Halil BERKTAY
[21-23 Kasım 2016] Bu yazı dizisinin uzadığı bir bakıma iyi oldu. Trump’ın ekibi her geçen gün biraz daha şekilleniyor. Dünya ve Türkiye için geçmişteki Obama, gelecekteki mutasavver Hillary Clinton yönetiminden çok daha iyi olacağına ilişkin hayaller adım adım çöküyor. Tersine, griliklerin koyulaşacağı, insanlığın daha karanlık bir dönemden geçeceği netlik kazanıyor.
* İnsanlık dedik; gezegenimizin tamamını ilgilendiren konuların başında iklim değişikliği ve küresel ısınma geliyor. Bilim âleminin hemen tamamı, bunun bizim, Homo sapiens’lerin yarattığımız bir süreç olduğunda hemfikir. Bugünü yaşıyor ve geleceği düşünmüyor; üretirken çevreyi kirletip doğal dengeleri bozmaya devam ediyoruz. Atmosfere saldığımız gazlar hem “sera etkisi”ni arttırıyor, hem ozon tabakasını deliyor ve yerküreyi uzaydan gelen ışınımlara karşı giderek daha savunmasız kılıyor.
Oysa Cumhuriyetçi Parti bu tesbitlerin tamamına karşı. Kuzey Kutup Dairesi’nde neredeyse buz kalmazken hâlâ bütün verilere gözlerini kapatıyor; göbekten bağlı oldukları büyük sanayiye ek çevre koruma maliyetleri bindirmemek uğruna, herhangi bir kesinlikten söz edilemiyeceği safsatasını inatla sürdürüyorlar. Trump ise bu çizginin olabilecek en aşırı noktasında. Tam bir anti-ekoloji militanı. ABD’nin iklim değişikliği araştırma ve önlemleri için Birleşmiş Milletler ve yan kuruluşlarına verdiği paranın tamamını kesmekten; aynı zamanda Obama’nın getirdiği bütün fosil yakıtı kısıtlamalarını kaldırmaktan söz ediyor. Myron Ebell’in Enerji Bakanlığına getirilmesi halinde, Teksaslı petrol baronları bu alanı tamamen ele geçireceğe benziyor.
* Darkafalı Cumhuriyetçi bencilliği, muhtemelen kendini son yıllarda ulaşılan bütün serbest ticaret anlaşmalarının “gözden geçirilmesi” ile de belli edecek. Bunlar dünya ticaret hacminin büyümesi açısından bütün ülkeler için önemli. ABD’nin kendi dış ödemeler açığını kısmak amacıyla daha fazla korumacılığa ve neo-merkantilizme yönelmesi ise, zar zor inşa edilen bir çerçeveyi kırıp bozacak ve dünya ekonomisi üzerinde mutlaka olumsuz bir etki yapacak.
Bu cümleleri yazdım; Trump’ın Beyaz Saray’daki daha ilk günü, dünya ekonomisinin yüzde 40’ını kapsayan 12 ülkenin imzaladığı Trans-Pacific Partnership (TPP; Pasifik-Ötesi Ortaklık) ticaret sözleşmesini derhal iptal edeceği haberi geldi. Doğu Asya hayal kırıklığı ve karamsarlığa gömüldü. Şimdi, deniyor, ABD’nin bırakacağı boşluğu (yükselen hegemonyacılığına gelecek sefer değineceğim) Çin dolduracak.
* 2015 sonunda oybirliğiyle kabul edildiğinde bir nebze umut kaynağı olan Paris iklim anlaşması ve dünya ticaret anlaşmalarının yanısıra, gene 2015’te İran’la varılan nükleer enerji düzenlemesi de şimdi topun ağzında. Bunun ardında ise çok daha büyük bir sorun var: Amerika’nın İsrail’e endeksli dış politika ve Ortadoğu paradigmasımuhtemelen değişmeyecek, hattâ İslâmiyet düşmanlığının iyice su yüzüne çıkmasıyla daha da katılaşacak.
Hatırlanacaktır; İran’ın nükleer silâh üretme projesi ve sürecini durduracak bir yaklaşım geliştirmek kolay olmadı. İsrail ve ABD şahinlerinin “bombalayalım, bitsin” tavrına karşın, (bir ara Türkiye’nin de devreye girdiği ve hattâ bu yüzden cezalandırıldığı) temaslar 12 yıl sürdü ve sonunda, İran İslâm Cumhuriyeti karşısında BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimî üyesini (ABD, Birleşik Krallık [İngiltere], Fransa, Çin, Rusya), ilâveten Almanya’yı ve Avrupa Birliği’ni de taraf haline getiren çok kapsamlı bir çerçeveye ulaşıldı. Buna karşılık gerek Trump’ın kendisi, gerekse şu âna kadar atadığı kişilerin birçoğu, hep İran’la anlaşmanın feshinden (ve dolayısıyla, başka bir alternatif de getirmediklerinden, açıkça söylemeseler de İran’ın nükleer tesislerini havadan imha etmekten) yana oldu. Yeni Adalet Bakanı Jeff Sessions, baş stratejist Stephen Bannon, ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn, Dışişleri Bakanlığı için adları geçen John Bolton veya Rudy Giuliani, üç aşağı beş yukarı bu kafada.
Körfez savaşı, Irak savaşı... ve şimdi bir de olası bir İran savaşı mı gelecek başımıza? Üstelik bu sefer bambaşka bir boyut da söz konusu. Bütün uluslararası hukuk sorunları bir yana, söz konusu tesislerin dağ yamaçlarına derinlemesine gömülmüş olması, en ileri konvansiyonel teknolojilerle dahi tahrip edilmelerini hemen hemen imkânsız kılıyor ve kim ne derse desin, “önleyici” (pre-emptive) diye lânse edilecek bir nükleer saldırıyı imâ ediyor. Bunun da dünya için anlamı açık olmalı.
* Tablo korkutucu, çünkü madalyonun diğer yüzünde, söz konusu “personel” bu tür vahşi oldubittileri hem düşleyecek, hem üstlenecek bir ruh ve zihin yapısına da sahip. Ürkecekleri, çekinecekleri, ellerinin titreyeceği yok, çünkü gözlerini ırkçılık ve İslamofobi bürümüş. Saydığım isimlerin hepsi, her şeyden önce İslâmın kendisine, bizatihî İslâm dini ve inancına korku ve nefretle bakıyor. (Türkiye’nin Gülen’in iadesi için bel bağladığı) Michael Flynn, İslâmiyete tepkinin “rasyonel” olduğu kanısında. Bir adım ötede, İslâmiyet ile terör arasında kopmaz bir bağ olduğuna yüzde yüz inanıyorlar. Onlara göre İbni Teymiyye, dolayısıyla selefîlik, dolayısıyla cihatçılık, İslâmın esası ve ta kendisi. Dolayısıyla İslâmî terör tamamen haklı ve yerinde bir kavram. Demokratların İslâmiyeti suçlamak istemeyen tavrının öfkelendirdiği beyaz/Hıristiyan seçmene ısrarla bu vurguyu yaparak yaklaştılar ve oyunu almayı başardılar. O seçmen şimdi onlardan, sözlerini tutmalarını bekliyor.
İşin ucunun Türkiye’ye dokunmaması imkânsız. Dışişleri Bakanlığı için ön planda adı geçen iki isimden (9/11 saldırıları sırasında New York belediye başkanı olan) Rudy Giuliani’nin, Ağustos ayındaki Cumhuriyetçi Parti Kongresi’nde yaptığı konuşmanın bir noktasında nasıl isterikleştiğini ve “İslâmcı aşırıcı terörizm, sizler kim olduğunuzu biliyorsunuz ve biz sizi almaya geliyoruz!” (Islamic extremist terrorism -- you know who you are and we’re coming to get you) diye çığlık çığlığa bağırmaya başladığını, en son Adam McConnel anlattı (19 Kasım, Trumpian foreign relations and Turkey: Is this the beginning of a honeymoon?). Sırf bu vurgu, bizatihî İslâmiyeti sorumlu tutma vurgusu, Türkiye ile Trump yönetimi arasında muhtemel bir uçurum. Hattâ öyle ki, AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmediği ölçüde (ki kabul edilmeyecektir), “İslâmî teröre omuz verme” ve bir ara “DAEŞ ile işbirliği dahi yapmış olma” suçlamalarını bile geri getirebilir. Bunun da karşısına aman aman bir Türkiye sevgisinin dikileceğini sanmayalım. Trump’ın şimdi CIA direktörlüğüne atadığı Mike Pompeo, 16 Temmuz sabahı Türkiye’nin darbeyi püskürtmesini kutlayan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarifi’ye “İran da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümeti kadar demokratik... Her ikisi de İslamcı totaliter bir diktatörlük” diye karşılık vermiş. Meğer, Gülen’i iade etmeliyiz dediği için alkışa boğulan Michael Flynn de çok farklı kafada değilmiş. Şimdilerde ortada, Mike Flynn’in 15 Temmuz gecesi yaptığı bir konuşmada, o sırada cereyan etmekte olan darbe girişimini, İslâmcı bir yönetime karşı sekülarizmi savunuyor diye övdüğü, “işte ordu budur” dediği bir video dolaşıyor.
* Trump yönetiminin Birleşmiş Milletler konusunda ne yapacağı, nasıl bir tavır izleyeceği oldukça kestirilebilir bir noktada. Muhtemelen çok yukarıdan bakacak, horlayacak, dediğim dedik kibirlerine bürünecek; sadece iklim değişikliği fonlarını değil, daha birçok finansman kalemini kesmekle tehdit edecekler. 1945’ten sonraki dekolonizasyon ve bağımsızlık dalgasını, Üçüncü Dünya’nın yükselişini ve BM’de de varlığının hissedilir olmasını hiç hazmetmediler zaten. Ha ABD’nin içindeki “beyaz olmayan”lar, ha dışındaki bu diğer milletler. Yeter bu bacaksızlardan çektiğimiz; Amerika’nın kudret ve azametinin onlara yeniden hatırlatılması gerek.
George “W” Bush döneminin BM Daimî Temsilcisi John Bolton’ın adı şimdilerde Dışişleri Bakanlığı için geçiyor. Bolton tipik bir neo-con. Birleşmiş Milletlere tamamen Amerikan çıkarlarına hizmet edip etmeyeceği açısından yaklaşmasıyla ünlü. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’nin bugünkü demokratikleşme ve temsiliyet düzeyini çok yetersiz bulan “dünya beşten büyüktür” vizyonunun taşıyıcılarından. Özetle, bugünkü Erdoğan yönetimi ve çok yakın gelecekteki Trump yönetimi, bu açıdan (da) çok zıt noktalarda duruyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024