Markar ESAYAN
15 Temmuz gecesi demokrasimiz alçakça, üst aklın kontrolündeki hainler tarafından saldırıya uğradı. Bu alçakça saldırı Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile milletimizin meydanlara, sokaklara akmasıyla püskürtüldü.
Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalıştılar. Ancak Allah’ın izni ile bu alçak saldırı boşa çıktı. Milletimizin iradesinin tecelli ettiği TBMM, içinde vekillerin bulunduğu toplantı sırasında yedi kez havadan vuruldu. Genelkurmayımız, MİT ve Özel Kuvvetler komutanlığımız gibi çok önemli kurumlarımız hedef alındı.
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, “sokaklara inin” dendiği anda, milletimiz meydanlara, sokaklara aktı.
Gençler sokaktaydı, kadınlar, yaşlılar, hastalar, çocuklar meydandaydı.
Bir genç şöyle bağırıyordu: “Bu her şeyden önce benim irademe saldırıdır.”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın duruşu, tarihi bir duruştur ve millet Başkomutandan aldığı emirle, düzenli bir ordu gibi sahaya inmiş, darbeyi püskürtmüştür.
Ben benzer olaylarda tankların önünde duranlar gördüm ama, tanklara doğru, kurşunlara, ölüme doğru koşan bir millet görmedim.
Bu millet ne kadar asil, ne kadar yüce bir millettir? Allah milletimizden razı olsun.
Allah şehitlerimizden razı olsun, mekânları cennet olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bunlar ne askerdir, ne başka bir şey. Bunlar teröristtir. Asla ve asla bu çapulcularla, milletinin yanında yer alan TSK birbirine karıştırılmamalıdır.
Millet iradesinin yanında duran her kişi, kurum başımızın tacıdır. Devleti yönetmek isteyen halka gider sandıktan çıkar ve meşru şekilde bu işi üstlenir. Bunun dışında hareket eden milleti karşısında bulur. Böyle bir çılgınlığın başarılı olması mümkün değildir.
Polisimiz halkımızla birlikte büyük bir sınav vermiştir. Allah tüm yurtsever polis asker ve güvenlik güçlerimizden razı olsun. Hala örgütün etkisinde olanlar da bu çılgınlıktan vazgeçsinler. Onları bekleyen bir hayır yoktur.
Burada özellikle Devlet Bahçeli’nin şahsında muhalefet liderlerine ve medyaya da teşekkür etmek borçtur. Milli ve yerli bir duruşla milletin iradesini gasp etmek isteyen teröristlere karşı duruş sergileyen herkes, 79 milyon vatandaşı şerefle temsil etmişlerdir.
Neden? Çünkü böyle bir çılgınlık başarılı olsaydı; herkes bilmeli ki, hiçbir kesimi esirgemeyecek ve ülke işgale uğrayacaktı. Aynı üst aklın kontrolünde olan PKK da ülkemizi eşzamanlı olarak bölecek, DAEŞ gibi örgütlerle geri kalan kısımlar da Suriyelileştirilecekti. Bu anlar, bir milletin varoluş mücadelesine denk gelir. Erdoğan bu darbeye direniyorsa, 79 milyonluk ülkemizin bölünüp parçalanmaması adına yapıyor bunu. Erdoğan 79 milyonun lideri olarak bu kavgayı vermekle büyük bir şansımızdır.
Cumhurbaşkanı, hükümeti, muhalefeti, askeri, polisi, tüm kurumları ve milleti ile birlik olmaktan başka bir yol yoktur.
Darbe püskürtülmüştür ama tehlike geçmemiştir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yaptığı çağrı çok önemlidir. Başkomutandan talimat gelene kadar gündüz işlerimizde, geceleri meydanlardayız. Bu nokta çok önemlidir.
“Bu hafta çok önemli, meydanlardan ayrılmayacağız, gevşemeye gelmez…”
Bu sözler Başkomutan’a aittir ve milletimiz buna göre davranacaktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Müfit Günal
Mesele sadece sendikal mesele olup olmadığı değil, işverenin de iş güvenliği yasasına uyup uymadığı, cezalar yetersiz se cezaların caydırıcı hale getirilmesi meselesi.