Halil BERKTAY
[20 Nisan 2020] Yukarıda, Ortaçağ François Villon’a yakıştırılan üç görüntü yer alıyor. İlki bir ahşap baskı; belindeki hançer üzerinden kabadayılığına ve Paris’in 15. yüzyıl başlarındaki yeraltı dünyasına atıfta bulunuyor. İkincisi, yoksulluğu ve serseriliğine modern bir gönderme. Üçüncüsü, zamanına ait tek (ama sahih olmayan) portresinin rötuşlanmış hali. Neden gene Villon? En sonda değineceğim.
Serbestiyet’te Alper Görmüş yazdı: “İstifa” bahsinin en önemli veçhesi: “Ak” halkın Pelikan isyanı (14 Nisan). Kürdistan 24’te ve Serbestiyet’te Vahap Coşkun yazdı: Tencerenin kapağı açıldı (16 Nisan). Üç gün önce 1+1 sitesinde Ahmet Şık yazdı: Al takke, yok külâh (17 Nisan).
Ben de bu tahlillere katılıyorum, üç aşağı beş yukarı. Şu farkla: belki ben meseleyi sırf AKP içi ve çevresindeki kliklerin çatışması olarak görmüyor; halkın genel tepkisine (ve madalyonun diğer yüzünde, iktidarın giderek aşınmasına) andığım yazılarda telâffuz edildiğini sandığımdan biraz daha fazla pay tanıyor olabilirim. Hizip veya klikler arası mücadele yok mu? Tabii var. Bir tarafta Süleyman Soylu (ve arkasındaki MHP artı AK Parti içindeki MHP’lileşme desteği). Diğer tarafta Berat Albayrak (ve onun “zırhlı tren”inin ateş gücünü oluşturan Pelikan trolleri -- bu benzetme için, bkz 29 Temmuz 2019’daki Zırhlı trenin can çekişmesi yazım). Bu kamplaşma çok açık. Gelgelelim, bir başarı ve yükseliş söz konusu olsa bu çelişkiler bu şekilde, bu kadar dökülmez ortaya. Tersine, artan hoşnutsuzluk karşısında belirgin bir yıpranma ve iniş, bir destek ve itibar kaybı hissedildiği içindir ki, çatlaklar hızla satha çıkıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 12 Nisan akşamı istifa etmesini öncelikle bu ölçüler içinde değerlendirdim. Nicedir hemen hiçbir şey yok, AKP ve hükümet liderliğinin başarı hanesine yazılabilecek. (1) Yerel seçimler Türkiye çapında net bir yenilgi oldu. (2) Özel olarak İBB seçiminin -- tümüyle yapay ve sahte gerekçelerle dayatılan -- ikinci turundaki 9 puanlık bozgun, üzerine tuz biber ekti. (3) Çok yüksek perdeden ilân edilen Barış Pınarı harekâtı akim kaldı. (4) Boş yere tank ve zırhlı araç yığınağı yapılan İdlib, tek bir hava saldırısıyla başka bir sıkıntıya dönüştü. (5) Rusya ile “ittifak”ın sınırları (daha doğrusu, Rusya ile ittifak diye bir şey olamayacağı, hiçbir yere gidilemiyeceği) ortaya çıktı. (6) Ekonomi giderek kötülüyor. (7) AK Parti’nin en üst kademelerinden kopanlar iki yeni parti kurdu. Bu gelişme önlenemedi. Ahmet Davutoğlu’nun liderliğindeki Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın liderliğindeki DEVA Partisi halkın önünde sahne aldı. Televizyon mülâkatları, verilen demeçler, yayınlanan bildirilerle yeni muhalefet sesleri yükselmeye başladı. (8) Derken, resmî açıklamaların zoraki pembeliğine karşın iyi yönetilmediği şimdiden belli olan ve dolayısıyla nereye gideceği bilinmeyen koronavirüs krizi çıkageldi ve (9) ekonomiyi adamakıllı çökertebileceğinin sinyallerini vermeye başladı.
Hepsinin üzerine, 10 Nisan Cuma akşamı yaşanan rezalet bindi ve büyük bir sarsıntı yarattı. Son iki saat paniği içinde alışveriş merkezlerine yığılan kalabalıklar, hem düşünülmemiş, muhatap alınmamış, ihtiyaçları hiçe sayılmış olduğundan tepkilere yol açtı. Hem de “evde kalma” ve “sosyal mesafeyi koruma” çabalarını yerle bir etti. En iyimser senaryolarla dahi Türkiye’nin (10 Mart’tan itibaren sayarsak) salgındaki 6. haftasının sonunda, yani 21 Nisan’da 95-100,000 vaka seviyesine çıkacağından; 7. haftanın sonunda ise belki 150,000’i bulacağından endişe edilirken, 10 Nisan gecesi yaşanan izdihamın, o gece enfekte olmuş olabileceklerin (a) kuluçka dönemi ve (b) test sonuçlarının geri dönmesi için gerekli 5-6 gün geçtiğinde, yani iki hafta sonrasından (kabaca 24 Nisan’dan) itibaren görülecek vaka sayılarında ne gibi sıçramaları tetikleyebileceği, gene pandeminin etkisiyle bazı şeylerin giderek daha rahat konuşulabildiği kamuoyunda ciddî sorgulamalara neden oldu. Pelikancı trollerin irkilip halkı topa tutması durumu kurtarmaya yetmedi. Hafta sonu sokağa çıkma yasağının geceyarısına iki saat kala alınmasının (veya, bazı söylentilere göre aslında iki gün önce alınıp da ancak o saatte açıklanmasının -- zira en yüksek mercie o kadar geç bir noktada kabul ve tescil ettirilebilmiş olmasının) sorumlusu kimdi?
Yeri gelmişken, bu soruya kendi açımdan net bir cevap vermek isterim. Tutun ki başka bir ülke, başka bir toplum, başka bir siyaset sahnesi. AK Parti de yok, Başkan Erdoğan da, MHP de, Cumhur İttifakı da, Berat Albayrak da, Pelikan örgütlenmesi de. Sadece bir hükümet, bir içişleri bakanı ve 10 Nisan gecesi. Tamamen bu klik çatışmalarının dışında; dar anlamda “politik” ve taktiksel değil, daha ahlâkî ve mutlakçı bir bakışla -- evet, Süleyman Soylu’nun gitmesi ve dönmemesi gerekirdi. Biliyorum ki bu, çok istisnaî bir tavır; yapayalnız olabilirim bu görüşümde. “Ama esas sorumlu o değildi ki; kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olduğunu herkes biliyor; zaten Soylu’nun kendisi de söyledi…” türü itirazları duyar gibiyim.
Varsın olsun. Ne çıkar bundan? Yukarıdan emir ve talimat tek belirleyici mi? Bireysel vicdan ve özgür irade diye bir şey yok mu? Medenî cesaret diye bir şey yok mu? “Zaruret” ile “hür irade” arasındaki felsefî tartışmada, bıçak kemiğe dayandığında ben (olanca eski Marksistliğimle, ama aynı zamanda Aydınlanmacılığım, demokratlığım ve gerçek ahlâkımla) hür iradeden yanayım. Bizi çevreleyen koşullar, etkileyebilir ama ne yapacağımızı bire bir determine etmiyor, son tahlilde. Herhangi bir politikacı, diyelim İçişleri Bakanı, durduğu yerde kendi kararıyla durmuyor mu? Kendisini de ilzam eden kararların alındığı bir mekanizmaya, hükümete, iktidar ilişkisine… düşünüp taşınıp, ölçüp biçip katılmamış mı? Tek tek her politika ve uygulaması için de bu geçerli değil mi? Faraza bir sokağa çıkma yasağı gündeme gelmişse, katıldığı ölçüde bu, artık onun da kendi fikri değil mi? Dolayısıyla sorumluluğunu en azından paylaşmıyor mu? Paylaşıyorsa ve yaptığının sonuçlarını görüyorsa, gerçekten çok ama çok kötü olduğunu idrak ediyorsa, dürüstlük ve içtenlik ölçüleri içinde, istifa etmesi gerekmez mi? En normal ve doğal sayılması gereken adım olmaz mı?
Ama hayır; Türkiye’de böyle yürümüyor bu işler. Birincisi, tam da bu vicdan ve özgür irade nosyonu çok zayıf. Cumhuriyet tarihinde kaç örneği var ki?
İkincisi, siyaset politikacı ile halk arasındaki bir ilişki değil, dolayısıyla belirli bir toplum sözleşmesinin konusu olarak değil, bu çerçevede halka karşı belirli bir taahhüt ve görev sorumluluğu değil -- (bir kere halkın sandıkta tecelli eden onayını aldıktan sonra) sadece hizipler ve klikler arası mücadele olarak anlaşılıyor.
Üçüncüsü, bu da ne pahasına olursa olsun iktidara tutunmaya dönüşüyor. Gitmek mi zor kalmak mı zor denir ya, Türkiye siyasasında cevabı hiç de öyle belirsiz değil; tabii ki gitmek kalmaktan çok daha zor ve dolayısıyla herkes, ayıbı ne olursa olsun, var gücüyle yerine, mevkiine, geldiği mertebeye tutunmaya çalışıyor.
Dördüncüsü, hepsinden daha özeli, bize özgü boyutu, göreve gelmede olduğu gibi görevden ayrılmada da bireyin kendi iradesinin değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesinin tek ve esas olduğu; dolayısıyla prensipteb tek taraflı bir işlemin, onaya tâbi olmaması gereken bir istifa müessesesinin dahi Başkanlık onayına tâbi olduğu, herkes tarafından açık örtük kabul ediliyor.
Herhalde bu yüzden olacak; 12 Nisan gecesinden bu yana yazılan ve konuşulanlara bakıyorum da, şu kişisel vicdan, sorumluluk ve özgür irade meselesinden söz edildiğine pek rastlamadığımı itiraf etmeliyim. İşte en çok böyle durumlarda, Villon’un “en mon pays je suis en terre lointaine” dizesi misali, kendimi vatanımda vatansız, “hiçbir mahallede yatacak yerim yok” hissediyorum.
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024