Kurtuluş TAYİZ
Sosyalist teorinin başlıca kavramlarından birini “değişim” oluşturur. Tarih, sınıf mücadelesinin ürünüdür; devrimler ise tarihin motoru. Değişimi devrimciler yönetir; devrimi işçi sınıfının öncü partisi yapar. Sosyalist felsefeye göre değişmeyen tek şey “değişim”dir. Değişime direnen bütün güçler “statükocu” olarak tarif edilir.
Ne var ki Türkiye solunun tarihi “devrimci mücadele” tarihi olmaktan uzaktır. Büyük bir “değişim” mücadelesi içinde oldukları iddia edilemez. Toplumsal-siyasal sistemi kökten değiştirme amacıyla yola çıktıklarından şüphe edilmese bile son tahlilde sol, bugüne kadar devlet içindeki iktidar kavgalarının tarafı/uzantısı olmaktan kendisini kurtaramadı. Değişim için yola çıkıp, bütün enerjisini statükoyu korumaya harcadı.
Mücadele ettikleri “egemen sınıflar” tarafından sadece kas güçleri değil, siyasal enerjileri de sömürüldü. Türkiye solunun devrimci damarının kabardığı en kritik dönemlerin, laik egemen sınıfın, proletaryanın siyasal enerjisine en fazla ihtiyaç duyduğu dönemler olması tesadüf olmasa gerek. Statüko tehlikeye düştüğü her dönemde, imdadına yetişen Türkiye soluydu. Tuhaftır; Türkiye solunun devrime en çok yaklaştığı an, statükocu güçlerin desteğini arkasına en çok aldığı anlardı. Ve sol, devlet içindeki iktidar mücadelesinde tahterevallinin hep statükodan yana olan tarafına oturdu. Sol, kavgada devlete egemen olan kesimlerin siyasal enstrümanı olmaktan öteye geçemedi.
Kuşkusuz solun bu duruma bile-isteye düştüğü söylenemez. Siyasi tecrübe yoksunu olmaları, devleti yönetenlerin kendileri için hazırladığı tuzaklara düşmelerini kolaylaştırdı. Kendi iç dinamikleriyle ortaya çıkan, siyasal mücadele veren sol grupların yanı sıra istihbarat örgütlerinin denetiminde oluşturulan örgütler de söz konusudur. Devlet, her dönemde bu tür grupları ihtiyaç duyulduğunda kullanmak üzere el altında bulundurdu. Sadece sol ile de sınırlı kalmadı; karşıtlık işlevi görsün diye yapay sağcı ve hatta örgütler kurmayı da ihmal etmedi. 12 Eylül darbesi, bu karşıt grupların çatıştırılması üzerinden meşrulaştırıldı. Bu anlamda 12 Eylül 1980 darbesinin bir gün öncesinde milyonlarca üyeye sahip sendika ve sol örgütlerin, 13 Eylül’de buharlaşmalarını izah etmek zor değil. Solun aktifliği ile pasifleştiği dönemler, statükonun gereksinimlerine göre belirleniyor. Solun dinamizmi sanıldığı gibi “devrimci” veya “devrimi tetikleyen” koşullardan kaynaklanmıyor; siyasi tarihe bakıldığında kritik dönemlerde statükonun sol kesimleri motive ettiği görülebilir.
Türkiye solunun yeniden sahneye çıktığı tarih dikkatinizi çekti mi? Kürt barışının gündeme geldiği ve çözüm sürecinin başladığı günlerde solun yıldızı yeniden parladı. Düne kadar varlığının hissedilmemesinin nedeni Kürt savaşıydı. Hatta sol, PKK şiddetinin gölgesinde kalmıştı denilebilir. Ancak bu şiddet son bulduğunda, bir daha başlamasının giderek imkânsız hale geldiği sırada sol aktifleşmeye başladı. Solun birdenbire parlamasını, barış koşullarının oluşmasıyla ertelenen problemlerin gün yüzüne çıkması şeklinde rasyonelleştirmeye çalışan teorilere kapılmamak gerekiyor; devleti ve demokratik açılımlarını tümden muhafazakârlara kaptıran eski muktedirler, solu yeniden canlandırarak eskiden olduğu gibi yine bir çıkış yolu arıyor.
Kürt isyanı ve PKK şiddeti vesayet sistemini uzun yıllar ayakta tuttu. Şiddeti durduran siyasal iktidar, yönünü devlet içindeki çetelerle mücadeleye çevirdi. Devlet yeniden yapılanıyor. Siyasal sistem baştan aşağı yenileniyor. Statüko dağılıyor. İstanbul sermayesinin işçi sınıfından daha çok devrimci kesilmesinin sebebi bu çözülmedir; bu yüzden devrim şarkıları varoşlardan değil, Nişantaşı’ndan yükseliyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019