İbrahim Kiras
Önceki gün bu sütunda çıkan yazıda Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin 22 yıllık uzun iktidar devrinin ülkeye kalıcı olarak hangi “değerleri” kazandırdığını tartışalım demiştim. Bu dönemde ülkeye kazandırılan olumlu manada kalıcı bir değerin ne yazık ki söz konusu olmadığını ileri sürmüştüm.
Buna karşı AK Partinin taraftar kitlesinden iki yönden itiraz geldi. İlki şu: Sağlıkta devrim yapıldı, her yerde birçok hastane açıldı, artık vatandaş doğrudan eczaneye gidip ilacını alıyor… Ayrıca duble yollar yapıldı, ulaşım hızlandı, trafik kazaları azaldı.
Hepsi doğru… Ama bir defa bütün bunlar günlük icraat. Görev ifası. “Kalıcı değer” değil. Nitekim çok fazla övünülen “sağlık modeli” bugün ilk on yıldaki durumundan çok uzakta. Doktorları Almanya’ya kaçırtan bir sağlık modeliyle övünülür mü?
Tek yönlü yolların çift yönlü hale getirilmesi ulaşım alanında önemli bir adım sayılabilir tabii. Ne var ki bu dönemde yolların, köprülerin, havaalanlarının ekonomik ihtiyaçlardan dolayı mı inşa edildiğinin sorgulanması da gerekir. Mesela Çanakkale’ye yapılan köprü, mesela İstanbul’un yeni havaalanı ihtiyaca binaen mi yapıldı?
Bütün o yollar, köprüler niçin yapıldı? Orta ve uzun vadeli kalkınma ve sanayileşme planları uyarınca mı yapıldı?
Belirli bölgelerde üretilen endüstriyel veya tarımsal mamulleri limanlara ulaştırmak için mi?
Yurt içinden veya yurtdışından gelen hammaddeleri endüstri alanlarına sevk edebilmek için mi?
Turizm bölgelerine ulaşımı kolaylaştırmak için mi?
Yoksa “inşaat sektörünü canlı tutmak” bahanesi altında bir yerlerdeki bazı servetlerin birikmesine omuz vermek için mi? Ne de olsa bizim memlekette “Yol yaptık, köprü yaptık” denildiğinde akan sular durur. “Çalışıyorlar, hizmet veriyorlar” algısı böyle oluşur. Yani bir taşla iki kuş vurulur. Parti oy kazanır, birileri de para.
İnşaat sektörüne ayrılan milli kaynaklar başka alanlara, başka sektörlere harcansaydı bir taşla söz konusu iki kuşu daha zor olurdu.
***
Muhalefet partileri “Bunlar yatırıma karşı çıkıyor” denilmesinden korktuklarından bu konular hiçbir zaman tartışılamadı ama şehir hastanelerinin devasa binalarının büyük bölümünün boş olması, otuz bin nüfuslu şehirlerde yirmi bin kişilik stadyumlar inşa edilmesi, birçok havaalanının senede birkaç kere uçak görmesi gibi “küçük ayrıntılar” ortada duruyor hâlâ.
Yönetimdeki şeffaflık eksikliği yüzünden harcanan paranın miktarını tam olarak bilmesek de -gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın- müşteri garantisi verilerek yap işlet devret yöntemiyle kotarılan bu “yatırım”ların kalıcı değer olarak zikredilmesi ironik bir olay.
Zaten kalıcı değer dediğimiz somut olmaktan çok soyut bir zenginliktir. Kalıcı değer -ekonomi özelinde- mesela tüketen bir ülkeyi üreten bir ülkeye çevirmektir. Mesela tarım ülkesini sanayi ülkesi yapmaktır. Mesela katma değer üreten sektörlere cazibe sağlayıp bu alanlara yatırım çekmek ve kendi girişimcini bu alanlarda uluslararası rekabet kulvarına sokmaktır.
Bunlar yapıldı mı? Hayır. Ne yapıldı? 22 yılın sonunda zengin daha zengin fakir daha fakir oldu. Orta sınıf tamamen ortadan kalktı. TÜİK verilerine göre Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 5o. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise yüzde 6.
Servet dağılımında durum çok daha vahim: Yüzde 5’lik bir kesim, ülkedeki toplam servetin yüzde 60’ına sahip.
Şairin “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” dediği vaziyet.
AK Parti’de genel başkanın “eşitler arasında birinci” olduğu ilk yıllarda uygulanan politikalar halka bir nebze nefes aldırmıştı ama sonra adım adım kolektif yönetimden “reis yönetimi”ne geçilmesi neticesinde zenginin daha fazla zenginleştiği, fakirin ise daha fazla fakirleştiği bir süreç yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor.
***
Gelelim siyasi başarılara… AK Parti taraftarları iktidarlarının ilk on yılında vesayetle mücadelede gösterilen başarının görmezden gelinemeyeceğini söylüyorlar. Diğer yandan, arzu edilen icraatın ve reformların hayata geçirilememiş olmasının da vesayet güçlerinin çıkardığı engellerin neticesi olduğunu öne sürüyorlar.
Buradaki doğru şu: Evet, AK Parti iktidarları ilk on yılında vesayet kurumlarının baskısı ve engellemeleri altında iş yapmaya çalıştı. İlk on yılın sonunda da vesayet rejimini ortadan kaldırdı. Bunlar doğru ama iki “küçük detay” da var bunlarla ilgili: ilki eski vesayet düzenini kaldırıp yeni bir vesayet düzeni kurması. Vesayet yetkisinin önce Fetullahçılara teslim edilmesi, sonra da doğrudan ele alınması.
Diğer küçük detay bugünkü vaziyet. Vesayeti yıkıp nereye geldik? El cevap: Kurumların tamamen etkisizleştirildiği, devlet hafızasının silindiği, denge ve denetlemenin ortadan kaldırıldığı, yargı bağımsızlığının hayal olduğu, hukukun üstünlüğü kavramının tarihe karıştığı, güçler ayrılığının tam manasıyla lafta kaldığı, meclisin bile adı var kendi yok bir yapıya dönüştürüldüğü Türk tipi otokrasiye…
Şimdi siz söyleyin: Eski vesayet düzeninin sona ermesi iyi mi oldu, kötü mü?
Üstüne üstük AK Parti bugün övündüğü bütün icraatını o vesayet düzeni altında gerçekleştirdi.
Bugün ise kendi kurduğu yönetim modeliyle ekonominin, eğitimin, tarımın, dış politikanın nasıl yönetildiği ve daha önemlisi hangi sonuçların meydana çıktığı ortada!
Öyleyse iktidar partisine vesayet düzenini ortadan kaldırdı diye müteşekkir mi olmalıyız?
Yoksa vesayet devrinde başarılı işler yapılabilirken vesayet ortadan kalkınca ekonominin batırılmasının, eğitimin çürütülmesinin, tarımın yok edilmesinin, dış politikada batağa saplanılmasının vs. vs. sebebini mi sormalıyız?
***
AK Parti iktidarlarının ilk on yılında devlet gemisinin iyi kötü yüzdürüldüğü, hatta yıllardır çözüm bekleyen bazı sorunlara neşter vurulduğu bir gerçek. O dönemde gerçekleşen reform niteliğinde bazı uygulamaları şimdi eğitimde devrim yaptık, sağlıkta devrim yaptık, paradan altı sıfırı attık, uçak biletini ucuzlattık vs. diye anlatmalarına -o zamanlar o işleri yapanlar şimdi ortalarda olmadığı halde- itiraz edemeyiz. Ancak sayılan alanlarda son on yılda nereden nereye gelindiğini de görmezden gelemeyiz.
Bu dönemin kötü karnesini savunmak için baş vurulan dış güçler, iç güçler edebiyatı da insanı aptal yerine koymaktan başka bir şey değil. Bugünkü iktidar geçmişteki hükümetlerden hiçbirinin sahip olmadığı güce ve yetkiye sahip. 10 yıllık DP veya 8 yıllık ANAP iktidarlarından daha uzun süre iş başında kalmış olması değil tek avantajı. Menderes’in de Özal’ın da asla sahip olamadıkları bir siyasi güç var elinde Erdoğan’ın.
Hatta vaktiyle Atatürk’ün bile hakim olamadığı kadar devlete hakim. Orduya hakim, emniyete ve istihbarata hakim, iş dünyasına hakim, medyaya hakim.
Bu şartlar altında hiçbir eksiğinin, hiçbir yanlışının, hiçbir yetersizliğinin mazereti olamaz. Gelgelelim olup bitenler karşısında en fazla mazeret üreten iktidar bu. Özellikle ikinci on yılında ve “Türk tipi” Başkanlık sistemine geçtikten sonra.
Buradaki başarı ise akla mantığa aykırı bahaneler üretebilmesi değil. Kitlesini bunlara inandırabilmesi.
Belki de 22 yıllık AK Parti iktidarlarının en büyük başarısı bu. Ülkedeki çok geniş bir kitleyi “İç güçler, dış güçler, küresel sistem, masonlar, İlluminaticiler…” edebiyatının çerçevelediği komplo teorilerinin penceresinden dünyaya bakar hale getirmek…
Ya da kendi ifadeleriyle “Buradan Ay’a dört şeritli yol yapacağız” denilse inanacak bir kitle yaratmak, her yaştan!
Bu da az iş değil tabii...
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025