Markar ESAYAN
Charlie Hebdo katliamı bağlamında Batı’ya değindikten sonra Doğu’nun sorumluluğu ve Türkiye’nin pozisyonuna gelelim.
Öncelikle, muhtemelen sizlerde olduğu gibi “İslam coğrafyası neden bu kadar geri kalmış” türünden tüm karmaşık bağlamlarından yalıtılmış sorular bende de bulantı yaratıyor; çünkü hem adil, hem de gerçekçi değil.
Anders Breivik 77 çocuğu öldürdüğünde Protestan, on binlerce Bosnalı Müslüman Çetniklerce soykırıma kurban gittiğinde Ortodoks, Gazze katliamlarında Musevi, Irak/Afganistan işgalinde yaşanan yüzbinlerce kişilik sivil katlinde de Evangelist teröründen bahsetmiyorsak, Kuaşi kardeşlerin veya birtakım terörist örgütlerin kanlı eylemlerine de “İslami terör” diyemeyiz.
Belirli şartlar oluştuğunda, alengirli bir yemek tarifinden bile şiddet üreten doktrinler çıkartılabilir; bunu tarihten biliyoruz, geçelim.
Lakin...
Bu çifte standardın yarattığı öfke ve anında olağan şüpheli haline düşürülmeye dönük tepkiler Türkiye’de de görüldü. Bu noktada, yüzyıldır biriken adaletsizlik, acı, küçük düşürülme türünden olumsuz (ama haklı) duyguların ciddi handikaplar yaratması olası. Nitekim Kuaşi kardeşler de, Fransa’nın Afrika’da yaptığı sınırötesi operasyonlar konusunda bir tür “adaleti tesis” etme görevi ifa ettiklerine ikna edilmişlerdi. Ölüme gittiklerine göre inanmakta bir beis yok.
Oysa sivil insanların öldürülmesinin “Büyük Dava”ya hiçbir faydası olmadığı gibi, bu türden intikam eylemlerinin binlerce, yüzbinlerce masumun ölmesine yol açacak kötücül bir mekanizmanın değirmenine su taşıdığı aşikar. Denklem değişmediği müddetçe benzer etki/tepkilerin benzer sonuçlar doğurmaması için hiçbir neden gözükmüyor.
Kaldı ki, mağdur ve haklı olanın ahlaki üstünlüğe ihtiyacı, zulüm sergileyenden daha fazla olacaktır. Medya ve askeri avantaja sahip tarafın oyununu bozacak olan da bu ahlaki üstünlüğü kurmaya dönük zihinsel sıçramayı kaydetmektir. Bu çok zordur; ölümün olağan bir durum haline geldiği coğrafyalarda sağduyu tavsiye edenlerin ihanet ile suçlandığı sık görülür.
Ama Türkiye’de bu gerekçelere (ne iyi ki) sahip değiliz. Suriye’de başkalarının çocukları paramparça olurken, başka coğrafyadaki bir katliamı mücadele romantizmi adına kutsayamayız. Had bilmek adına, başkalarının çektiği acılar üzerinden kendini gerçekleştirme, mahalledeki en damar tepkiyi verip Twitter’da en çok RT alma güdülerini bastırmakta fayda var. Hamas dahi bu katliamı telin etmişken üstelik.
Türkiye’nin Ortadoğu ve Batı’daki mazlumlar için yapabileceği çok şeyi var. Bunun birinci gerekçesi, vesayetlerini kıran, iki milyon mülteciyi ölümden kurtarma misyonunu edinebilmiş güçlü bir istikrara, yeni bir ahlaki öneriye sahip oluşudur. Ülkemizde savaş yok ve sakin kafa ile çözüm üretebilme olanaklarına, ortaya strateji/akıl koyup önerdiğimiz modeli ispatlamaya gücümüz var. Ötekileştirildiğimiz için ötekilerin halinden anlıyor, Batı'nın düşünsel sınırlarını aşabilme şansını elde ediyoruz.
Ve nitekim, Türkiye bunu önemli oranda başarıyor da... Daha da iyi olacak, bu daha başlangıç. Türkiye’de dindarların içinden neşet etmiş AK Parti fenomeni, değil Türkiye’de, mazlum coğrafyalardaki (Hatta Batı’yı da katabiliriz) en büyük sivil toplum örgütü. Bu büyük bir başarı. AK Parti ile dindarlar, tüm zorluklara, çifte standartlara, vesayet ittifaklarına, darbe denemelerine rağmen 13 yıldır sadece dindarların değil, 77 milyonun daha demokratik ve zengin bir ülkede yaşamalarını sağlayan büyük bir sivil hareketi yaratmış durumda.
Hamas Lideri Halid Meşal Konya’daki kongrede yaptığı konuşmada, “Demokratik Türkiye, istikrarlı Türkiye, kalkınmış Türkiye tüm Müslümanlar için güç kaynağıdır” derken, bu övgüyü sadece Türkiye’nin yardımlarından ötürü değil, bu sivil hareketin kendilerinde yarattığı heyecandan ötürü yapıyordu. Bunun değerini ne bizim, ne de elin laikleri anlamış durumda henüz.
İşte, Paris katliamına tereddütsüz kınama tavrı gösteren, pazar günü Başbakan Davutoğlu düzeyinde kortejin en önünde yürüyen Türkiye’nin değeri ve ağırlığı bu yeteneğinden ileri geliyor.
Sonuna kadar sivil mücadele, kararlılık, özgünlük, sabır, akıl, emek, cesaret, kolaya değil zora, retoriğe değil işe soyunma.
Kim ne derse desin, İslam aleminin çıkış yolu IŞİD veya EL Kaide’den değil, AK Parti örneğinden geçiyor. Türkiye’nin mazlum ülkeler adına birinci sorumluluğu, önce diz çöktüğü yerden kalkmak, sonra ayakta kalmak ve onlara güçlü bir ümit ışığı olmaktır.
AK Parti’yi ulaştığı seviyeden aşağıya çekmemeye özen gösterilmeli.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019