Melih ALTINOK
Solun kahir ekseriyeti ve PKK çevresi, örgütün kentlerde sivilleri bombalamasının, yollara mayın döşemesinin “haklı şiddet” olduğu görüşünde. Haftalarca süren hazırlıkların ardından karakollara, şehir merkezlerine yapılan saldırıları “meşru müdafaa” olarak görüyorlar.
Ben ve benim gibi düşünenler ise, devletin Kürt politikalarında askerî-güvenlik eksenli yaklaşımları terk ettiğini, siyaset kanallarının açık olduğunu anlatıp PKK’nin yürüttüğü savaşın meşruiyeti ve haklılığı olmadığını söylüyoruz.
Her dilde ve literatürde, PKK’nin neredeyse hareket etmeyen orduya-polise karşı ve çoğunlukla da sivillerin zarar gördüğü saldırıların “müdafaa” değil “taarruz” olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Ancak, savaş gerekçesi yokken silahta ısrar etmenin yanlış olduğu şeklindeki mütevazı tavrımızın bile “gerçekçi” olmadığını söylüyorlar. Çözüm için antimilitarist bir perspektifle şiddet reddiyesi yapmamızı “çiçek çocukluğu” sayıyorlar.
Yani savaşa can pazarlıyorlar, savaşçıların sırtını tapışlıyorlar.
Gelin görün ki, bu “muhalefet” Esad sözkonusu olunca bir anda ağız değiştiriyor, yukarıda tanımladığım meşhut mantığı terk ediyor.
Türkiye’de, 80 yıllık Kürt politikasını bırakıp altın adımlar atan, “silah bıraksınlar operasyon meraklısı değiliz" diyen AK Parti ile “eksiklerinden”, “hatalarından” ötürü “savaşılması” gerektiğini savunuyorlar.
Suriye’de ise her gün vatandaşlarını katleden, yetinmeyip Türkiyelilerin canını da almaya başlayan Esad’ın kıyımlarını, mücadele gerektirmeyen, mazur görülmesi gereken “eksiklikler”. “hatalar” olarak değerlendiriyorlar.
İşin daha da acıklı tarafı, uluslararası toplumun olası müdahale “hakkını” savaşçılık olarak yaftalamakla da yetinmiyorlar. Hükümetin, müttefiklerinin bile son saldırıların ardından eleştirdiği Esad’ın katliamlarının durdurulması için yürüttüğü diplomatik girişimleri de “Osmanlıcılık” diye yerden yere vuruyorlar.
Üstelik yanlarına, bugüne değin AK Parti’yi Kürt sorununda devletin demir yumruğunu eskisi gibi sert kullanmakla eleştiren ne kadar “savaşçı” varsa da alarak.
Tek yapmadıkları, bir yol önermek.
Yine “duralım” diyorlar sadece.
Aralarındaki, bu çelişkiyi fark edip utangaçça “Esad’a da Savaşa da hayır” diyenlerin de iler tutar yanı yok. Zira bu da Suriye’de hâlihazırda bir savaş sürerken, “yesinler birbirlerini” demenin ötesine geçmeyen ve de fiili durumun devamına hizmet eden bir yaklaşım.
Eğer derdiniz yitip giden canlar ve olası ölümlere engel olmaksa bari bu kez AKPfobiyi bir yana koyun.
Çünkü tartışma, Beyoğlu’nda, sosyal medyada tatmin olacağı bir mevzu üzerine değil.
Risk alıp konuşmalısınız.
Evet, hükümetin, bugüne değin seçimlere gitmesi ve reform yapması gerektiğini bire bir telkin ettiği Esad Suriyelileri ve Türkiyelileri öldürmeye başladı. Ne yapılmalı?
Diktatörlüklerde fütursuzluktan başka bir şeye yol açmayan bağımsızlık masalları adına, ulus-devletlerinin terörüne maruz kalan halkların yalnız bırakılmasından yana mısınız?
Devletlerin küresel örgütlülüklerin birincil görevi demokrasiyi ve insanların canını korumak değil mi? Bosna’da, Ruanda’da olduğu gibi, bu uğurda da bazen askerî müdahaleler elzem olmuyor mu?
Barış kavramının içini, “Burnumuz kanamasın da, Esad’ın ordusunun her gün kırdığı Suriye halkının canı cehenneme” anlamına gelen duruşunuzla boşalttığınızı göremiyor musunuz?
Ahmet Hakan’ın Ömer Çelik çelişkisi
Ahmet Hakan da, Ömer Çelik’in 2003 yılında Sabah gazetesindeki Irak harekâtının ardından ülkedeki direnişçileri eleştirdiği bir yazısını hatırlatıp, bugün üyesi olduğu AK Parti’nin Suriyeli devrimcilere destek vermesinin “çelişki” olduğuna işaret ediyor.
Ancak ben ortada Ahmet’in iddiasından başka bir çelişki göremiyorum
Şöyle ki, Çelik o yazısında, yıllarca halkını katleden Saddam’a karşı yapılan uluslararası müdahaleye terörle direnenleri, fiilen diktatörün yanında saf tutanları eleştiriyordu. Bugün AK Parti’nin Suriye’de destekledikleri ise diktatörün lehine savaşan Şehibalar falan değil. Tam aksine Esad’ı devirmeye çalışan, demokrasi, güvenlik ve uluslararası toplumun müdahalesini isteyen Özgür Suriye Ordusu.
Ahmet elmayla armudu kıyaslıyor.
Yoksa Esad uluslararası bir müdahaleyle devrildi ve ÖSO ortalığı terörize ediyor da haberimiz mi yok? Suriye’de sivilleri bombalayan, mezhep savaşına başlayan direnişçiler de, Çelik, Irak’takilerden esirgediği hoşgörüyü onlar için mi konuşturuyor?
Ama belli ki en aklı başında olanların bile söylentilerden, Erkan Tan’ın kulakları çınlasın, “diyorlar”dan manşet çıkartıp ÖSO’yu karalamalarından etkilenmiş.
Bu yalnızca Ömer Çelik’le ilgili kişisel bir konu olsa beni ilgilendirmezdi elbette. Ancak Ahmet’in Türkiye kamuoyunun Suriye’de yaşanlara karşı tavrını manipüle edecek metni, Ayşenur Aslan’ın programında ve başka yerlerde tekrar tekrar okununca yazmadan edemedim.
Bereket, Ahmet zeki bir adamdır, konuşmadım ama eminim bu çelişkisini de fark etmiştir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019