Markar ESAYAN
Sonuçları acı ve ara ara düş kırıklığı yaratacak gibi olsa da, toplumsal ve siyasal gelişimlerin evrensel ve yerel etkilere açık çok karmaşık bir doğası vardır. Toplum, siyaset ve devlet arasındaki etkileşim, genellikle bir gerilim halindedir. Üç aktörün ortak zeminde karşılaşmalarını sağlamak öyle kolay iş değildir. Üstelik bu üç aktör kendi içinde çok parçalı ve yine gerilimlidir. Bu parçalar arasına paralel yapılar, doğal gerilimden de faydalanarak yuvalanma eğilimindedir.
Türkiye, ilk defa bu üç aktörün, birbirine yakın güçlere sahip olduğu bir normalleşme süreci yaşıyor. Geçmişte, toplumsal talepler karşılanmadığı gibi, bunlar tehdit olarak görülüyordu. Devlet, bir önleme ve izole etme vazifesini ifa ediyor, siyaset de toplum ile devlet arasında bir tercihe zorlanıyor, ya devlet tarafında yer alarak değersizleşiyor, ya da halkçı politikalara yöneldiği anda hedef haline geliyordu.
Devletin ehlileştirilmeye başlanması ile kurumlar yavaş yavaş da olsa halka hizmet anlayışına doğru ilerlerken, toplumun yönetim üzerindeki etkisi arttı. Siyaset kurumu buna koşut güçlendi.
Aslında yaşanan bir normalleşmeydi. Ama bir anomaliyi, normal olarak benimsemiş kesimlerin duruma hızla adapteleri beklenemezdi. Ülkenin elitleri ve kontrol ettikleri siyasi parti, medya ve STK'ların direnci aslında iyi yönetilebildiği müddetçe, değişimin enerjisini sağlayan gerilimi üretiyordu. Dış girdiler olmasa, kontrol de edilebilirdi. Ama Türkiye sıradan bir ülke değil ve gündem doğal oluşmuyor.
Bu nedenle, Gezi bir kırılma noktasıdır. Gezi krizindeki kriz yönetim hatalarına düşülmeseydi bile, bu türden bir küçük burjuva ayaklanması için iklim hazırlanmıştı. Emek Sineması meselesinde, 1 Mayıs'ta denendi, ancak Gezi'de uygun şartlar bulundu.
Gezi sosyolojisinin yüzde 90'ına tekabül eden kitlenin partisi olan CHP siyaseten devre dışı kaldı. Böylelikle siyasi özne kaybedilmiş, sokak olaylarının önü açılmış oluyordu. Aslında yüz yıldır bekleyen bir kaza gerçekleşmiş oldu. Ben yine de iyi atlattığımızı düşünüyorum.
Beyaz Türkler açısından, olan şeyin bir tutarlılığı vardı. Anormalin normal olduğunu varsayan bir sosyoloji, değişimin aleyhine olduğunu düşünürken, aslında muhafazakarlarla uzlaşmaz görünen “farklı dünyalar” çarpıştı. Laikçi yobazlık, demokrat muhafazakarlığın ülkeyi dönüştürmesine isyan etti. Ahlaki veya değil, ki değil, olan aslında beklenendi.
Asıl “sürpriz” Kürtler yönünden yaşandı. Çünkü, muhafazakar veya laik, Kürtler AK Parti'nin sessiz devriminin doğal müttefikleriydi. Irkçılığı yasaklayan ümmet bilinci altında dindar Türkler ve Kürtlerin yanyana gelmesi zaten doğal olandı. Ancak laik Kürtler açısından da siyasetin önü açılıyor, temsil gücü kazanılıyor, Kürt ve Kürtçe inkarı son buluyordu.
O yüzden Kürtlerin Gezi'ye katılmamasını takdir ile karşılarken, çok şaşırmıyorduk da.
Lakin, Kürt siyasi hareketini domine eden, farklı Kürtleri sindiren bir hareket olan PKK / HDP hattı, oldukça gecikmiş milliyetçiliği Kobani'de yeniden keşfetti ve bu AK Parti'ye karşı mücadele eden elit aksın imdadına yetişti. Ülke kendi açılarından tümden kaybedileceğine, PKK ile laik üst yapı üzerinden onu bölerek paylaşmak oldukça ehven göründü.
Bunlar bir ülkenin yeniden kuruluşunun getirdiği sancılar. Kimse Çözüm Süreci'ne fatura kesmesin, çünkü, bu karşılaşma potansiyel olarak önümüzde durmaktaydı. Çözüm Süreci, geçerli olduğu müddetçe belki birkaç bin şehidi önlerken, toplumun, eski yapı ve aktörlere değişmeleri için bir şans verildiğini görmesi gerekiyordu.
PKK/HDP, tüm fırsatçılığı ve köhneliği ile bu tarihi fırsatın değerini anlayamadı. Doğrusu anlayamazdı veya anlasa bu bir mucize olurdu. Yani aslında biz bir mucize bekledik.
Dolayısıyla, PKK ve HDP Kürtlerin geleceğinde yer almayı hak etmediğini ispat etti ve Kürtlere şu çağrıda bulundu: “Miadımız doldu, bizi tasfiye edin.”
Ancak bunun hemen 1 Kasım seçimlerinde cari olmasını beklememek gerekir. Toplum kanaati transatlantik gibidir. Dümen kırıldıktan sonra rota yavaş değişir; ancak, değiştiğinde eski rotasına dönmesi zordur.
PKK ve HDP'nin bu gerçeği her geçen gün daha çok hissedeceklerini söyleyebiliriz. Muhtemelen bu gerçekliği örtmek veya geciktirmek için çok alışık oldukları manipülasyonlara başvuracak, kaybeden poker oyuncusu gibi her defasında masaya daha fazlasını sürecekler. Ancak PKK etkisini yitirdikçe ve toplumsal desteğini kaybettikçe Kürt siyasetinde ilginç değişimler, hareketlenmeler olacak.
Tabii her zaman şaşırmaya hazırız. Olumlu her sürpriz bizi memnun eder. Çünkü bu ülkenin barış ve istikrarına katkı sunan her aktör, yerli, milli ve saygıdeğerdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019