Markar ESAYAN
Sıkışık günlerden geçiyoruz. Hayatımız böyle sıkışık bir Türkiye’de geçti. Eskiden de sıkışırdık ama genelde beyhude olurdu bu. Sıkıştığımızla kalır, bu ülkeden bir an evvel kurtulma planları yapar, buna muktedir değilsek de, kaçma hayalleri kurardık.
Eski Türkiye bir kâbus gibi benim için. Bir an 1970, 1980 ve 1990’lı yıllara geri döndüğümüzü farz etmek bile beni boğuyor. Evinin önünden alınıp devlet tarafından infaz edilenler, bir beyaz Toros’un Diyarbakır’da Kürt avına çıktığı günler, darbeler, muhtıralar, her Allah’ın günü medyada aydınların linç edilişini seyretmek, azınlıklara yapılan hakaretleri sineye çekmek, bir yandan yaşam gailesi, devlet hastanelerinde, vergi dairelerinde hayvan muamelesi görmek, sürekli hakkına tecavüz edilmesi, adalete bırakın güvenmeyi, onun bir suç aleti olarak sana doğrulduğunu bilmek, askerin cüreti, siyasetin çaresizliği, yaşanan mutat ekonomik krizler...
Daha sayayım mı?
Yaşım 42, daha genç sayılırım. Bu 42 yıla neler sığmadı ki? İki açık, bir post-modern darbe, 30 yıldır süren bir Devlet-Kürt savaşı ve 50 bin insanın hiç yere hayatını kaybetmesi, işkenceler, sakatlanmış sayısız beden ve ruh, aşağılanma, fakirleşme, cinsiyetçilik, ırkçılık, şiddetin resmî dil olması, sürekli korkmak, korkutulmak ve ümitsizlik.
O nedenle Türkiye’de son 10 yıldır yaşanan değişimi en çok fark edenlerden biriyim. Bu iki şeye yol açıyor; ilki yapılanları takdir etme ve adalet duygusu, ikincisi ise, değişimin daha hızlı olmayışına dair tahammülsüzlük, zaten olması gerekenlerin bu kadar gecikmesine duyulan isyan.
Şimdi bir seçim arifesindeyiz. Seçim kampanyalarında sergilenen iç karartıcı tablo, söylem ve eylemlere karşı en dolaysız eleştirileri, iktidar ve muhalefet partisi ayırımı olmadan bu köşede okudunuz. Bundan sonra da okuyacaksınız.
Ancak adı üzerinde bu bir seçim. Çoğumuz sempati beslediğimiz, bizim için iyi olacağını düşündüğümüz bir partiye veya bağımsız adaya oyumuzu vereceğiz. Kimisi de, oyunu kullanmayarak yine bir seçim yapmış olacak. Ben özellikle siyaset yorumu yapan ve toplum önünde olan yazarların ve hatta gazetelerin tercih ve tercihsizliğini nedenleriyle paylaşması gerektiğini düşünürüm. Bunu, mideden konuşmaktan, imalı, Özkökvarî mayınlı yazılar yazmaktan çok daha dürüstçe bulurum.
22 Temmuz 2007 seçimlerinde Baskın Oran’a oy vermiştim. Yerel seçimlerde AK Parti’ye, referandumda ise Evet’e mührümü basmıştım.
Bu pazar günü ise, oyumu yine AK Parti’ye atacağım.
Beni AK Partili olmakla suçlayan mailler ve tweetler alıyorum bazen. Sanki AK Parti’ye oy vermek veya onu desteklemek bir günahmış gibi. İslamofobiyi ve AK Parti’nin tabanını göbeğini kaşıyan bidon kafalılar olarak öyle içselleştirmişler ki, benim gibi muhalif, kentli, laik, Ermeni ve demokrat kimliği olan bir kişinin AK Parti’ye oy verecek olmasını kendilerine bir ihanet olarak görüyorlar.
İyi de, beni kim sizden yaptı ki?
Bu benim şahsi tercihim ve gayet isabetli olduğunu düşünüyorum. Bunu açıklayarak elimi taşın altına sokma sorumluluğu da hissediyorum. Bu ülkenin yeniden kâbus günlerine dönmemesi için AK Parti’nin, siyaset temizlenene, AK Parti’ye özgürlükçü rakipler çıkana kadar bir süre daha yönetmesi gerektiğini düşünüyorum. 12 Eylül, Susurluk, 28 Şubat, 27 Nisan’a dair adalet ümidinin nereden kaynaklandığını görmezden gelemem. Bu sürecin yarıda kesilmemesine ve Ergenekon tarafından hazırlanan CHP-MHP koalisyonuna karşı kendi bir oyumca önlem almadan bu seçimi geçiştirirsem, ileride kendimi affedemem.
Ermeniler 22 temmuzda oylarını Baskın Oran, Ufuk Uras ve AK Parti arasında bölüştürmüşlerdi. Bu seçimlerde böyle bir zorunlulukları yok. Blok da maalesef bir Ermeni vatandaşı Ermenilerin yoğun ikâmet ettikleri İstanbul 2. ve 3. Bölgelerden aday göstermeye cesaret edemedi. Dolayısıyla, Ermenilerin rasyonel davranıp AK Parti’yi destekleyeceklerine eminim. Akıl ve vicdan bunu gerektiriyor.
AK Parti ve Başbakan hakkındaki eleştirilerimi biliyorsunuz. Bu eleştirilere ilkelerim gereği devam edeceğim. Vereceğim oyda tabii şerhlerim de olacak. Tabanın talepleriyle oluşmuş, etnik vurgusu ve dokunulmaz maddeleri olmayan bir halk anayasası, Kürt sorununda ivedi adımlar, operasyonların durması, milliyetçi söylemin terk edilmesi, Taksim projesi gibi Petrovarî projelerin oldubittiye getirilmemesi, sosyal politikaların ekonomik büyüme ile tenasüp halinde olması, Ergenekon, Balyoz davalarının sürat ve adaletle sona erdirilmesi, 12 Eylül, Susurluk, 28 Şubat ve 27 Nisan muhtıralarının müsebbiplerinin yargıya hesap vermesi bunlardan en önemli gördüklerim.
AK Parti’ye oy vereceğim, çünkü dört sene sonra ondan hesap sorabilirim. Ama parti görünümü verilmiş vesayet payandaları karşısında yapabilecek bir şeyim yok.
Sizin var mı?
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019