Mahfi Egilmez
Basında yer aldığı şekliyle getirilmesi planlanan vergi paketine bakınca faturanın son üç yılda yaşanan yanlış ekonomi politikasına ve onları yürütenlere değil, her zaman olduğu gibi vatandaşa çıktığı görülüyor. Pakette yer alan bazı düzenlemelere katılmak mümkün değil. Bahşişleri vergilendirmek vatandaşla vergi idaresi ve denetimini karşı karşıya getirmeye asla değmeyecek bir düzenleme. Yurt dışı çıkış harcının artırılması da yanlış. Böyle bir harç alınması baştan beri yanlıştı zaten. Vergi, vatandaştan kamu hizmetlerine katkı olsun diye karşılıksız alınır, buna karşılık harç, vatandaştan, aldığı kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilir. Vatandaşın yurt dışına çıkışında kamu kesiminin sunduğu bir hizmet yoktur. Pasaport düzenlemesinde zaten pasaport harcı alınmak suretiyle o hizmetin karşılığı alındığı için yurtdışı çıkış harcı dayanaksız bir tahsilat olmaktadır. Gelir ve kurumlar vergilerinde bazı istisna ve muaflıkların kaldırılması doğrudur. Bununla birlikte kaldırılması gereken istisna konut üzerinden alınan emlak vergisindeki istisna değildir. Derneklere, vakıflara yapılan bağışlardaki istisnalar kaldırılmalıdır. Çünkü bunlara istisna tanınınca o, bir bağış olmaktan çıkıp vergiden kaçınma ve göze girme aracı haline dönüşmektedir.
Vergi paketinde eleştirilecek pek çok konu var ve bunu zaten vergi uzmanları ilerleyen günlerde gündeme getirecektir. Bir konu var ki üzerinde özel olarak durulması gerekiyor: Gider Bildirimi. Teklifte; “Risk analizi sonucu beyana tabi gelirleri ile yapılan harcamaları arasında %20’nin üzerinde uyumsuzluk olan mükelleflerden Özel Gider (Harcama) Bildirimi istenmesi ve aradaki farkın izah edilememesi durumunda ilgili hakkında vergi incelemesi yapılması, izah edilemeyen fark tutarlarının arızi kazanç olarak kabul edilerek gelir vergisi tarh edilmesi” öngörülmektedir.
Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere bu şekilde vergi salınabilmesi için bazı koşulların oluşması gerekiyor: (1) Her şeyden önce bir risk analizi yapılacak. Bunu kimin yapacağı, izne bağlı olup olmadığı, hangi kriterlere bakılacağı vb. gibi konuların metinde açıklaması yok. Muhtemelen sonradan çıkarılacak bir tebliğle belirlenecek. (2) Beyana tabi gelir ile giderler arasında % 20’yi aşan bir uyumsuzluk olması gerekiyor. Böyle bir oran niçin gerekli anlayamadım. Gelir ile gider arasındaki uyumsuzluğun % 20 ve altında olması farkın önemsiz olduğu anlamına mı geliyor? Bu ülkede açlık sınırının altında yaşayan insanlar varken böyle bir fark aramanın anlamı yok. (3) Böyle bir fark varsa mükelleften Özel Gider Bildirimi istenecek. Yani bu bildirim baştan gelir vergisi beyannamesiyle birlikte verilmeyecek. Bu, bence doğru yaklaşım değil. Servet ve Gider Bildirimlerinin en baştan gelir vergisi beyannamesiyle birlikte vergi dairesine verilmesi gerekir. (4) Gelir ile gider arasındaki farkın izah edilmemesi ve bunun üzerine mükellef hakkında vergi incelemesi yapılması gerekiyor. Oysa bütün bu incelemeler en baştan yapılıp mükellefe en sonunda sorulması gerekir. (5) Fark varsa bunun arızi kazanç olarak kabul edilmesi ve gelir vergisi tarh edilmesi gerekiyor.
Öncelikle 1984 öncesindeki durumu kısaca anlatayım. 31 Aralık 1960 tarihinde kabul edilen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 114’üncü maddesinde şu hüküm yer alıyordu: “Yıllık beyanname vermek mecburiyetinde bulunan gerçek kişiler, her yıl verecekleri gelir beyannamelerinde, 116’ncı maddede yazılı servet unsurlarını bildirmeye mecburdurlar. Ancak, dar mükellefiyete tabi olanlarla, beyan edilecek gelirleri gayrimenkul sermaye iradı, ücret, götürü usulde tespit edilen ticari, zirai veya mesleki kazançlardan veya bunların toplamından ibaret olanlar servet beyanına tabi değildirler.” Kanunun 115’inci maddesinde de bildirilen servetin toplam değerinin bir önceki yıl beyannamesiyle bildirilen servetin toplam değerini aşması ve aradaki farkın iki dönem arasında elde edildiği beyan edilen gelirden fazla olması durumunda aşan gelir miktarının beyan edilmemiş gelir olarak kabul edileceği ve vergilendirileceği açıklanmaktadır. Bu uygulamada iki önemli noktaya daha dikkat çekelim: (1) Servet bildirimi yalnızca beyanname veren kişinin değil aile fertlerinin de servetini kapsayacaktır. (2) Servet bildirimi incelemesi yoluyla bulunan fark vergilendirilirken kaçakçılık cezası uygulanmayacaktır.
Bu madde 18 Nisan 1984 tarih ve 2995 sayılı kanunla yürüklükten kaldırılmıştır. O tarihten sonra servet bildirimi alınmamış, geçmişe ilişkin olarak alınmış olanlar üzerinden de inceleme yapılması olanağı kalmamıştır. Servet bildirimi ve onun tamamlayıcısı olan gider bildiriminin uygulandığı 1960 ile 1984 yılları arasında son derecede etkin olmuş iki müessesedir. O zamanın koşullarında servetler bugünkü kadar kayıt altında olmadığı halde Maliye Müfettişleri ve Hesap Uzmanları (servet bildirimi incelemesi yapmaya yalnız bu iki meslek mensupları yetkiliydi) tapu, emlak vergi daireleri, bankalar ile yazışarak servet denetimini yaparlar ve servetini, gelirini gizleyenleri ortaya çıkarıp vergi salarlardı. Bu iki bildirim, vergi dışılığı ve kayıt dışılığı büyük ölçüde engellerdi. Ne var ki Özal hükümeti, gelen baskılara dayanamayarak bu iki bildirimi de yürürlükten kaldırdı, böylece Pandora’nın kutusu açıldı ve Türkiye, giderek beyan edilmeyen servetlerin, son model arabalarla gezen, lüks yalılarda oturan ama asgari ücret kadar vergi ödemeyen, kara para aklayan insanların cirit attığı bir ülke haline geldi.
Türkiye’yi kara para cenneti olmaktan çıkarmanın, düzgün bir ülke haline getirmenin yollarından birisi servet bildirimi ve gider bildirimini 1960 yılındaki çerçevesinde geri getirmektir. Bunu yaparken 2023 yılı öncesinde bu şekilde servet artışıyla geliri arasında fark bulunanlar için bir af maddesi getirilerek” bu farkı kendiliğinden beyan edip farkın % 25’ini vergi olarak ödeyenler için geçmiş yıllar servet incelemesi yapılmaz ve ceza salınmaz” şeklinde bir hüküm getirilebilir. Bu yapılırsa hem ciddi miktarda vergi toplanması hem de bu tasarıda yer alan yurtdışı çıkış harcı, bahşiş üzerinden vergi alınması, gayrimenkul sermaye iradında istisnanın kaldırılması gibi götürüsü getirisinden fazla olacak maddelerden vaz geçilmesi mümkün olabilir.
1998 yılında dönemin Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in hazırladığı ve kamuoyunda nereden buldun yasası olarak adlandırılan yasa, Maliyeye, mükelleflerin servetleriyle kazançları arasındaki ilişkinin kaynağını ve fark varsa bunun vergisinin ödenip ödenmediğini araştırma yetkisi veriyor, servet incelemesinin benzeri bir mekanizma getiriyordu. 1999 yılı başından itibaren uygulanacak olan bu yasanın uygulanması 1 Ocak 2003 tarihine ertelendi, böylece seçimden sonra uygulamaya geçilecekti. Seçimi AKP kazandı ve ilk icraatlarından birisi olarak 9 Ocak 2003 tarihinde 4783 sayılı kanun ile bu yasayı yürürlükten kaldırdı.
Özetle servet bildirimi ve gider bildirimi uygulamaları 1960 yılındaki çerçevesiyle yeniden getirilir ve geçmişte oluşan farklar, vergisini ödemek kaydıyla silinirse bu yolla hem ciddi tahsilat sağlanır ve halkın tepkisini çekecek birçok düzenlemeye gerek kalmaz. Bu düzenleme aynı zamanda Türkiye’yi kara para, vergi dışı ve kayıt dışı işlemler cenneti olmaktan kurtarır, gri listeden de çıkmasını sağlar. Ne var ki 2003 yılında nereden buldun yasasına olan yaklaşımını dikkate aldığımızda AKP’nin bunu yapabileceğini sanmıyorum.
Bu yazı, yazarın izni ile www.mahfiegilmez.com’dan alınmıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
29.05.2025
27.04.2025
5.04.2025
12.02.2025
5.02.2025
26.01.2025
17.01.2025
7.01.2025
10.12.2024