Hasan Bülent KAHRAMAN
Marshall McLuhan daha 1970’lerde ‘algı gerçektir’ demiştir. Ve bu söz 50 yıl sonra gerçek oluyor. Hasan Bülent Kahraman gerçeğin ve gerçeğin temsilini Sırrı Süreyya özelinde anlamamıza imkan tanıyor ve ekliyor; “Gerçeğin aranması öncelikle o yerleşik yapının ve benimsenmiş, Flaubert’in tabiriyle ‘kabul edilmiş kanaatlerin’ ötesine geçmeyi gerektiriyor.”
Gerçek kayboldu. Gerçek-sonrası dünyada yaşıyoruz ve bu olgu hayatımızın her yönünü tepeden tırnağa etkiliyor. İnsanlar gündelik hayatları içinde ne kadar farkındadır bilmem ama sanallığın bu derecede ilerlediği ortamda insanın yanılsamayla, sanrıyla ilişkisi engelleyemeyeceği şekilde gerçekle kurduğu ilişkinin ötesine geçecektir. İnsan artık gerçeği arayan bir yaratık mıdır ondan da emin değilim. Kaldı ki, gerçek ne?
Son kertede ve büyük ölçüde konvansiyonların oluşturduğu temel kabulleri gerçek kabul ediyoruz. Gerçeğin aranması öncelikle o yerleşik yapının ve benimsenmiş, Flaubert’in tabiriyle ‘kabul edilmiş kanaatlerin’ ötesine geçmeyi gerektiriyor. Felsefe binlerce yıl bu yolu yürüdü. Eğer yeni bir gerçeklik bulma çabasında değilse, artık felsefenin de geriye itildiği bir çağdayız demektir. Durum tamamen böyle. Sosyal medyanın hakim olduğu, körlerin körlere yol gösterdiği, yani kabule dilmiş kanaatla yaşamanın ilke olarak benimsendiği bir dünyada birisi kalkacak da yeni bir önermede bulunacak... O dünyayı yaşadık, bitti.
Nedeni çok basit: kâğıt kültürünün sonuna geldik. Bu yargı, kitabın ortadan kalkması demektir. İstediği kadar istatistikler satılan kitap adedinin arttığını söylesin, dibine ine ine, bir mağaranın içinde yürüyormuşçasına yoklaya yoklaya yol alır gibi, adım adım ilerleyerek, kim kitap okuyor? Şu satırları okuyan kim 300-350 sayfalık bir kitabı, başından sonuna kadar masada oturarak, yatakta, kanepede uzanarak, otobüste, metroda, vapurda giderken okudu, bitirdikten sonra üstünde düşündü? Yok böyle bir şey, kimse artık bir kitabı boydan boya kat etmiyor.
O vakit, gerçeği nerede arayacağız? Doğa bitti. Simülasyonlar ve ‘simülakr’ zaten ‘mimes’i ortadan kaldırmıştı. Şimdi, mekân da kayboldu. Boşluk, zeminsizlik hakimiyet kazandı. Hepimiz olmayan bir evrenin içinden üretilen bilgiyi gerçeğin kendisi sanıyoruz. Yani gerçeğin yittiği bir dünyada inanmak kavramı da anlamını değiştirdi. Hayat şimdi çok kolay. Hatta bütün şu olumsuz tabloyu yaratan ana etmenin hayatın kolaylığı olduğunu söylemek kabil.
Gerçekle siyasetin ilişkisi bu ölçüde çarpık Türkiye’de ve işin fena yanı hemen hemen tüm dünyada durum bu. Marshall McLuhan daha 1970’lerde ‘algı gerçektir’ demiştir. Bu söz, gerçek gücünü ve işlevini bugünlerde icra ediyor. Otokratik yönetimlerin, çeşitli yollardan güdümlediği algının gerçeği örttüğü bir dünyadayız.
Gerçeğin yitip gittiği, uçup kaybolduğu bir dünyada siyasetin anlamı ne olabilir? Siyasetin belli bir gerçeklik üretme ve o üretilmiş olguyu gerçek diye sunmak gibi bir çabasının olduğu zaten malum. Aristoteles’in Retorik kitabı özünde bu olguyu anlatır. Söylemin gerçekliği aşma özelliği olmasaydı, tiyatro olamazdı. Tiyatro bir dönemde olmayan bir gerçeğin içine girmek, belli bir süre için o sahnedeki oluşumları gerçek kabul etmektir. Siyasetin, teatralliği ne kadar yoğun şekilde içerdiği malum. Gerçekle siyaset, konuşmakla kürsü arasındaki ilişki gelir bu kapıya çıkar.
‘Son zamanlarda’ deyişinin Türkiye’de ne ifade ettiğini bilmiyorum. Ama yine de öyle diyeyim ve son zamanlarda Türkiye’deki siyasetin en önemli meselesinin gerçekle kurduğu ilişkinin çapakları, pürüzleri, özürleri olduğunu belirteyim. Gerçek siyaseti üretmiyor Türkiye’de, siyaset gerçeği üretiyor. Sol siyaset, solda olması gereken kavramlarla yapılan siyaset tamı tamına bu eksende cereyan ediyor. Eğer gerçek siyaseti üretseydi Türkiye’de sendikalı işçi sayısı bugünkü acınacak düzeyde kalmazdı. Sendikalıların hacmi büyür, o hacim de siyasete tesir ederdi. Hayır, olmuyor. O zaman gerçeğin siyaseti ürettiğinden kimse söz edemez.
Kürt konusunda da bu olgu geçerli. Kürtlerin yaptığı, gerçeğin oluşturduğu siyasetten çok siyasetin biçimlendirdiği bir Kürtlük geçerli, Türkiye’de. Mesela, ilk Çözüm Süreci tamamlandıktan sonra bu halin içinden geçiyoruz. Ayrıntısına girmek istemiyorum bu tespitin, uzatmak da istemiyorum. Analitik ve nesnel düşünen (gerçek bu iki kavramla aranır) hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir saptamada bulunuyorum. Gerçekle siyasetin ilişkisi bu ölçüde çarpık Türkiye’de ve işin fena yanı hemen hemen tüm dünyada durum bu. Marshall McLuhan daha 1970’lerde ‘algı gerçektir’ demiştir. Bu söz, gerçek gücünü ve işlevini bugünlerde icra ediyor. Otokratik yönetimlerin, çeşitli yollardan güdümlediği algının gerçeği örttüğü bir dünyadayız.
Bugün Kürtlerin gerçeğini, her neyse o gerçek, anlatacak, aktaracak bir kültür zemini yok. Ne televizyonlar o zemini oluşturuyor ne de basın. Yine o gerçeği dile getirecek bir kitap yayını da yok. Dergiler ortadan kalktı. Aydınların sonuna gelindi. Aydının aydın olmasını sağlayacak mecralar tükendi. Aydın, gazetelerde ve özellikle dergilerde yazarak kendisini var eder. Öyle bir hayata sahip değiliz.
Yine kendimize ve Kürt meselesine dönelim. Türkiye’yle ilgili her saptamadan sonra geldiğimiz bir soru var: neden?
Öyle, çünkü, Kürtlerin gerçeklerine dönük bir siyaset yapmasına politik yaşam da kültürel yaşam da izin ve olanak vermiyor. Bugün Kürtlerin gerçeğini, her neyse o gerçek, anlatacak, aktaracak bir kültür zemini yok. Ne televizyonlar o zemini oluşturuyor ne de basın. Yine o gerçeği dile getirecek bir kitap yayını da yok. Dergiler ortadan kalktı. Aydınların sonuna gelindi. Aydının aydın olmasını sağlayacak mecralar tükendi. Aydın, gazetelerde ve özellikle dergilerde yazarak kendisini var eder. Öyle bir hayata sahip değiliz.
Geriye bir tek parlamentonun kürsüsü kalıyor.
Geçenlerde, ölümü ardından Sırrı Süreyya Önder için yazdım ve onun Şark kültürünü özümsemiş bir insan olarak Kürt politikası yaptığını söyledim. Sözü ve sazıyla o kültürün biçimlendirdiği bir insandı. Sırrı Süreyya’yı muhterem ‘anası’ doğurmamıştı. O zaten öyleydi. Önder, toprağının doğurduğu, yarattığı insandı. O nedenle gerçekti. İnandırıcılığı gerçekliğinden geliyordu.
Gerçeğe inanmak dünyanın en zor işlerindendir. İnsan zihni metafizik, olana, fanteziye inanmak eğilimindedir. Gerçek, kendisi inandırıcılığını içinde taşır ve bu niteliğiyle her gerçek, insanın bildiğinden vazgeçmesini gerektirir. Sırrı Süreyya, gerçekliğinin gücüyle önündeki darboğazları aşıyordu.
Gerçekti. Çünkü, kendi söylediği üzere içine girmediği, önünde yer almadığı tek bir kavga yoktu. ‘Ben cop yemeden kimseyi coplatmadım, ben gaz yemeden kimseyi gazlatmadım’ demek herkesin harcı değildir. Bunu başarmıştı. O zaman gerçek oluyorsunuz. Gerçek olunca da inandırıyorsunuz. Son görüşmesinde Niyazi-i Mısri’nin (Mısırlı Niyazi, 17. Yüzyıl mütefekkiri ve şairi) bir kasidesini mezar taşına yazdıracağını söylemiş. Buyurun, Mısri’den tek bir mısra bilen varsa buyursun gelsin, başımızın üstünde yeri olacaktır. Kürt veya Sırrı Süreyya ‘gerçeğine’ böyle bakmak gerekir. Öyle bakılmıyorsa oturup düşünmek gerekir. yapmadığımız şey de o!..
‘Radikal şık’ deyimini şu yazıyı yazarken baktığım Wikipedia mükemmel şekilde özetlemiş. ‘Radikalizmle’ yani Amerikancada geniş manasıyla ‘solla’ alakası olmayan, hatta solun veya neyse o savunulan görüş, onun tamamen karşıtı olan çevrelerin, ‘liberal elitin’ (buradaki ‘liberal’ sözcüğü de yine Amerikancada tatlı su solcusu demektir) bir parçası olmak için benimsediği davranış kipidir ‘radikal şıklık’.
Türk solunun temel sorunlarından birinden söz ediyoruz. Ne yapalım ki, sol kültürümüzü işçiler ve onların ‘organik aydınları’ oluşturmadı. Bir dönem aydınlar, gazeteciler hazırladı o kültürü. ‘Organik’ ilişkisi olmadığından onlar da bir süre sonra kendi sınıflarının çağrısına uydu, soldan kopup gittiler. 1970’lerin solcularının, bilhassa Maocularının sınıfsal dökümü yapılsa çok ilginç bulgulara erişeceğiz.
Şimdilerdeyse durum büsbütün farklılaştı. Zamanının Avcıoğlu’nu, Altan’ını, Aren’ini, Boran’ını, Aybar’ını mumla arıyoruz. Kürt sorunu da sol sorunu da büyük sermaye sahiplerinin evlerindeki ‘partilerde’ ele alınıyor, müzakere ediliyor artık, siyasi partilerde veya parlamentoda veya basında değil. Sırrı Süreyya’nın sohbetlerimizden birinde dile getirdiği saptaması kulaklarımda çınlıyor. Çok zengin ve tanınmış bir çiftin, tanınmış basın ve iş dünyasından simaları neredeyse mutat şekilde evinde toplayıp Kürt ve sol sorunlarını tartıştığını söyleyip, ‘yahu’ demişti ‘bunların aklına devletin aklına girdiğimiz kadar giremedik? Ne yapak, kendimizi ihbar mı edek?’
Ben de ona Tom Wolfe’un bir kitabından söz etmiştim. New York’un en büyük evlerinden birinde, müzik tarihinin önemli isimlerinden Leonard Bernstein ve eşi Kara Panterler için bir davet verir. Maksat onlar için para toplamaktır. NY’ta benim diyen herkes oradadır, şampanya su gibi akmaktadır. Herkes iki dirhem bir çekirdektir. Bazılarının övündüğü Ganzo gazetecilerden olamayan ama Yeni Gazeteciliğin en önemli adlarından biri olan Tom Wolfe da o geceyi Radical Chick adı altında kaleme alır. O gün bugündür bu deyim benzeri durumlar için kullanılır.
‘Radikal şık’ deyimini şu yazıyı yazarken baktığım Wikipedia mükemmel şekilde özetlemiş. ‘Radikalizmle’ yani Amerikancada geniş manasıyla ‘solla’ alakası olmayan, hatta solun veya neyse o savunulan görüş, onun tamamen karşıtı olan çevrelerin, ‘liberal elitin’ (buradaki ‘liberal’ sözcüğü de yine Amerikancada tatlı su solcusu demektir) bir parçası olmak için benimsediği davranış kipidir ‘radikal şıklık’. Geçerli olan, ‘moda’ olan görüş, eğilim neyse, o çevre o görüşle içli dışlı olarak ‘fiyaka’ yapar. Onu reddedenler ‘kulübe’ alınmaz. ‘Muhafazakâr’ kabul edilir. Maksat o zengin ve namlı insanlarla o görüş aracılığıyla birleşmek, bütünleşmektir. Ana maksat budur. Ayrıca o görüşün mutlaka ‘sistem dışı’ olmasına bilhassa özen gösterilir. ‘Beyaz Türkler’imizin dudumu da aynıdır. Amerika’da siyahlara yapılan zulümlerden kaynaklanan bir ‘white guilt’ (beyaz suçluluğu) kavramı vardır. Bizimkiler oraya gelmezler. Bizim öylesi bir suçluluk duygumuz yoktur. Yine de bizim Beyaz Türklerle Amerika’nın Beyaz ‘Beyaz Amerikalılar’ı bu bakımlardan benzeşir de benzeşir.
Bunları anlatmıştım. O toplantıların maksadı budur demiştim. Güzel şivesiyle verdiği cevap zekasını ve gerçekçiliğini yansıtıyordu: ‘gardaşım biz radikal olduk ama şık olamadık, ondan kaybettik ama şimdi ne oldu yani, radikalliği de mi kaybettik?’
İnsan farkında olmaksızın sınıfının mensubudur. O sınıfa doğar. Sınıfını reddetmiş insanlar için hayat zordur. Bunu bildiğinden Beyaz Türklerin, varsılların Kürt siyasetiyle içli dışlı olması, o siyasetin kendi çıkarlarına zarar vermemesi için alınacak tedbirin siyasetine dönüşür. O siyasetin gerçekle bir ilişkisi yoktur.
Evet, Türkiye’deki hakikat bu. Bu toprağın sazını, sözünü, şiirini, masalını bilmeyelim, zihnimizde tek bir mısraını saklamayalım, tek bir türküsünden haberimiz olmasın ama siyaset ve Kürt siyaseti yapalım. Zenginlerimiz o siyasetle karışıp kaynaşsın. Elbette, haklarıdır. Çıkar çevrelerinin (interest groups), lobilerin siyaset yapmaya yerden göğe kadar hakları vardır. Fakat o siyaset, adı üstünde, çıkarlarının siyaseti olur. Sınıf bilinci onu gerektirir ve yaratır. Sınıfın biçimlendirdiği ideoloji bu niteliği taşır: hayatı ve olayları kendi çıkarı doğrultusunda biçimlendirmek ve kullanmak.
İnsan farkında olmaksızın sınıfının mensubudur. O sınıfa doğar. Sınıfını reddetmiş insanlar için hayat zordur. Bunu bildiğinden Beyaz Türklerin, varsılların Kürt siyasetiyle içli dışlı olması, o siyasetin kendi çıkarlarına zarar vermemesi için alınacak tedbirin siyasetine dönüşür. O siyasetin gerçekle bir ilişkisi yoktur. Yanlış mıdır, hayır değildir. Sadece özel bir dikkat ister ve bir ayıklama gerektirir. Bunları bilmeyi gerektirir.
Sırrı Süreyya gerçek bir insandı. Direnişçiliğiyle, eylemciliğiyle, bilgeliğiyle, demokratlığıyla gerçek bir siyaset yapıyordu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2025
18.08.2025
17.07.2025
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025