Halil BERKTAY
[1 Ocak 2018] 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin üzerinden bir buçuk yıl geçtiği halde OHAL kalkmadı ve kalkacağa da benzemiyor. Hükümet parlamentodaki çoğunluğunu Meclisi çalıştırmak için değil, Meclisi çalıştırmayıp ülkeyi ilgili ilgisiz her konuda OHAL’in sağladığı olanaklarla yönetmesine yönelik eleştirilere kulak asmamak için kullanıyor.
En son, 696 sayılı “torba” KHK’nın 121. maddesi, bu açıdan yeni ve kanımca vahim bir adım oluşturdu. Söz konusu madde, “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin” hiçbir hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmayacağı belirtiyor.
Burada çok kritik bir husus, 15 Temmuz’un “devamı” için herhangi bir sürenin belirtilmemesi. Kanun tekniğinde böyle bir belirsizlik olamaz -- olmaması gerekir. Tehlikeli, çünkü madalyonun diğer yüzünde, siyaset sahnesi böyle kavramları çığrından çıkarma çabalarının örnekleriyle dolu. Faraza 1915 Ermeni soykırımına bir yaklaşım, “inkâr devam ettiği sürece soykırım da devam ediyor demektir” şeklinde. Bana göre tamamen zırva bir abartı. Aralarında ideolojik bir köprü de olsa, birbirinden farklı iki olay söz konusu. Soykırımın kendisi (zamanı, mekânı, dürtüleri ve failleriyle) başka; yıllar sonra oluşturulan ve sürdürülen inkârcılık ise (keza, zamanı, mekânı, dürtüleri ve failleriyle) gene başka. Biri 1915’te; diğeri 1920’ler veya 30’lardan günümüze uzanıyor. Ayrıca biri, 1948 sonrası uluslararası hukuka göre suç; diğeri herhangi bir anlamda suç değil, olsa olsa siyasî ve ahlâkî bir hatâ. Ama işte tam bu nedenle, Ermeni milliyetçiliğinin (Daşnak ve sair) en aşırı rövanşist kesimleri, günümüz inkârcılığını “yanlış” kategorisinden çıkartıp “suç” kategorisine sokmak, dolayısıyla Türkiye’yi bugün bile ve blok halinde “soykırımcı” diye yaftalamak için, bu uzatma veya ekleme, yapıştırma, zamansızlaştırma ve mutlaklaştırma demagojisine başvuruyor. (Sonuçta bakıyorsunuz, 2007’de Hrant Dink’in öldürülmesi de “1915+1” sayılıyor. Ve tabii, inkârcılığın soykırımla bir tutulmasındaki maksimalizm, belki de gizil amacına ulaşıyor; olanca kahhar ve üsttenci suçlayıcılığıyla, günümüzde inkârcılığa karşı kazanıcı, birleştirici ve ikna edici bir mücadeleyi imkânsız hale getiriyor.)
KHK 696’nın 121. maddesi böyle kaldığı sürece, 15 Temmuz’un “devamı niteliğindeki eylemler” ibaresinin de benzer bir genişlikle yorumlanması ihtimali yok sayılamaz. Yarın öbür gün, bakarsınız Türkiye’de Gezi benzeri gösteriler tekrar başgösterir. Bu ne bir tehdit, ne bir öngörü; sadece bir olabilirlikten ibaret. Olmaz diyemeyiz; toplum bu -- son derece karmaşık, pek de anlamadığımız ve öngöremediğimiz bir varlık. Birileri de çıkar; bu protestoları bir istikrarsızlaştırma girişimi, dolayısıyla mutasavver bir darbeye ortam hazırlama çabası, dolayısıyla 15 Temmuz’un “devamı niteliğindeki eylemler” olarak niteler. Bunun üzerine karşı görüş ve duruştaki kesimler (meselâ İran’ın şimdi sokaklara dökülen halkı “demir bir yumruk”la tehdid eden Devrim Muhafızları’nın, ya da Lübnan, Irak ve Suriye’ye hükmeden milislerin bizde oluşabilecek muadilleri, ki böyleleri var zaten) “resmî bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına bak[ıl]maksızın” harekete geçer -- ve durum hızla dejenere olur. Vigilantism veya “fedailer yönetimi” başlar; toplumsal brış bağları çözülür; şiddet dalgaları çığ gibi büyür; ülke bir kan banyosuna sürüklenir.
Böyle bir tehlike hiç yok diyebilir misiniz? Kimse diyemez bunu; tarihin hiçbir dönemi ve coğrafyasında, hiçbir insan topluluğu için böyle bir kesinlikten söz edilemez. Öyleyse bunun önünü daha baştan almak gerekir. Bu da 121. madde metninde çok küçük bir değişiklikle yapılabilir. Gelen itirazlar karşısında AKP sözcüleri günlerdir “maddenin yalnızca 15 Temmuz ve 16 Temmuz 2016’da yaşanan olayları kapsadığını” söylüyor. Madem öyle, buna uygun bir ifade düzeltmesi yapıp her türlü şüpheden kurtulmak, hükümetin kastına aykırı bir tâviz anlamına gelmez ve hiç de zor olmasa gerek.
Ama o zman (1) (Muhrrem Sarıkaya’nın bir yazısındaki ifdeyle) “AK Parti’nin hukukçu milletvekillerinin, KHK’nın 121’inci maddesinin yazım diline tepkili olduğu söylenen ağırlıklı bir bölümü”nün de niçin esamesi okunmuyor bu konuda? (2) Abdullah Gül’ün benzer doğrultudaki, ölçülü ve mutedil eleştirisine gösterilen aşırı tepkinin nedeni nedir? (3) Başbakan Binali Yıldırım niçin “Hiçbir düzeltme yapılmayacak” noktasında ısrarlı? En önemlisi (4) AKP milletvekili (ve Anayasa Hukuku profesörü) Burhan Kuzu’nun twitter’daki yalpalaması nasıl yorumlanabilir?
Bilindiği gibi Burhan Kuzu, 696 sayılı KHK’nın 24 Aralık 2017 günü açıklanmasının ardından, 26 Aralık günü (daha doğrusu gecesi) sekiz dakika arayla iki ayrı tweet attı bu konuda. Önce, saat 01:28’de, düzenlemenin “15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahı ile ilgili” olduğunda ısrar etti. Bununla birlikte, “içsavaş çığırtkanlığı”yla suçladığı CHP’ye şu ilginç soruyu yöneltmekten de geri durmadı: “Merak ediyorum, yoksa 15 Temmuz benzeri bir darbe girişimine hazırlanıyordunuz da gafil mi avlandınız?”
Görünüşte mantıksız değil miydi bu sataşma; eğer 696/121 gerçekten sırf 15-16 Temmuz 2016’yı kapsıyorduysa, bundan sonraki bir kalkışma girişimine karşı nasıl kullanılabilir, dolayısıyla (yeni darbe hazırlıkları içinde olabileceği ima edilen) CHP açısından nasıl bir tehdit veya baskın hücumu anlamına gelebilirdi? Ne ki, Burhan Kuzu bir anlamda hızla giderdi bu tutarsızlığı. Hem de hayli kötü bir şekilde, yanlış taraftan giderdi. İkinci bir tweetattı 01:36’da. “İşin özeti şu” dedi: “15 Temmuz benzeri bir darbe veya terör saldırısı gerçekleşirse, bu ihanete müdahale edecek vatandaşlarımız kanuni olarak koruma altına alınacak.” Her iki tweet sosyal medyada çok geniş yankı buldu. Herhalde partisinden gelen uyarılar doğrultusunda, Burhan Kuzu tweet’lerini hızla kaldırmamış olsaydı, birincisindeki tutarsızlık ve ikincisindeki ters netlik, Hükümet Sözcüsü Mahir Ünal ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün açıklamaları hilâfına, iktidarın niyetinin gerçekten geleceğe dönük olduğunun ikrarı gibiydi ve bu yorum kesinlik kazanacaktı.
Umarım öyle değildir. Fakat hele bu zigzag karşısında, yani özellikle Burhan Kuzu’nun bocalaması sonrasında, iktidar gerekli düzenlemeyi neden yapmaz? Mahir Ünal’ın ve Abdülhamit Gül’ün sözlü açıklamalarının, verdikleri teminatın lâfzını neden üç beş sözcükle 121. maddeye sokup meseleyi kökünden halletmez? Bu, sırf kuyruğu dik tutmak mıdır? Burnundan kıl aldırmamak mıdır? Tükürdüğünü yalamamak mıdır? Bir güç ve aldırmazlık, mutlak kararlılık gösterisi midir (NATO deyimiyle, Display Determination)? Yoksa bütün yalanlamalara karşın aslında pekâlâ geçmişle sınırlı kalmayacak bir tasavvur mu söz konusudur?
* * *
Bütün haftam bu karanlık düşüncelerle geçti. Yılbaşından bir gün önceydi sanırım. Son alışveriş koşuşturmalarımın birinde, bir yerden taksiye atladım. Şoför herhalde otuzlarında. Enerjik, konuşkan bir tip. Yüz metre gittik, gitmedik; siyasete girdi. Önce “2018 nasıl geçecek”ten başladı. Bense hiç hoşlanmam, öyle uluorta siyaset konuşmaktan. Biraz sıkıntıdan, biraz sorunun uçsuz bucaksızlığından, isteksizce güldüm kendi kendime. O ise bunu derhal “felâket geçecek” diye yorumladı. Uzun bir “güleriz acınacak halimize” fıkrası anlattı, beni ne kadar iyi anladığını (!) kanıtlamak için. Arkasından lâfı son KHK’ya getirdi. Ne diyorsunuz, dedi, bu son yapmak istediklerine? Yanlış buluyorum dedim, olabildiğince kestirmeden. İyice gevşerdi, keyiflendi, güven de getirdi herhal. Değil mi ki, dedi:
Ordunun Kemalist yüzde 70’i orada sapasağlam duruyor. Bütün o yarbaylar, binbaşılar…Tahammül eder mi bu başıbozukluğa, halkı orduyla dövüştürme gayretine? Bu böyle gitmez. Ergeç müdahale edecekler…
O kadar âni ve sert geldi ki, ne diyeceğimi bilemedim doğrusu. Trafik de tıkanmıştı; parasını verip indim bir an evvel. Herşeyin çivisi çıkıyor… toplumdaki bölünmüşlüğe bak… kendi kendini doğrulayan kehanetler… bu dediğin zerrece doğruysa o da kendi mantığında haklı… tek el şaklamaz… hiç mi tarih bilmiyorsunuz… darbeye karşı duracağız diye darbeye [olur veya olmaz, ayrı hikâye ama] böyle mi ortam hazırlanır, gerekçe sunulur…kabilinden karmakarışık şeyler mırıldanarak, yürüdüm yağmurda ve kalabalıkta yapayalnız, bizim eve doğru.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024