Kurtuluş TAYİZ
BDP (Barış ve Demokrasi Partisi)'nin 30 Mart'ta 11 il, 68 ilçe, 23 belde belediye başkanlığı kazanarak belli bir başarı düzeyini yakaladığı inkâr edilemez. BDP'nin, seçim sonuçlarına dayanarak Güneydoğu'da özerklik ilan edeceği öne sürülüyor. BDP cephesi ise bu iddiaları baştan beri yalanlıyor; ancak yerelde özerklik inşa sürecine girişeceklerini de gizlemiyorlar. Bu açıklamalar batıda kimi çevreleri yatıştırırken, kimi çevreleri de endişelendiriyor.
Kürt siyasal hareketi, Güneydoğu'yu yıllardır kendi özel alanı olarak görüyor. PKK'nın, Güneydoğu'yu Türkiye'den koparmak için yıllarca silahlı verdiği de sır değil. Ancak PKK lideriAbdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edildiği 1999'dan sonra “Bağımsız Kürdistan”stratejisinden vazgeçmesi üzerine durum değişti. Kürt meselesine Türkiye'nin birliği içinde çözüm arayan Öcalan, “demokratik özerklik” projesini geliştirdi. Bu stratejiyi her ne kadar batı merkezli yerel yönetim modellerine örnek alarak ifade etmeye çalışsa da Öcalan, Britanya-İrlanda, İspanya-Bask modellerini hep ön plana çıkardı. Bunlara Irak'taki “Kürdistan Bölgesi” modelini de ekleyebiliriz.
Kürt siyasal hareketi 15 yıldır “demokratik özerklik” stratejisini şekillendirmeye çalışıyor. Bugüne kadar gündeme getirdiklere tanımlar genellikle konjonktürel özellikler gösterdi. Irak ve Suriye'deki gelişmeler de demokratik özerklik konusunda Kürt siyasal hareketinin algısını önemli derecede etkiledi. Yine de Kürt hareketinin “demokratik özerklik” diye üzerinde uzlaştığı ortak bir model var. Türkiye'nin birliği içinde Kürtlerin kendi öz yönetimlerine kavuşmalarını istiyorlar. Kürt aktörlerin ayrıntılarda farklı görüşleri olsa bile özünde hiçbiri sınırlarla oynayacak bir modele yakın durmuyor.
30 Mart seçimlerinden sonra da BDP'nin Güneydoğu'da özerklik ilan etmesi beklenmiyor. Ancak yerel yönetimlerin özerkleşmesi sürecine girecekleri de bir gerçek. Bunu Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını zorla, ortadan kaldırarak değil, demokratik siyasetle değiştirmeye çalışarak yapacaklardır. Öncelikli gündemlerinde ise anadilde eğitim konusu var. Kürtçenin resmi olarak anayasa girmesi için talepleri de zaten hep gündemde. Belediye meclislerini fiili olarak parlamento gibi işletmeye çalışacaklardı. Kürt siyasetinin kendisini kurumsallaştıracağı düzenlemeleri hayata geçireceklerdir. Bu konuda AB (Avrupa Birliği)'nden de ciddi bir destek alabilirler.
Çözüm sürecinin öngörülen şekilde sonuca gitmesi durumunda, ben bu sürecin daha sancısız bir özellik kazanacağını düşünüyorum. Bu yüzden çözüm süreci çok önemli. Çözüm süreci, Türkiye'nin birliğini garanti ediyor. Sınırımızda şimdiden iki Kürt devleti bulunuyor. Kürtler sınır komşularımız aynı zamanda. Demokratik çözüm sürecini işlettiği takdirde Türkiye, sınırlarına dokunmadan Kürt meselesini halletmiş olacak. Türklerle Kürtler binlerce yıldır beraber yaşıyor. Bundan sonra da birlik içinde yaşayacaklardır. Kürtlerin demokratik haklarına kavuşmasını “tehdit” olarak görmek son derece yanlıştır. Gülen cemaati, uzun bir zamandır Güneydoğu'nun Türkiye'den kopacağı propagandasını yapmaktadır. Türk milliyetçilerini kışkırtarak çözüm sürecini sabote etmek istiyorlar. 2009'da demokratik açılımı sabote etmeyi başardılar. 17 Aralık darbesiyle de hem Erdoğan'ı hem de Öcalan'ı “bertaraf” etmeyi istediler. Ancak başarılı olamadılar, kaybettiler. Çözüm süreci Türkiye'nin bölünme projesi değil, kardeşlik projesidir. Bu sürecin sonunda Türkiye daha özgür, daha demokratik, daha güçlü bir ülke olacak.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019