Markar ESAYAN
Türkiye modernleşmesi yeni bir hikâye değil. Bu 1923’e sabitlense de, bu da aslında kemalizmin fobilerinden birisi olan Osmanlı’nın topyekûn reddiyesinin bir parçası oldu. Kemalizm, bildiğiniz Genç Osmanlılar’ın, sonrasında Jön Türkler’in, sonrasında İttihat ve Terakki’nin vasat varyantından başka bir şey değil. Bu hareket gittikçe savrulan, Osmanlı küçülüp ufalandıkça radikalleşen bir ivme sergiledi. Türk modernleşmesi, kötü bir mühendislik projesi olduğundan, “hastayı kaybettik ama, ameliyat fevkalade başarılı geçti” mantığını hiç kaybetmedi.
Türk tipi modernleşme asker ve tıbbiye üzerinden seyrettiği için, bizim ülkenin bütün nevi şahsına münhasır devrimcileri, üniversiteleri ve ilericileri de askercidir, darbecidir. Devrim ithal olduğu, halktan neşet etmeyip halka rağmen, ona karşı yapıldığı için, askerden ümit kesilmez.
O nedenle, Türkiye’de devletin domine ettiği, sızdığı hiçbir şeyden halk adına bir hayır gelmez. “Türkiye’ye komünizm lazımsa onu da biz getiririz” sözü bu bakışı çok iyi ifade eder. Atatürk pragmatist bir liderdi. Konjonktür öyle icap etseydi, Lenin’e daha da yanaşır ve sosyalist bir ülke kurardı. Sorun araçların modern olmasından öte bir şey değildir çünkü.
O nedenle, bizim ülkede her şey devlet mamulüdür, devletleştirilmiştir. Siz ve ben de dâhil... ‘Sol’un bugün içine düştüğü içler acısı durum, bu yarı mamulün, işleyicisinden ayrı düşmesi, daha doğrusu efendisini kaybetmesidir. Kemalizm, Kürt hareketi dâhil her kesimi şekillendirmiştir. PKK ve BDP’nin özgün bir model ortaya koyamayıp, Demokratik Özerklik diye önümüze 1923 model bir Kürt kemalizmini koymaları da bu yüzden. Başka türlü yapmaları için özgürleşmeleri gerekirdi.
Ama özelleştirme her zaman ağır ve zor ilerlemiştir bizim coğrafyalarda.
1970’lerde halka giden, görünürde İnönü’yü tarihe gömen Bülent Ecevit olsa da, asıl tohumu Milli Nizam’la Erbakan Hoca kendi tarlasına atıyordu. Halkı adam yerine koyan, ev örgütlenmelerine giden, hatta kadını bu iş için seferber eden o olmuştu. Çünkü kemalizmin ehlileştiremediği, daha doğrusu tamamen devletleştiremediği tek şey dindi. Türkiye’de bugün anlamlı bir iktidarın Müslümanlardan gelmesinin şaşırılacak bir tarafı yok bu hikâyeyi okuduğunuzda. Ne olmasını bekliyorduk ki! Evet dindarlar da dönüştürülmüşlerdi ama, ellerinde Kur’an gibi çok güçlü, kutsallıkta Nutuk’u bir fiske ile devirecek bir imkânları vardı. Üstelik, Müslümanların kemalizm sayesinde vura kıra sekülerleştirilmeleri, onların Türk tipi bir İslam üretmelerine vesile olmuş, lakin ruhlarını “ulusalcı sol” gibi teslim etmemişlerdi.
Türkiye’nin Müslümanları ve diğer ötekiler, bu mühendislik, üzerlerinde anestezi yapılmadan, canlı canlı denenirken, evet çok acı çekmişlerdi, kısmen dönüşmüşlerdi ama, mühendisliğin öznesi değil, nesnesi olmanın verdiği mesafe sayesinde kendilerini sürecin dışında tutabilmişlerdi önemli bir miktar. Bunun Türkiye için büyük bir şans, hatta mucize olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Müslümanların bu ülkenin kemalizmden özgürleşmesini sağlayabilmeleri, dinlerinden aldıkları güç kadar, dinleri sayesinde acı çekmiş, ötekileştirilmiş olmalarıdır. Bu sayede sistemin dışında, suç ortaklığının kıyısında durabilmişlerdir. Kemalistlerin Müslümanlara olan nefreti ve korkusu, aslında onların ehlileştirilmesini, devşirilmesini büyük oranda engellemiş, güçlü bir muhalefeti kozasında usul usul büyütmüştür. Kemalizmin trajedisi ve bizim şansımız da budur belki.
AK Parti’ye hâlâ güçlü bir karşılık gelmemesi, uzun zaman da gelmeyecek olması, laikçilerin ve ulusalcı solcuların onurlu bir hareket olan yenilgiyi kabul etmeme, bitmiş bir savaşı sürdürmeye çalışmalarından... Öyle ki, son ümitleri, Kürt savaşı olmuş durumda. Dökülen kan, onlara hayat verecek zannediyorlar. PKK ve BDP’yi gazlamaları da bundan. Bu hayat öpücüğüne ihtiyaçları var. Hâlbuki yenilgi, onurlu bir durumdur ve yeniden başlamanın imkânını taşır. Bunu görene, kemalizmle yüzleşene kadar, o kesimlerden bir hareket çıkmayacak.
Müslümanlara ve AK Parti’ye gelince...
AK Parti’nin, son Şemdinli faciasından, son YAŞ sürecindeki yamulmasına kadar, tam bir devrimci parti olamaması, din sayesinde tamamen devletleştirilmemiş olsa da, enverizm-kemalizm çizgisinin bünyeye sirayet etmesinden kaynaklanıyor. AK Parti devletin kutsallığına, derinliğine, milliyetçiliğe, bireyin cemaate fedasına, Türk’ün üstünlüğüne hâlâ inanıyor. Bu da, AK Parti’nin ilkesel olarak özgürleşmeyi değil, kemalistlerden boşalan tahakküm aygıtının kumanda odasına geçmek istediği kaygılarını uyandırıyor.
AK Parti burada teferruat... Önemli olan onu yaratan Müslüman taban. Onlar nasıl davranacaklar? İlkesel özgürleşmenin peşinden gidip, içlerindeki kemalist ve milliyetçi sızmaları tesbit edip, onlardan kurtulacaklar mı? Din büyük bir imkân sağladı, doğru. Ama bu ülkede çokkültürlü yapıya saygı duyarak, iktidarı ötekilerle paylaşacaklar mı? Yoksa, daha vicdanlı yeni bir efendi mi olmayı seçecekler?
Türkiye’nin geleceği bu soruların etrafında şekillenecek.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019