Hayko BAĞDAT
Uluslararası politikada hırs ve öfke ve aynı zamanda acele büyük hatalara yol açabiliyor.
Arap Baharı’nın etkileriyle Suriye’deki diktatörlüğe karşı direnişe geçen kesimleri Türkiye’de desteklemeyen pek az kesim vardı. Cuma namazı çıkışlarında boy göstermeye başlayan eylemlilik Esad’ın vahşi ve kanlı müdahaleleriyle bastırılmaya çalışılınca Esad’ın meşruiyetini yitirdiğini söylemeyen kimse de kalmamıştı memlekette.
Özgür Suriye Ordusu çatısı altında örgütlenen muhalif kesimler gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde “muhatap” kabul edilir hâle gelmiş, Esad sonrası Suriye için sesli düşünülmeye başlanmıştı.
Öyle ki ÖSO temsilcileri/ komutanları İstanbul otellerinde toplantılar örgütlüyor, yanlarında devletin tahsis ettiği koruma polisleriyle şehirde ikamet ediyorlardı.
Uluslararası bir askerî müdahaleye kategorik olarak karşı olan kesimler dahi “bölgesel muhaliflerin desteklenmesi” düsturuyla bu durumdan hoşnuttular.
Türkiye sadece lojistik değil, insani yardım ve mühimmat desteğiyle alenen oyunun içine dâhil olmuştu. Siyasetçilerin “Esad’ın üç ayı kaldı”, “İki saatte Şam’a gideriz, bu cuma namazı orada kılarız” gibi boş beyanlarla heyecana kapılmaları tam da bu dönemlere denk geldi.
Fakat sonra işin rengi değişti. Daha kozmopolit kesimlerden oluşan ÖSO, cihatçı militanlardan oluşan ve bir anda dünyanın her yerinden gelen katılımlarla devasa bir güç hâline gelen örgütler karşısında neredeyse yok oldu gitti.
Esas cevaplanması gereken soru şimdi karşımızda duruyordu: “Esad sonrasında bu örgütlerin bölgeyi kontrol etmesine razı mıyız?”
Erdoğan, ABD ziyaretinde Batı’nın bu duruma temkinli davrandığını çok net duymuş olsa da Esad’a olan nefretinin kendisini ele geçirmesine mani olamadı. Ve belki de Esad’ın ömrünün uzamasına yol açacak bir politika gütmeye devam etti: “Muhaliflere desteğe devam.”
Önceleri El Nusra çatısında yürütülen mücadeleye hiçbir çekince koymaksızın destek olundu. Dünyanın her yerinden gelen cihatçı militanlar Türkiye üzerinden Suriye’ye intikal ettiler ve bu duruma göz yumuldu. Muhtevasında silah ve mühimmat olan esrarengiz tırların sınırın hemen ötesine boşalttıkları yüklerin ise bu militanlara teslim edildiği, dünyada herkesin bildiği bir büyük “sır” olsa gerek.
IŞİD, El Nusra’nın da üzerine çıkıp bölgede tek büyük güç hâline dönüşünce beklenmedik bir gelişme ile karşı karşıya kalındı.
IŞİD, hem Saddam döneminin komutanlarının katılımıyla askerî kabiliyetini artırmış, hem de bölgedeki ABD ve Esad ordusu silahlarını ele geçirerek muazzam bir güce ulaşmıştı. Petrol kuyularını ele geçirerek de mali güç olarak dünyanın en zengin örgütü hâline gelmişti.
En uzun sınırları artık Kürdistan ile çizili hâle gelmiş olan Türkiye, IŞİD’in saldırıları karşısında “iki durumu da istemeyiz” tavrı ile hem zaman kaybetti hem de barış süreci devam ederken kendi vatandaşı olan milyonlarca Kürd’ün büyük bir hayal kırıklığına uğramasına yol açtı.
Neticede görülmemiş vahşi yöntemlerle bölgedeki tüm halkların kâbusu hâline gelen örgütün yeni hedefinde Kürt halkı vardı.
İdeolojik ve mezhepsel bir gönül bağından öte Esad nefreti ile de olsa “Kürtleri katletmek üzere yola çıkan militanları destekleyen ülke” hâline dönüşülmüştü.
Son teskerenin muhtevası ve Erdoğan’ın IŞİD ile PKK’yi aynı anda dünyaya şikâyet etmesi ise bu endişeleri daha da pekiştirdi.
Şimdi oyalanacak pek zaman kalmadı. Kobani’de Kürtler büyük bir katliam riski ile karşı karşıya.
30 yıllık savaşın yaralarını sarmaya çalışan Türkiye kararını hemen vermek zorunda.
Kürtlerle barış yapmak ile müttefik olmak arasındaki doğal sürenin henüz geçmiş olmadığı aşikâr. Fakat hayat bizlere dayatıyor.
Komşumuz ya Kürdistan ya IŞİD olacak.
“Dost ve kardeş” ülkelere bir yenisini eklemek için çok az vaktimiz kaldı.
Kobani düşer ve katliam yaşanırsa Kürtlerin yaşayacağı duygu barışın ebediyen ellerimizden uçup gitmesine yol açabilir.
Çabucak cevap verelim; komşumuz kim olsun?
Twitter:@haykobagdat
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
23.01.2025
15.01.2025
8.01.2025
18.12.2024
11.12.2024