Mehmet BARANSU
Geçen hafta bu köşede, Sayın Bülent Arınç’a bir çağrıda bulunmuştum. Avukatım olmasını teklif etmiştim.
Amacım, yaptığım bir haber sonrası, savcılara, hâkimlere verdiği emrin neticesini görmesini sağlamaktı.
Hukuksuzluklar… Usulsüzlükler… Oluşturulan evraklar…
Ahirette bir vebalden kurulmasını istedim. Bugüne kadar, ıslak gözlerle toplum karşısına çıkmış ne kadar “vicdanlı” olduğunu kamuoyuna duyurmaya çalışmıştı.
Çağrım bir samimiyet testiydi.
Şu ana kadar bir ses çıkmadığına göre, teklifimi kabul etmemiş.
Allah’tan çok kuldan korkanların, ne “vicdanlarına” ne de gözyaşlarına inancım kaldı.
Madem Sayın Arınç susmayı tercih etti, bize de yazmak düştü.
Emirle açtırılan davanın son duruşması, geçen salı günü görüldü.
Sabah kahvaltı bile yapamadan, ellerime kelepçe vurulup, adliyeye götürüldüm. Nezarethaneye kondum. Duruşmanın başlamasını bekledik. Saatler geçti. Öğle yemeği de verilmedi.
Nezarethanede saatlerce bekleyince, öğlen namazı vakti girdi. Görevli üsteğmene, nezarethanenin hemen yanındaki mescitte namaz kılmak istediğimi söyledim. Yürüyerek 20 saniyelik mesafe.
Üsteğmen, izin vermediği gibi “Nezarethanede, taş üstünde mi, nasıl kılacaksan öyle kıl” dedi
Adliyenin eksi kaçıncı katıydı bilmiyorum ama buz gibi nezarethanede, buz gibi demir üstünde namaz kıldım. Beklemeye devam ettim. İkindi vakti girmiş, mahkemeye çıkamamıştım. İkindiyi de aynı şartlarda kıldım.
Saat 15:45 gibi duruşma salonuna götürülmek üzere, bileklerime tekrar kelepçe takıldı. Asansörle yukarı çıkıyorduk ama kelepçe ihmal edilmiyordu. Mahkeme salonuna girmeden, kelepçeler çözülüyor, bitiminde tekrar takılıyor. Neyse…
Ağzıma tek bir lokma dahi atmamıştım ama mahkeme karşısındaydım. Usul tartışmaları derken, saat 19:00 oldu. Savunma yapmam istendi.
Akşama kadar hiçbir şey yememiştim ama ifademe geçilecekti. En sağdaki hâkime baktım uyuyakalmıştı. Bu şartlarda “adil yargılanma ve savunma hakkı” diye içimden geçirdim. İstenen 52 yıl hapis…
Bu durumda savunma yapamazdım ve yapmadım. Duruşma ertelendi.
Bileklerime tekrar kelepçe vurulup, aynı nezarethaneye götürüldüm. Bedenim yorgun düşmüştü. Açlık baş ağrısı yapmıştı.
Nezarethaneye konulunca kelepçeler çıkarılıyor. Araçla cezaevine gitme zamanı geldiğinde, tekrar takılıp, cezaevi aracına tutuklu konuyor. Kaçma şüphesi olamayanlara, Danıştay kararına göre, kelepçe takılmaması gerekirken, bu kural da uygulanmıyor.
Geleyim tekrar nezarethaneye…
Nezarethaneye konulunca, üsteğmene, tuvalete gideceğimi, kelepçeleri çıkarmasını rica ettim. Tuvalet nezarethanenin içinde. Nezarethanede zaten kelepçeler çıkarılıyor. Yasal kural…
Üsteğmen, askerlere emir verip, “Kelepçeleri çıkarmayacaksınız, öyle tuvalete girecek” dedi. Tuvalet alaturka ve kelepçeyle girmem söyleniyor.
Üsteğmenin, insanlık suçu olan bu emrinin nedenini anlıyorum. Duruşmada avukatımla tartışmış, ona hukuk dersi vermeye kalkışmıştı. Hâkimin uyarmasıyla “dersini” almıştı ve izleyiciler, gazeteciler kendisinin düştüğü duruma gülünce, o anı unutmamıştı. Kendince öç almaya çalışıyordu “kelepçeyle tuvalete gireceksin” diyerek…
Üsteğmene yaptığının suç olduğunu söyleyip mahkemedeki yaşananların öcünü böyle alamayacağını söyledim. O ise, emrindeki askerlere, “Kelepçeyle tuvalete girmiyorsa, tuvaletin kapısını kapatın, sokmayın içeri” diye bağırıyordu.
“Altıma ederim, yine kelepçeyle tuvalete girmem, bana alaturka tuvalette kelepçeyle ihtiyaç gidereceğimin nasıl olacağını uygulamalı gösterin” dedim. Cevap vermek yerine, emirlere devam ediyordu.
Kendisine nezarethanedeki kamerayı gösterip “Kayıtları sakın imha etmeyin, bu işkence suçunuzu yargıya taşıyacağım” dedim.
Sonra ne mi oldu? Üsteğmen hakkında, insanlık onuruyla oynayıp, işkence yapmak, görevini kötüye kullanmak gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağız. Dava açılınca öğrenirsiniz. Pes etmedim, şimdilik bunu söyleyeyim. Belki Sayın Arınç, bu olayda avukatım olur. Askerlerin artık kendilerine topuk selamı verdiğini söylüyordu ya kendisi.
Askerî vesayeti kimin sayesinde bitirmişlerdi? Bu zor soruları bırakıp tekrar konumuza döneyim.
Bana yaşatılanları, kendimi acındırmak, duygu sömürüsü yapmak için yazmıyorum. Tarihe not düşmek amacım. Arınçların, yol arkadaşlarının geldiği durumu gözler önüne sermek. Kelepçeniz de işkenceniz de aç- susuz bırakmanız da benim için “şeref, onur”.
Davayı, davadaki hukuksuzlukları, oluşturulan belgeleri, MGK Sekreterliği’nin savcılar ve hâkimleri nasıl yanlış yönlendirdiğini yazacaktım. Kalemim, “kelepçe, yemek, işkence, tuvalet” konusuna sürükledi beni.
Sadece şunu söyleyeyim. “Dosyada belge var” diyorlar, “gösterin” diyoruz, gösteremiyorlar. Sonra var denilen belgenin olmadığı ortaya çıkıyor.
Avukatım Ömer Kavili, mahkeme heyetine Yassıada yargılamalarını hatırlatıp, “Adnan Menderes’e yapılan, Baransu’ya yapılıyor” dedi. Menderes’ten de belge gizlenmişti, bizden de gizleniyor. Dreyfusdavasında da olduğu gibi.
Dün, Yassıada Mahkemesi’nde yaşananlar, bugün Arınçlar eliyle bana yaşatılıyor. Çok şükür…
Duruşmada beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ediyorum. İzleyici koltuğunda hukuksuzlukları görüp, dayanamayan ve cübbesini giyip “Ben de Baransu’nun avutayım” diyen Sayın Ömer Kavili’ye ise ayrıca çok teşekkürler.
KASET DEDİM OPÇİN YALANINA SARILDILAR
Avukatım basında çıkan bazı haberler getirdi. Bavulu Tuncay Opçin’in bana verdiği iftirası yeniden ısıtılıp, gündeme getirilmiş. Opçin’in isminin bu dosyaya neden bulaştırılmak istendiğini biliyorum. Yalancı tanıkların ifadesinin değiştirilme ihtimaline karşı bugüne kadar sessiz kaldım. İddianame ortaya çıkınca elbet tüm yalanları, iftiraları yargıya taşıyacağız.
Tuncay Opçin yalanını, iftirasını ortaya atacağınıza, 2003 yılında, seminerden dört gün sonra çalınan kasetlerin kime gönderildiğine bakın. Opçin diyerek, Balyoz’un “savcısı” olanları, kaseti alanları perdeleyemezsiniz.
İddianame hele bir ortaya çıksın, elbet konuşacaklarımız olacak. Sahte ihbarlar, sahte ifadeler, çalınan kasetler….
NOT: Geçen hafta “Balyoz itiraflarımı” yazacağımı söylemiştim. Soruşturma gizli olduğu için hukuken şimdilik yazamıyorum. Havuzcular ve darbeye teşebbüs eden bazı Balyozcular heyecanlanmış.
(Yüksek Güvenlikli Silivri Cezaevi)
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015