Mehmet Ali ALÇINKAYA
Türkiye, tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçiyor.
Ekonomik kriz, siyasal baskı, adaletsizlik ve toplumsal kutuplaşmalar, devletin mevcut yönetim modelinin sürdürülemez hale geldiğini açıkça gösteriyor.
Bu derin kriz, artık yalnızca iktidar politikalarının sonucu değil; aynı zamanda demokratik çözümün ertelenmesinin birikmiş faturasıdır.
Bugün toplumun önünde iki yol vardır:
Ya savaş, çatışma ve tekçi devlet zihniyetiyle devam etmek;
ya da barış, demokratik siyaset ve halkların ortak yaşamını esas alan yeni bir sürece girmek.
Bu yol ayrımında Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, çözümün hem siyasal hem de toplumsal anahtarı konumundadır.
Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine Düşeni Yaptı
Kürt Özgürlük Hareketi, uzun bir mücadele tarihinin ardından, barış ve demokratik çözüm yönünde önemli stratejik adımlar atmıştır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz’unda yaptığı çağrı, sadece bir dönemsel inisiyatif değil; aynı zamanda bir paradigmanın halklara sunduğu yeni yaşam önerisiydi.
Bugün artık açıkça görülüyor ki, Kürt Özgürlük Hareketi kendi üzerine düşeni yapmıştır.
Savaş yerine siyaset, çatışma yerine diyalog, çözüm yerine inkârı reddeden bir çizgi izlenmiştir.
Bu adımlar, demokratik toplumun yeniden inşası için güçlü bir irade ortaya koymuştur.
Ancak bu iradenin karşısında devletin ve iktidarın yeterli karşılığı verememesi, sürecin tıkanmasına yol açmaktadır.
Kürt halkı ve demokratik güçler, barışa dair üzerlerine düşeni yerine getirmiştir; artık sorumluluk devlete ve siyasal iktidara aittir.
Demokratik Siyaset; Barışın Stratejik Zemini
Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, sadece bireysel bir hak meselesi değil; demokratik siyasetin yeniden inşası için stratejik bir zorunluluktur.
Onun geliştirdiği demokratik modernite paradigması, savaşsız, eşitlikçi, ekolojik ve çoğulcu bir toplumsal sistemi işaret eder.
Bu paradigmanın merkezinde, şiddet yerine diyalog; zor yerine ikna; tahakküm yerine katılım vardır.
Öcalan’ın “Demokratik Cumhuriyet” anlayışı, mevcut devlet sisteminin tekçi yapısına karşı, halkların eşitliğini esas alan bir siyasal model sunmaktadır.
Bu modelin inşası ise demokratik siyasetin güçlenmesiyle mümkündür.
Bugün Türkiye’nin demokratikleşme sorunu, Kürt sorununun çözümüyle doğrudan bağlantılıdır.
Bu gerçek göz ardı edildikçe, kriz derinleşmekte, otoriterleşme normalleşmektedir.
Kadınlar, Gençler ve Ezilenler: Demokratik Dönüşümün Öncü Gücü
Demokratik siyasetin toplumsallaşması, kadınların, gençlerin ve ezilen halkların mücadele gücüyle mümkündür.
Kadın özgürlüğü, toplumsal dönüşümün hem nedeni hem de sonucudur.
Gençlerin yaratıcı enerjisi, halkların dayanışması ve yerel demokrasilerin güçlenmesi, demokratik cumhuriyetin toplumsal tabanını oluşturur.
Bu noktada, Kürt Özgürlük Hareketi’nin geliştirdiği kadın öncülüğü ve demokratik toplum modeli, sadece Kürt halkı için değil; Türkiye’nin tüm halkları için de bir çıkış yoludur.
Bu deneyim, halkların kendi kaderini tayin hakkını barışçıl ve demokratik yöntemlerle savunmanın mümkün olduğunu göstermiştir.
Devletin Sorumluluğu ve Demokratik Toplumun İradesi
Bugün devletin en büyük açmazı, güvenlik merkezli politikalarla siyasal çözümü bastırmaya çalışmasıdır.
Oysa barışın zemini, askeri değil; politik, sosyal ve etik temeller üzerinde inşa edilir.
Tecrit politikaları, iletişimsizlik ve diyalog eksikliği, çözümün önündeki en büyük engellerdir.
Toplum, artık savaş istemiyor.
Barış, adalet ve insanca bir yaşam talebi, halkların ortak iradesi haline gelmiştir.
Devletin görevi, bu iradeyi bastırmak değil; ona kulak vermektir.
Barışın toplumsallaşması, Kürt Özgürlük Hareketi’nin attığı adımların değerinin görülmesi ve buna uygun karşılık verilmesiyle mümkündür.
Bu karşılık verilmediği sürece, kriz sadece derinleşir; çözüm imkânı da uzaklaşır.
İktidarın Krizi, Halkların Umudu
Bugünkü iktidar, sembolik olarak “dere yatağına inşa edilmiş bir saray” gibidir:
çok katlı, görkemli ama temeli zayıf; kolonları kesilmiş, harcı çürümüştür.
Siyasal sistemin çöküşü, sadece ekonomik ve idari bir sorun değil; aynı zamanda ahlaki ve ideolojik bir iflastır.
Ancak bu tablo karşısında toplumsal umutsuzluğa yer yoktur.
Kadınların, gençlerin ve halkların örgütlü iradesi, yeni bir demokratik siyaset hattı örmektedir.
İktidarın oyunlarını bozmanın tek yolu, demokratik siyaseti toplumsallaştırmak ve barışı halkın elleriyle kurmaktır.
Barış, Halkların Örgütlü İradesidir
Bugün yapılması gereken, savaş değil barışın, silah değil siyasetin, baskı değil özgürlüğün, yıkım değil insanca yaşamın dilini büyütmektir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin barış yönündeki iradesi açık ve kararlıdır.
Bu iradeyi görmek, ona karşılık vermek, Türkiye’nin demokratikleşme yolundaki en büyük adımdır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, bu sürecin stratejik eşiğidir.
Demokratik Cumhuriyet, bu özgürlüğün toplumsal ifadesi;
Demokratik Toplum, bu sürecin zemini;
Demokratik Siyaset ise onun yürüyen yoludur.
Savaş değil barış, silah değil siyaset, baskı değil özgürlük, yıkım değil insanca yaşam.
Bu, halkların ortak geleceğine dair en gerçekçi politik vizyondur.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- "ZOR BARIŞIN ÖNDERİ" VE DEMOKRATİK TOPLUMUN İNŞASI.
9.11.2025 - AİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır...
5.11.2025 - SAYIN ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ, DEMOKRATİK CUMHURİYET, DEMOKRATİK TOPLUM VE DEMOKRATİK SİYASET...
2.11.2025 - Tarihi Fırsata Sahip Çıkalım...
29.10.2025 - Barışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı...
26.10.2025 - Türkiye’de Kalıcı Barış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Açık Mektup...
22.10.2025 - Barışın Halklaşması ve Demokratik Toplumun İnşası
19.10.2025 - BARIŞTA ISRAR ETMEK
15.10.2025 - Öcalan’ın Uyarısı...
12.10.2025 - Özgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi...
9.10.2025
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTYASAK… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargıda HSK sorunu 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyar dolarlık bataklık! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciNe çocuğu… 9 doğuruyoruz ya! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHeidegger’in Kulübesi’nin Heidegger’in Felsefesi ile ilgisi var mı? 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGülümsemeyi unuttuk; siyasiler unutturdular… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESüreci kim, neden istemiyor? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAtatürk için mevlit okutulmasından niye rahatsızlar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBu evlerde kaç çocuk yaşar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKokan tuzdan memlekete bir hayır gelmez 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı” 10.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk siyasetçinin kucağında uyuyor... 7.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
































Abdullah Matiat
çok merak ediyorum bu bahsettiğiniz demokrasiyi neyin üzerine konumlandıracaksınız yazmak çok kolay ama en gelişmiş ekonomilerde bile tökezlerken ne olduğu belirsiz bu ekonomi de açlıkla mücadele eden ve düşmanına hayranlıkla bakan siyasilerle ne kadar demokrası olabilir.Demokrat bile olmayı beceremiyen yalaka aydınlarla demokrasi hiç olmaz! Sevgide kalın