Halil BERKTAY
[12 Eylül 2015] Bugün yakın tarihimizdeki en zalim, en korkunç, en acılı askerî müdahalenin 35. yıldönümü. Darbenin zemini adım adım hazırlandı. Felâketin nasıl geliyorum diye bağıra çağıra geldiğini, benim neslim aslında çok iyi bilir. Ama dürüstçe hatırlayıp kabul etmek isterler mi, orası ayrı mesele.
Hoşlanmayacakları şeyleri ben bir bir sayayım. Solun çeşitli kesimleri değişik maksimalizmlere kapıldı. “Eski Tüfek”lerin ortodoks Komintern Marksizmi, bir noktadan sonra Mehmet Ali Aybar’ın TİP’ine kıskançlıkla baktı; rahat bırakmadı; reformcu, demokratik, parlamenter bir yol izlemesine izin vermedi. 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkaran bir başarının altı oyuldu; bir daha o düzeye dönülemedi (Selâhattin Demirtaş’ın ve 80 milletvekilli HDP’nin diğer liderlerinin kulakları çınlasın). Bazı grup ve örgütler (Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluş vb) aşırı sağın 1960’larda başlayan saldırıları yüzünden silâhlanmaya ve bir düello mantığına çekildi. Çatışmalar 1977-80 arasında büsbütün tırmandı; günde 15-20 cinayetle, iç savaşa yakın bir ortam doğdu (bunu da herhalde Çözüm Sürecini de, fiilî ateşkesi de orasından burasından küçümseyip aşındırmaya çalışmış herkes tekrar düşünmeli).
Diğer bazı sol partiler (öncelikle TKP, keza Sadun Aren ve Behice Boran’ın yönetimine geçmiş bulunan TİP ve TSİP), gerek sendikal güçlerinin, gerek Sovyetler Birliği’nin uluslararası prestij ve nüfuzunun etkisiyle, hem solda hegemonya hevesine, hem neredeyse “sosyalizm geliyor” hayaline kapıldı (bugün bunun karşılığı, Kandil’deki şahinlerin hayalleri). Benim de içinde olduğum Maocu akımın uydurma “Stalin’den sonra kapitalizmin restorasyonu - yeni burjuvazi - sosyal emperyalizm” teorisi, hem “biz temiziz, en temiz biziz” kibrini besledi, hem bütün köprülerin atılması ve düşmanlıkların keskinleştirilmesine önemli katkıda bulundu.
En vahimi, solun ezici çoğunluğu “burjuva demokrasisi”ni horlamada birleşti. Kıymeti bilinecek, savunulacak bir şey olarak görmedi. Toplumu bir arada tutmaya çalışmak diye bir duyarlılığı hemen hiç olmadı. Bütünsel paradigması ve tarihsel alışkanlıkları gereği, her durumda “sınıf mücadelesi”ni sonsuza dek keskinleştirmek gerektiği anlayışıyla hareket etti. Batsın bu dünya, yıkılsın bu düzen derken, kendisinin de neyin altında kalabileceğini aklına getirmedi.
Aynı azamicilik, aynı imhacılık, aynı boyölçüşmecilik, aşırı sağ ve aşırı sol üzerinden merkez-sağ ve merkez-solun iki büyük partisine de sirayet etti. MHP, Adalet Partisi’nin Saadettin Bilgiç ve çevresindeki sağ kanadını kendine bendetti; rehin ve esir tuttu. TKP, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (kestirmeden Kemal Anadol çevresi diyeceğim) sol “saylavlar” kanadını kendine bendetti; rehin ve esir tuttu. Militarizmin yaklaşan ayak seslerine ancak bir AP ve CHP ittifakı dur diyebilir; askerin iddialarını işlevsizleştirebilir ve parlamenter demokrasiyi koruyabilirdi. Ama birincisi, Ecevit ve Demirel “ananevî” düşmanlıklarını (Zincirbozan’da buluşuncaya dek) bir nebze olsun aşamadılar (hmm, günümüzde de böyle kör bir düşmanlık var mı acaba?). İkincisi, kazanıcı bir cömertlik gösteremediler; avantajlı oldukları konumda diğerine teklif götüremediler. Tersine, sadece kendileri alta düştüğünde birleşelim demek gibi bir darlık ve basiretsizlik gösterdiler. Ecevit başbakanken Demirel’in önerisini Ecevit reddetti. Sonra Ecevit hükümeti çöküp Demirel başbakan olduğunda Ecevit’in önerisini bu sefer Demirel reddetti. Üçüncüsü, ne zaman birbirlerine bu kadarcık dahi yaklaşacak olsalar AP’nin sağ kanadı “millî ihanet” ve CHP’nin sol kanadı “sınıf ihaneti” feryadını basarak kendi merkezine şantaj yapmakta gecikmedi.
Sonrasını biliyoruz. Ne ki bu, bir sonraki “benzer” krizden mutlaka kaçınabilmek demek değil. Bir kere, toplumsal olaylar aynı şekilde tekerrür etmiyor. Biraz olsun kılık değiştirerek çıkageliyor. Bu da, yeni durumu zamanında teşhis edip önceki deneyimlerin “ders”lerinden yararlanmayı zorlaştırıyor. Üstelik Tarih ve Siyaset Bilimi, bu tür “ders”ler çıkarmaya çok yatkın bilim ve bilgi dalları değil. Bunlar “yumuşak” veya “zayıf” dediğimiz türden disiplinler. Bir kuşaktan diğerine kolayca aktarılabilecek bir “teorik çekirdek”leri yok. Matematiksel kesinlik taşıyan, kolay ezberlenebilir formül ve denklemlerden yoksunlar.
Dolayısıyla Amerika hep yeniden keşfedilmek zorunda. Weimar Almanyası’nda Komünistler çıkıp “dünya devriminin eşiğinde” olduklarına inanmaya ve Sosyal Demokratları “Nazilerden bile daha tehlikeli” ilân etmeye devam edecek. Weimar Türkiyesi’nde bir kısım aydınlar çıkıp “savaş Erdoğan’ın erken seçim hırsı yüzünden çıktı” diyecek. Aynen Auden’ın dediği gibi: The enlightenment driven away, / The habit-forming pain, / Mismanagement and grief: / We must suffer them all again (O kavrayıştan yoksun kalınca / Alışkanlık yaratan acıları, / Beceriksizliği ve kederi / Yeni baştan yaşamamız gerekecek).
Olacak bunlar; bir bakıma kaçınılmaz. Her şey, şimdiki neslin basireti -- veya basiretsizliğine gelip dayanıyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024