Kurtuluş TAYİZ
“Sıcak sonbahar” geldi, çattı anlaşılan. ODTÜ’de başörtülü öğrencilere yönelik saldırıya bakarak üniversitelerin çatışma merkezi haline getirilmek istendiğini söyleyebiliriz. Ancak önce bu utanç verici saldırının arkasındaki zihniyeti tanıyalım. Bu saldırıyı hangi ideolojiyle, hangi akılla, hangi dünya görüşüyle açıklıyorlar?
ODTÜ’deki ırkçı ve çirkin saldırının arkasında “Öğrenci Kolektifleri” adı verilen bir grup var. Olayların ardından kaleme aldıkları bildiri çok çarpıcı: “AK Gençlik ve Fethullah Gülen Cemaati”ni tehdit ettikleri bildiriyi okurken hayret etmemek mümkün değil; damarlarında hayati sıvı olarak sanki öfke ve nefret dolaşıyor. Düşünce, yerini duygulara ve histeriye terk etmiş durumda. Şu satırlara bir bakın: “Yurda ihtiyacı olan muhtaç aileleri kandırıp, beyin yıkama yurtlarında ve medeniyetten uzak evlerinizde örümcek beyinlerinizle, Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençleri Amerikan hizmetindeki hareketinize katma özgürlüğünü engellediğimiz için özür dileriz. Ama herkese kötü bir haberimiz var, biz sizin özgürlük diye tariflediğiniz şeyi anlamayacağız. Demokratik kullar olmak yerine, sizin özgürlüğünüze düşman YURTTAŞ olmak istiyoruz!”
Toplumun bir kesimini, hatta büyük bir çoğunluğunu “medeniyetten uzak evlerde yaşayan, örümcek beyinli insanlar” olarak görmeleri vahim bir durum. Ancak daha vahimi, “sizin özgürlüğünüze düşman yurttaş olmak istiyoruz” sözünde dile gelen zihniyet. Bu sözler, şiddet dolu bir düşünce dünyasını yansıttığı gibi, toplumun büyük bir kesimine yönelik tehditler de içeriyor. Örneğine ancak geçen yüzyılda (Nazi Almanyası ve Güney Afrika’daki Apertheid rejimi vb.) rastlanabilir bu zihniyet türünün.
Çağımızda hiçbir ideolojinin, insanları, toplumun başka bir grubun özgürlüğüne düşman haline getireceğini düşünmüyorum. İdeolojiler ve siyasal fikirler toplumu kamplara bölebilir, önyargıları besleyebilir ama toplumun diğer bir kesimine şiddet uygulamayı öğütlemez; milliyetçilik, mezhepçilik bile geçen yüzyılın milliyetçiliği ve mezhepçiliği değil artık. Solcu olduğunu öne süren öğrencilerin de çağın gerçeklerinden bu kadar kopmaları mümkün değil.
Başka etkenler olmalı, diye düşünüyorum. Ve aklıma “Bizim solcu gençlerimiz neden bu kadar dar kafalı, histerik ve şiddete meyilli” sorusu geliyor.
BUNUN NEDENİ NE OLABİLİR?
Takıldıkları Sosyalizm insancıllığı, paylaşmayı, kardeşliği, kültürel zenginliği öğütlerken neden bu gençler, o ideolojiden toplumun diğer bir kesimine “yaşam hakkı tanımayacağız” sonucunu çıkarır?
Bunun tek bir nedeni olabilir; üniversiteler, bu ülkede darbelerin ve siyasi operasyonların bir parçası olarak kurgulanıp kullanıldığı için üniversiteli gençliğin zihniyet dünyası da buna göre şekilleniyor. Yıllardır aynı argümanları dile getirmeleri, kendilerini yenileyememeleri dar siyasi çatışmaların ve iktidar kavgasının uzantısı olmalarından kaynaklanıyor. Kemalist rejimin yerleştirdiği değerlerin bekçiliğini yapmakla, özgürlük mücadelesi vermenin farklı şeyler olduğunun ayırtına bir türlü varamıyorlar. Kemalist sistemin geçmişte üniversitelere koyduğu başörtü yasağını şimdi solcular devam ettirmeye çalışıyor. Polisin “Cemaatçi” diye fişlediği, kovaladığı bu gençleri, şimdi solcular fişleyip kovalıyor. Kemalistlerin üniversitelere getirdiği yasaklarla bu gençlerin zorbaca tutumları arasında bir fark yok.
Bugün üniversiteleri, sokakları hareketlendirerek sivil iktidarı yıpratmaya, zorlamaya, sıkıştırmaya çalışıyorlar. İlk aşama, iktidarı, yaratmaya çalıştıkları gerilim ortamının tek sorumlusu olarak göstermek ve halkı bu fikre ikna etmeye çalışmak. Darbe veya siyasi operasyonlar öncesinde üniversitelerin hep böyle hareketlendiğine, buralarda başlatılan kaosun ise ülkenin geneline yayıldığına şahit olduk. Oynanan oyun yine aynı. Her dönem geçerli bir kaos planı. Daha önce tuttuğundan olsa gerek tekrar denemeye çalışıyorlar. Bir film gibi, adını da “Sıcak sonbahar” koydular. Ancak tarih tekerrürden ibaret değil, bu halk aynı tuzağa bir daha düşmez.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019