarma harekâtından bir ay sonra Enver’e “karaya çıkarlarsa ne yaparız” gibi bir soru sordurtmasının anlamına neden hiç kafa yormadı?
AA, 28-29-30 Kasım “cevab”ında bana hakaret yağdırırken, neden bu soruların bir tekine bile değinmedi? TA ise 23 Kasım’da neden bu soruları karikatürize etmeyi yeğledi; önemsiz göstermeye çalıştı?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024