Halil BERKTAY
[10 Kasım 2019] Yukarıdaki resme dikkatle bakın. Size birilerini çağrıştırıyor mu? Belki sakalın jenerik etkisinden ötürü, ben galiba birine benzetiyorum ama adı dilimin ucunda; bir türlü çıkaramıyorum.
Neyse, sizi yormayayım; kendileri ABD Cumhurbaşkanı Donald Trump’ın büyük oğlu, 41 yaşındaki Donald Trump jr oluyorlar. Önünde kalınca bir kitap var, gördüğünüz gibi. İçine bir şeyler yazıyor. Arkasında dev BARNES & NOBLE kitapevleri zincirinin “…ES & NOBLE” kısmının okunabilir olması, bir imza gününde olduğumuzu düşündürüyor.
Doğru. Donald jr’un yeni kitabının başlığı Triggered: How the Left Thrives on Hate and Wants to Silence Us (Tetikçilik: Sol Nasıl Nefretten Besleniyor ve Bizi Susturmak İstiyor). Yani anlıyor musunuz: nefretten beslenen, artık Trump’ların şemsiyesi altına giren aşırı sağ değil de solmuş; Trump’ın kendisi her gün nefret kusmuyormuş, bütün bir “düşmanlar” dünyasına; ayrıca, vah vah, Trump devlet başkanlığının bütün olanaklarıyla karşıtlarını, meselâ Ukrayna telefonu ihbarcılarını, neredeyse bütün eski Ukrayna elçi veya temsilcilerini, Beryaz Saray’da çalışmış yarbayları vb susturmaya çalışmıyormuş da, bütün dünya birleşmiş, Trump’ı ve Trump’çıları susturmaya kalkıyormuş!
Biliyorsunuz, eskiden aile veya hanedan yönetimleri daha çok, en olmayacağını sandığınız yerden, Marksist sosyalizmin içinden çıkardı. En aşırı örneği üç Kim’in peşpeşe dizildiği ve hepsinin adının anayasaya girdiği Kuzey Kore’ydi ve hâlâ da öyle kuşkusuz. Arnavutluk’da Enver Hoxha (Hoca) ve eşi Necmiye; Yugoslavya’da Josip Broz Tito ve eşi (bir tür komünist Demir Leydi diyebileceğimiz) Jovanka Broz Tito da fena değildi bir zamanlar. Romanya’da Nicolae Ceauşescu (Çavuşesku) ve eşi Elena’nın diğer akrabalarıyla birlikte kurduğu yönetim tezgâhı, Stalin’in 1930’lardaki “tek ülkede sosyalizm” sloganına atfen, “tek ailede sosyalizm” diye hicvediliyordu.
Türkiye’de, Maocu hareketin 1970’lerin ikinci yarısında geldiği noktada, bayağı kitleselleşmiş sayıyorduk kendimizi. O kadar ki, başka ülkelerin çok dar çevrelere hapsolmuş benzer partilerine acıdığımız dahi oluyordu. Bir Kanada Marksist-Leninist Komünist Partisi vardı örneğin. Hindistan Komünist Partisi’nden kopma, Hardial Bains diye bir Hintli göçmen tarafından kurulmuştu. 1970’lerdeki haliyle, yönetimin neredeyse tamamı Hardial Bains’in aile fertlerinden oluşmaktaydı. Bakar ve üzülürdük (üzülür gibi yapardık), bu nasıl iş diye. Hardial Bains önce çok sıkı Çinciydi (Maocuydu). 1976’da Mao öldükten sonra Arnavutlukçu (Enver Hocacı) oldu. Ramiz Alia’nın son komünist liderliği de çökünce, Hardial Bains daha önce “sosyal-emperyalist” diye suçladığı Kübacılığa (Castroculuğa) geçti. Bu arada, 1980’lerin ikinci yarısında Türk Maoculuğu da iyiden iyiye bir hayal âlemine gömüldü. İdeolojik değişimleri Hardial Bains’ten çok ama çok daha sert oldu. Önce Kürtçülüğe (PKK ve Abdullah Öcalan ile ittifak arayışına); sonra Kemalistliğe, orduculuğa, cuntacılığa ve Denktaşçılığa; oradan, 2000’li yılların anti-vesayetçi demokratikleşmesine karşı MHP ve Ülkücülerle “millî” ittifak arayışlarına; son olarak, giderek otoriterleşen Cumhur İttifakı’na, “anti-emperyalizm” adına destek anlamına gelen “Hepimiz Aynı Gemideyiz” hareketine ve bunun içerdiği artık son derece aşırı anti-Kürt bir çizgiye geçtiler. Dile kolay diyeceğim, ama dile dahi kolay değil. Lâkin başkası yapsa yirmi bin kere hain ilân edilecek olan bütün bu savrulma ve yalpalamalar sürecinde bir şey hiç değişmedi: önce İşçi Partisi, sonra Vatan Partisi adım adım bir aile şirketi haline geldi.
Buna karşılık gelişmiş Batı ülkelerinde çok uzun süre yoktu böyle şeyler. Çünkü tâyin değil seçim usulleri ön plandaydı. Kimse çoluk çocuğunu böyle kayıramıyor; faraza oğlunu gençlik örgütünün başına geçiremiyor veya yeğenini merkez komitesine sokamıyor (sonra da “genel başkanın telefonlarına çıkmama” suçunu kongre raporuna yazacak kadar kendini gülünç ve zavallı duruma düşüremiyor); herkesin, bütün kamuoyunun gözü önündeki demokratik mekanizmalar içinde, genel başkan veya genel sekreterce arkalanmaksızın, parti içinde yükselecekse birey olarak yükselmesi, vasatlıkta kalması veya düşüp elenmesi gerekiyordu. Churchill’in, Roosevelt’in, De Gaulle’ün, Adenauer’in… ve daha nice ünlü “burjuva” politikacılarının asla söz konusu değildi böyle özel çiftlikler kurabilmesi. Özgür medyaya, kuvvetler ayrılığına, parlamentonun üstünlüğüne, denge ve denetleme mekanizmalarına, belki en önemlisi yerleşmiş siyasî kültüre tümüyle aykırı şeylerdi.
Derken Trump fenomeni çıkageldi. Derin Amerika’nın en geri, dünyadan en habersiz, en taşralı, en redneck kesimleri, tutup politikadan habersiz, ırkçı, küfürbaz, kadın düşmanı ve şarlatan bir emlâkçıyı Beyaz Saray’a getirdi. Her türlü ölçü, âdâb ve erkân gitti; yerini görgüsüzlük, yalan, tehdit ve şantaj aldı. İngiltere’de de siyaset Trump benzeri bir dönemece girmiş görünse de, en azından son Brexit, hükümet ve parlamento krizlerinde, faraza Boris Johnson’ın en yakın akrabalarının hiç de başbakanın yanında saf tutmadığı ortaya çıktı. Buna karşılık ABD’de Trump alabildiğine fütursuz davrandı; başta kızı İvanka ve damadı Jared Kushner olmak üzere, böyle bir akrabalık iç halkası oluşturdu.
Oğlu Donald Trump jr’un “Biz” nosyonu ve “Bizi” susturmak isteyenlere karşı bütün bir kitap döşenmesi de büyük bir yazarlık yeteneğinin ansızın çiçek açması değil, hele 2020 seçimlerine giden yolda bu ailevî seferberliğin bir icabı olarak değerlendirilmeli. Bu açıdan ilginç bir gösterge, babasının (ve bütün ailenin) en zayıf noktasını kapatmak için gösterdiği çaba. Mesele şu: Amerikan politikasında, orduda görev yapmış, faraza (artık ne kadar geride kalsa da) Kore, Vietnam, Körfez veya Irak’ta savaşmış olmak çok önemli. Oysa ne Trump’ın silâhlı kuvvetlerde en ufak bir hizmeti var, ne de çocuklarının. Vietnam Savaşı sırasında Trump beş kere tecil almış, askere alınmamak için. Dördü normal; üniversitede okuduğu yılların öğrenci tecilleri. Ne ki, öğrenciliği sırasında geçirdiği tıbbî muayenelere göre, 1968’de mezun olduğunda sağlık durumu orduya yazılmaya uygun. Derken her nasılsa beşinci bir tecil zuhur ediyor; ne tesadüf, Trump’ın babası Fred Trump’ın kiracısı konumundaki Larry Braunstein adında bir doktor, Donald Trump’a “ayağındaki kemik çıkıntıları” nedeniyle askerlik yapamaz raporu veriyor. Hangi ayak, belli değil; 2015’de Trump “hatırlamadığını” söyleyecek, 2016 seçim kampanyası sırasında ise ekibi “her iki ayak”ta ısrar edecek. Öyle veya böyle; bir diğer 1968 mezunu olarak benim de birinci elden yaşadığım o yıllarda bütün akranlarının korkulu rüyası olan Vietnam’a gitmekten kurtarıyor. Sonra New York’ta, zamparalığıyla övünen genç ve zengin bir erkek olarak gününü gün ediyor. Sus ve konuşma değil mi, bütün bunlardan sonra? Fakat hayır; o kadar küstah ki, bir de dalga geçecek (haksız, emperyalist bir savaş da olsa) uzak diyarlarda can verenlerle. 1993’te Howard Stern’in talk-show’una çıkıp, 60’lar ve 70’lerin gece hayatından “bayağı tehlikeliydi” diye söz ediyor. Herhangi bir cinsel hastalık kapmama çabalarını “benim kendi Vietnamım” diye niteliyor.
Densizlik bunların genlerinde mi var, nedir? 26 yıl sonra vatanseverliklerini ispatlama sırası, Bizi Susturmak İstiyorlar kitabıyla Donald jr’da. 2017’de, babasının başkanlık yemin töreninin hemen öncesinde, 400,000 Amerikan askerinin yattığı Arlington Ulusal Mezarlığı’nı (veya mutlaka İslâmî bağlamda düşünmezsek, Arlington Ulusal Şehitliği’ni) nasıl ziyaret ettiklerini anlatıyor. Tam, yeni devlet başkanı Meçhul Askerler Mezarı’na çelenk koyarken, bir ampul yanıveriyor oğlunun kafasında: “Sıra sıra beyaz mezar taşlarının önünden geçerken, o ânın ciddiyeti içinde, devlet başkanlığının ve ülkemizi sevmenin önemini daha derinden kavradım. Gene o ânda, ailecek daha şimdiden maruz kaldığımız bütün saldırılar ve babamın başarısına destek olmak uğruna -- sırf, başkanlık makamından yararlanıyor görüntüsü vermemek için yatırımlarımızın ve uluslararası sözleşmelerimizin önemli bir bölümünden gönüllü olarak vazgeçmek gibi -- yapmamız gerekecek fedakârlıklar geçti aklımdan.” Biraz aşağıda devam ediyor: “Doğrusunu söylemek gerekirse, bayağı büyük bir fedakârlıktı, bize her yıl milyonlarca ve milyonlarca dolara malolan. Tabii ana mecra medyası zerrece takdir etmedi bunu, artık beni zerrece şaşırtmasa da.”
Ne denir? Arlington’a gidiyor ve o kadar duygulanıyor, o kadar duygulanıyor ki… para meseleleri geliyor aklına. Orada aldıkları emirler doğrultusunda can vermiş neredeyse yarım milyon gömülü. Bununla aile şirketlerinin toplam kârından her yıl uğrayacakları birkaç milyon kaybı yan yana koyuyor. Her ikisini karşılaştırılabilir fedakârlıklar gibi görüyor.
Orhan Veli’nin ünlü “Vatan İçin” şiirine belki bir satır eklenebilir o zaman:
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik;
Kimimiz biraz daha az kâr ettik.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024