Mehmet Ali ALÇINKAYA

Mehmet Ali ALÇINKAYA
Mehmet Ali ALÇINKAYA
Tüm Yazıları
SAYIN ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ, DEMOKRATİK CUMHURİYET, DEMOKRATİK TOPLUM VE DEMOKRATİK SİYASET...
2.11.2025
317

Türkiye, tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçiyor.
Ekonomik kriz, siyasal baskı, adaletsizlik ve toplumsal kutuplaşmalar, devletin mevcut yönetim modelinin sürdürülemez hale geldiğini açıkça gösteriyor.
Bu derin kriz, artık yalnızca iktidar politikalarının sonucu değil; aynı zamanda demokratik çözümün ertelenmesinin birikmiş faturasıdır.

Bugün toplumun önünde iki yol vardır:
Ya savaş, çatışma ve tekçi devlet zihniyetiyle devam etmek;
ya da barış, demokratik siyaset ve halkların ortak yaşamını esas alan yeni bir sürece girmek.
Bu yol ayrımında Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, çözümün hem siyasal hem de toplumsal anahtarı konumundadır.

Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine Düşeni Yaptı

Kürt Özgürlük Hareketi, uzun bir mücadele tarihinin ardından, barış ve demokratik çözüm yönünde önemli stratejik adımlar atmıştır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz’unda yaptığı çağrı, sadece bir dönemsel inisiyatif değil; aynı zamanda bir paradigmanın halklara sunduğu yeni yaşam önerisiydi.

Bugün artık açıkça görülüyor ki, Kürt Özgürlük Hareketi kendi üzerine düşeni yapmıştır.
Savaş yerine siyaset, çatışma yerine diyalog, çözüm yerine inkârı reddeden bir çizgi izlenmiştir.
Bu adımlar, demokratik toplumun yeniden inşası için güçlü bir irade ortaya koymuştur.

Ancak bu iradenin karşısında devletin ve iktidarın yeterli karşılığı verememesi, sürecin tıkanmasına yol açmaktadır.
Kürt halkı ve demokratik güçler, barışa dair üzerlerine düşeni yerine getirmiştir; artık sorumluluk devlete ve siyasal iktidara aittir.

Demokratik Siyaset; Barışın Stratejik Zemini

Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, sadece bireysel bir hak meselesi değil; demokratik siyasetin yeniden inşası için stratejik bir zorunluluktur.
Onun geliştirdiği demokratik modernite paradigması, savaşsız, eşitlikçi, ekolojik ve çoğulcu bir toplumsal sistemi işaret eder.

Bu paradigmanın merkezinde, şiddet yerine diyalog; zor yerine ikna; tahakküm yerine katılım vardır.
Öcalan’ın “Demokratik Cumhuriyet” anlayışı, mevcut devlet sisteminin tekçi yapısına karşı, halkların eşitliğini esas alan bir siyasal model sunmaktadır.
Bu modelin inşası ise demokratik siyasetin güçlenmesiyle mümkündür.

Bugün Türkiye’nin demokratikleşme sorunu, Kürt sorununun çözümüyle doğrudan bağlantılıdır.
Bu gerçek göz ardı edildikçe, kriz derinleşmekte, otoriterleşme normalleşmektedir.

Kadınlar, Gençler ve Ezilenler: Demokratik Dönüşümün Öncü Gücü

Demokratik siyasetin toplumsallaşması, kadınların, gençlerin ve ezilen halkların mücadele gücüyle mümkündür.
Kadın özgürlüğü, toplumsal dönüşümün hem nedeni hem de sonucudur.
Gençlerin yaratıcı enerjisi, halkların dayanışması ve yerel demokrasilerin güçlenmesi, demokratik cumhuriyetin toplumsal tabanını oluşturur.

Bu noktada, Kürt Özgürlük Hareketi’nin geliştirdiği kadın öncülüğü ve demokratik toplum modeli, sadece Kürt halkı için değil; Türkiye’nin tüm halkları için de bir çıkış yoludur.
Bu deneyim, halkların kendi kaderini tayin hakkını barışçıl ve demokratik yöntemlerle savunmanın mümkün olduğunu göstermiştir.

Devletin Sorumluluğu ve Demokratik Toplumun İradesi

Bugün devletin en büyük açmazı, güvenlik merkezli politikalarla siyasal çözümü bastırmaya çalışmasıdır.
Oysa barışın zemini, askeri değil; politik, sosyal ve etik temeller üzerinde inşa edilir.
Tecrit politikaları, iletişimsizlik ve diyalog eksikliği, çözümün önündeki en büyük engellerdir.

Toplum, artık savaş istemiyor.
Barış, adalet ve insanca bir yaşam talebi, halkların ortak iradesi haline gelmiştir.
Devletin görevi, bu iradeyi bastırmak değil; ona kulak vermektir.

Barışın toplumsallaşması, Kürt Özgürlük Hareketi’nin attığı adımların değerinin görülmesi ve buna uygun karşılık verilmesiyle mümkündür.
Bu karşılık verilmediği sürece, kriz sadece derinleşir; çözüm imkânı da uzaklaşır.

İktidarın Krizi, Halkların Umudu

Bugünkü iktidar, sembolik olarak “dere yatağına inşa edilmiş bir saray” gibidir:
çok katlı, görkemli ama temeli zayıf; kolonları kesilmiş, harcı çürümüştür.
Siyasal sistemin çöküşü, sadece ekonomik ve idari bir sorun değil; aynı zamanda ahlaki ve ideolojik bir iflastır.

Ancak bu tablo karşısında toplumsal umutsuzluğa yer yoktur.
Kadınların, gençlerin ve halkların örgütlü iradesi, yeni bir demokratik siyaset hattı örmektedir.
İktidarın oyunlarını bozmanın tek yolu, demokratik siyaseti toplumsallaştırmak ve barışı halkın elleriyle kurmaktır.

Barış, Halkların Örgütlü İradesidir

Bugün yapılması gereken, savaş değil barışın, silah değil siyasetin, baskı değil özgürlüğün, yıkım değil insanca yaşamın dilini büyütmektir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin barış yönündeki iradesi açık ve kararlıdır.
Bu iradeyi görmek, ona karşılık vermek, Türkiye’nin demokratikleşme yolundaki en büyük adımdır.

Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, bu sürecin stratejik eşiğidir.
Demokratik Cumhuriyet, bu özgürlüğün toplumsal ifadesi;
Demokratik Toplum, bu sürecin zemini;
Demokratik Siyaset ise onun yürüyen yoludur.

Savaş değil barış, silah değil siyaset, baskı değil özgürlük, yıkım değil insanca yaşam.
Bu, halkların ortak geleceğine dair en gerçekçi politik vizyondur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar