İbrahim Karagül
Türkiye’nin milli dayanışma hattı, milli mutabakat girişimleri, adına Cumhur İttifakı dediğimiz şey, sadece bir seçim ittifakı, sadece il ve ilçelere yönelik oy hesabı, sadece CHP’ye karşı bir ortaklık değildir. Sadece bir AK Parti-MHP ittifakı değildir.
Bugün bu görüntüde olsa bile, kapıları açık, bu ülkeyi vatan bilenlere, bölgesel ve çokuluslu saldırılara karşı milli ekseni tahkim etmek isteyenlere açık bir ana omurga inşasıdır. Yerli olan, yüzlerce yıllık siyasi tarih ve genetiğe sahip olan, Selcuklular’dan beri devam eden devletler sürekliliği için seferber olan herkesin bu omurganın içinde yer alması gerektiğine inanıyorum.
Mesele muhafazakârlıkla, milliyetçilikle sınırlı değil
Bir Selçuklu kuruluşu, bir Osmanlı kuruluşu, bir İstiklal mücadelesi duruşu, bir tarih yapıcı Anadolu feraseti düşüncesine sahip olanların, yüz yıl sonra yeniden yükseliş dönemi için kendini kuranların başlattığı büyük yürüyüş olarak görüyorum. Bu toprakların, bölgesel ve küresel her türlü saldırıya direnmesinin, bırakın kendini savunmayı, yeni bir tarih inşası mücadelesinin parçası olarak görüyorum.
Kişisel olarak bu çabayı dar anlamda muhafazakârlık ya da milliyetçilik kavramlarına sıkıştırılmış biçimde de algılamıyorum. Nitekim coğrafyamızda ve ülkemizde, “muhafazakârlık” ya da milliyetçilik” kimliğinin, bazı zamanlarda çokuluslu müdahaleler için operasyonlara açık olduğunu, bu yönde kullanılabildiğini gördük.
Bir yeni siyasal dil, bir yeni siyasi kimlik, bir yeni duruş üretmek zorundayız
Özellikle Irak, Suriye gibi bölge ülkelerinde muhafazakâr/İslâmî kimliğe sahip çevrelerin nasıl çokuluslu müdahalelerin aparatı haline getirilebildiğini gördük. Bu kimliklerin, istila ve iç savaşlar için birer örtü olarak, savaşı pazarlama aracı olarak kullanıldığını gördük. Bu bölgelerde yaşananların ülkemiz içinde ne tür etkilere yol açabildiğini gördük. Coğrafyada yaşanan, küresel ölçekte planlanan birçok müdahalenin içerideki açık ve örtülü ortaklarını gördük.
Öyleyse bu kavramların daha ötesinde bir yeni siyasal dil, bir yeni siyasi kimlik, bir yeni duruş, bir eksen üretmek zorundayız. Bu ülkenin geleceğini biçimlendirirken de, coğrafya inşa etme çabamız için de, çokuluslu müdahalelere karşı koyuş tarzımızı biçimlendirirken de böyle bir eksen üzerinden hareket etmek zorundayız. Tam burada, işte tam burada bazı söylemlerin tükendiğini, bazı cephelerin anlamsızlaştığını, bazı kimliklerin belirsizleştiğini fark etmek zorundayız.
Türkiye’nin çok büyük hesapları var
Türkiye’nin çok büyük bir hesabı vardır. Mahalli seçimlerin sonrasına yönelik, karşımıza çıkacak yeni tehditlere yönelik, ülkemizin meydan okumalarına yönelik, coğrafya ve küresel ölçekte güç arayışlarına yönelik büyük bir hazırlık vardır. Tarihin bu kırılgan döneminde, büyük iddiaların, büyük hesaplaşmaların olduğu bir dönemde, hiçbir şey, sadece iç politik, hiçbir şey dar alana sıkıştırılmış, konjonktürel değildir.
Bunları son on yılda en çarpıcı, sarsıcı haliyle gördük. İçeride çok büyük mücadeleler verdik, “içeriden operasyon” planlarının neredeyse her çeşidine maruz bırakıldık. Güney’den terör örgütleri ve “geleneksel müttefikler” üzerinden saldırılarına uğradık ve bunlar hâlâ devam ediyor. İçinde bulunduğumuz coğrafya yeniden tanımlanıyor, haritalar yeniden çiziliyor.
Ülkeler parçalanıyor, tamamen yabancı garnizon haritaları çiziliyor. Türkiye için de benzer haritalar masaya sürülüyor. Yeni tehditler yakınlaşıyor, Türkiye bu tehditlere karşı hazırlıklar yapıyor. Savunma hazırlıkları kadar, iç güvenlik hazırlıkları kadar, sınırlarımızın ötesinde büyüyen tehditleri ortadan kaldırma operasyonları kadar çok güçlü bir toplumsal dayanışmanın temelleri atılıyor.
İki net cephe var: Ya Türkiye Ekseni ya çokuluslu müdahale..
Sadece bölgemiz değil, dünyanın tamamı çok sert bir siyasi iklime girdi. Sadece Ortadoğu değil, Baltıklar/Doğu Avrupa’dan Asya Pasifik bölgesine kadar bütün fay hatları hareketleniyor. Bu yüzden, böyle bir dünyada güçlü Türkiye olma dışında hiçbir seçeneğimiz yok, olmayacak. Hiçbir ittifak ilişkisi, hiçbir tek yanlı ortaklık bizi geleceğe taşımayacak.
Bu yüzden, içerideki ideolojik/siyasi cepheleşmelerin hiçbir anlamı kalmadı. Artık iki seçenekle karşı karşıyayız. Ya “Türkiye Ekseni”nde demir atacağız ya da ülkemize ve bölgeye dışarıdan müdahil olanların safında yer alacağız.
Bugün itibariyle, Türkiye’ye yönelik en büyük müdahale işte bu ekseni parçalama, güçlenmeden çökertme operasyonudur. Dışarıda hazırlanan senaryoların içeride bu kadar taraftar bulması, Cumhur İttifakı’nı bozmaya ya da en azından sadece bir seçim ittifaka haline dönüştürmeye dönük büyük çaba vardır.
Bu ittifak bozulmaz, bu eksen dağılmaz
Bu çabaların açık olanını da, örtülü olanını da görüyoruz. Kimlerin hangi angajmanlarla, ne tür “etnik kimlik” tahrikleriyle işi bulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Sesini çıkarmaya cesaret edemeyenlerin dolaylı yollardan, fraklı formüller üzerinden nasıl suyu bulandırmaya, zihinleri karıştırmaya çalıştığını da görüyoruz.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir büyük tarih yürüyüşçüsü olduğunu da biliyoruz. Bu azim ve iradeyle yıllardır verilen mücadelenin tanığıyız, içindeyiz. Hemen bütün konuşmalarında bu tarihi derinlikten bir gelecek inşasına yol çizdiğini biliyoruz, yaşıyoruz. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu niyet ve amaçlarla, kritik zamanlarda kritik müdahalelerle bu yolu güçlendirdiğini biliyoruz.
Yola devam edilecek
“Cumhur İttifakı” düşüncesinin yerli bir eksen inşa etme, içeride ve dışarıda Türkiye’yi hedef alan saldırı ve operasyonlara karşı sağlam bir zemin inşa etme planı olduğunu biliyoruz.
Öyleyse bu yola devam edilecek. Omurga daha da güç kazanacak, etmeli de. Yerel seçimlerde bu güç birliği kendini hissettirmeli. Çünkü bütün iktidar alanlarında o omurga belirleyici olmalı. Bugüne kadar uluslararası operasyonlarda Türkiye karşıtı pozisyon alan yapı ve çevrelerin iktidar alanlarında etkinlik kurması, çok daha vahim müdahalelerin habercisi olacaktır.
Türkiye Ekseni’dir bu, yeni bir “Karşı Darbe”dir
Ama unutmayın, yeni bir devlet aklı, yeni bir siyasi dil, yeni bir tarihsel yükseliş, yeni bir büyük yürüyüş dönemi başlamıştır. Cumhur İttifakı da devam eder, ana omurga daha da güçlenir, operasyonel çevreler daha da güç kaybeder. Seçimlerde de seçimlerden sonra da “Türkiye Ekseni” alan genişleterek devam eder, edecektir de.
Nitekim dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli arasındaki görüşmeden beklenen sonuç çıktı.
Yola devam edilecek. Bu duruş ve kararlılık da bir “Karşı Darbe”dir.
7 Haziran seçimlerini hatırlayın. Proje şuydu: Ak Parti tek başına iktidar olamayacak şekilde aşağı çekilecek. HDP güçlendirilecek, CHP ile HDP arasında oy geçişgenliği sağlanacak. Tamamen dışarıda planlanan senaryo ülke içinde Doğun Grubu yayınları üzerinden servis edildi. Müthiş bir kamuoyu çalışması yürütüldü. Ve amaç hasıl oldu. Koalisyonu zorunlu hale getiren bir sonuç ortaya çıktı.
Projenin ikinci ayağı, AK Parti’yi CHP ile koalisyona zorlamaktı. Böylece Türkiye’nin yerlileşmesini, millileşmesini, öne çıkmasını arzulayan siyasi akıl ve kadrolar CHP üzerinden rehin alınacaktı. Şükür ki, seçimler yenilendi ve bu çokuluslu proje çöktü.
İçerideki aparatlar, içeriden çökertme..
O proje başarılı olsaydı, 15 Temmuz ve terör koridoru üzerinden yürütülen proje de başarılı olacaktı. Türkiye’ye çok büyük tuzak kurulmuştu. O da içeriden parçalama, diz çöktürme planıydı. Şimdi dikkat edin içeride yapamadıklarını dışarıdan yapmaya çalışıyorlar. Biz de, olağanüstü bir kararlılıkla, savunma yerine taarruzla bu tehditleri savuşturuyoruz. Afrin operasyonu böyle bir müdahaledir ve devam edecektir.
Milli Eksen’in, Türkiye Ekseni’nin dışında kalanlar, bu büyük hesaplaşmada Türkiye’ye destek vermeyenler yeni çokuluslu müdahale girişimlerinin içerideki aparatları olarak kullanılacaklar.
CHP bir ulusal güvenlik sorununa dönüştürülüyor
CHP’nin hızla HDP kimliğine bürünmesi, kimlik eksenli bir cephe partisine, kavga partisine dönüş tütülmesi, marjinalleştirilmesi, Türkiye partisi olmaktan çıkarılması yeni projenin işaretlerini vermektedir. Böyle bir CHP ile HDP arasındaki geçişgenlik, bu partiyi imha edecektir.
İttifak’ın içinde yer almayan siyasi çevreler, yarının büyük kavgalarında söylem gücünü kaybedecektir. Çünkü öyle büyük hesaplaşmalar yaklaşıyor ki, söz konusu mücadeleler arasında o partiler hızla eriyecektir.
Şimdiden uyaralım: Bazıları o çokuluslu müdahale saflarında arayışlara girerek güç devşirmeye, iktidar devşirmeye çalışıyor. Bunlar büyük oranda “ulusal güvenlik meselesi” haline gelebilir. Şartlar böyle bir tanımlamayı zorunlu hale getirebilir.
Yarının Türkiye’si inşa ediliyor, dikkat!
Artık 7 Haziran projeleriyle, 15 Temmuz saldırılarıyla, “terör koridoru” tehditleriyle Türkiye’ye ayar verme dönemi kapandı. Bu ülke, çok daha büyük iddiaların ülkesidir.
Almanya ile, ABD ile, ya da bir başka güç ile yakınlaşarak içeride zemin bulmak, iktidar aramak mümkün değildir. Bunların dışında başka hesapları olan varsa, yeni çokuluslu senaryoların içerideki ihalelerine talip olanlar varsa, buradan uyaralım, intihar ederler.
“Türkiye Ekseni” güçlüdür, daha da güçlenecektir. Seçim ittifakı şeklinde başlayan ortaklıklar daha da zeminini güçlendirecektir. Ülkemiz, yarının dünyasına hazırlanmaktadır.
Herkes safını seçsin, biz vatan eksenindeyiz
Vatan ekseninde, tarih ekseninde, milli kimlik ekseninde düşünen herkes bu dayanışma hattında yerini almalıdır. Çünkü, bir coğrafya inşası, bir tarih hesaplaşması var önümüzde.
Türkiye’nin yeni yükseliş dönemini biçimlendiren kurucu nesil, kurucu kadrolar büyük adımlar atıyor. Bu, yüzyıl sonra gelen fırsattır. Küçük hesaplara kapılanlar tarihin yanlış sayfalarında kaybolup gidecek.
Biz yerimizdeyiz, milli eksenin, mücadele cephesinin en ön safındayız. Bunda zerre miktarda tereddüt etmeyeceğiz.. Afrin operasyonu neyse önümüzdeki seçimler de odur. Ondan sonra büyük Türkiye’ye omuz verme davası da odur! Herkes yerini seçsin..
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021