Melih ALTINOK
Zaman gazetesi pazartesi günü yaptığı “Kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz, denetim yapılacak” alt başlıklı haberiyle gündemi belirledi. Başbakan’ın Kızılcahamam’daki kapalı bir toplantıda öğrenci yurtlarıyla ilgili aksaklıkları vurguladığını belirten Ahmet Dönmez, haberinde tırnak içinde şu ifadelere yer veriyordu: “Denizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak.”
Tabii ki internet siteleri, twitter ve televizyonlar sallandı. Hatta CHP’li Umut Oran soru önergesi hazırlıklarına bile başladı.
Konuyla ilgili karşı cepheden ilk refleksi Başbakan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan gösterdi. Akdoğan twitter’da şunları yazdı: “Ev, otel, yurt, pansiyon statüsünde olmayan, herhangi bir mevzuata ve kontrole de tabi olmayan bazı yerler öğrenci barındırmaktadır. Kayıt dışı ve denetim dışı ticaret yapan apart türü bu yerler öğrenciler açısından da bir kısım sorunlar üretmektedir. Mesele budur… Öğrenci evlerine yönelik hedef saptırmalar da çok yanlıştır. Konu izinsiz apartlardır.” Hükümet Sözcüsü Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklama ise daha sertti. Toplantıda yalnızca yurtlar konusunun konuşulduğunu belirten Arınç şöyle konuştu: “Gazetelere yansıdığı şekliyle, özel evlerde kalan öğrencilerin şu veya bu şekilde denetlenecekleri veya baskınlar yapılacağı şeklindeki yazılar, gerçeği hiçbir şekilde yansıtmamaktadır, düpedüz asparagas bir haberdir. Bizim böyle bir yetkimiz, düşüncemiz yok. Başbakan’ın buna benzer bir ifadesi de kesinlikle söz konusu değil; ama unutmayın, YURTKUR’a bağlı tüm yurtların ve özel ticari amaçlarla kişiler tarafından kurulan yurtların da denetlenmesi MEB ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın görevleri içindedir. Yoksa özel kiralanmış evlerde kimler kalıyor, kimlerle birlikte kalıyor, ne yapıyor, ne yapmıyor; bunlar bizim ilgi alanımız içerisinde değil. Bunu kesinlikle reddediyorum ve maksatlı buluyorum.” Dün sabah mevzu, daimi yorumculuğunu yaptığım 24 TV Günün Manşeti programında da gündemimizdeydi. Zaman, Arınç’ın açıkça “asparagas” ifadesini kullandığı tekzip niteliğindeki açıklamasını içeriden görmüştü. Ancak Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Sol, Taraf ve Yurt, hükümetin ve partinin en yetkili ağızlarınca bir gün önce tekzip edilen Zaman’ın bu haberini manşetten görmüştü.
Doğal olarak eleştirdim. Ve şu soruyu sordum. Kaynağı bir kulis olan ve muhataplarınca en üst düzeyde açıkça yalanlanan, üstelik de düşman cephesinde saydığınız bir gazetenin haberini bir gün sonra manşete taşıma hevesinizi neyle açıklamalıyız? Ancak program biter bitmez Erdoğan gruptaki konuşmasına başladı ve söz konusu tartışmaya son noktayı koydu. Kızılcahamam’daki kapalı toplantıda öğrenci evleriyle ilgili de konuştuğunu söyledi.
“…Yurtlarımızda kızlarımızın erkek öğrencilerle ayrıştırma çabasına devam ediyoruz. Bazı yerlerde yurtlar noktasında ihtiyacına cevap veremediğimiz için evlerde kalma noktasında sıkıntı yaşanıyor. Buralarda güvenlik güçlerimize gelen istihbari bilgiler var. Valiliklerimiz bu durumlara müdahale ediyorlar. Bundan niye rahatsız oluyorlar? Bazı köşe yazarları inadına bu tür şeyleri yazıp çizecekler diye biz bu ihbarları bir kenara atamayız.” Evet, Zaman gazetesinden özür diliyorum. Haberleri doğruymuş, muhabirlerini tebrik ederim. Böylece, Başbakan Erdoğan’ın sözleriyle ilgili teyitlerin, hükümet sözcülüğü gibi en yetkili makamdan bile alınamayacağını, bu konuda tek muhatabın kendisi olduğunu öğrenmiş oldum. Evet, Zaman’ın hakkı Zaman’a. Ancak diğer gazetelere ilişkin eleştirilerim baki. Zira söz konusu gazeteler haberleri yaparken, kaynak gösterdikleri haber açıkça yalanlanmıştı ve Başbakan henüz konuşmamıştı. Bunu âdeta yok sayarak “yalanlanan” bir haberi bir gün sonra manşete taşımanın, “Ön yargıyı haberleştirme” gazeteciliği olduğu açık.
Şimdi de kendi hakkımı istiyorum
Gelelim kendi hakkımı talep etmeye... Yaşam tarzına müdahale gibi konulardaki tavrımı herkesin gayet açıkça bildiğini düşünüyorum. İçki düzenlemesi, kürtaj vs. tartışmalarında Kemalistlerin ve ulusolcuların feveranlarına karşı durdum. Hatta bu nedenle linç kampanyalarına maruz kaldım, kalıyorum. Çünkü bu yöndeki talepleri dile getirmenin muhafazakâr bir parti için doğal olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki içki düzenlemesinin, savunduğum AB ülkelerinde de daha sert muadilleri var. Dünyanın tüm demokrasilerinde muhafazakârlar gençleri alkolden ve uyuşturucudan korumaya yönelik politikalar üretir. Muhafazakârlar her dönem kürtaj karşıtı yasa tasarıları hazırlar, kampanyalar yapar vs.
Ancak bu özgürlük alanı, şimdi olduğu gibi [tabii ki anladığım kadarıyla] devletin tehdit algısını genişletmeye yönelik olursa elbette ki itirazlarım olur. Öğrenci yurtlarında ya da benzeri apartlarda elbette yasal düzenlemeler olmalı. Hatta bunlar çok sıkı olmalı. Bu mekânlardaki ekonomik ve sosyal şartların cazip hale getirilerek teşvik edilmesi de bir muhafazakâr parti için sivil, demokratik ve meşru bir politikadır. Ancak reşit kız ve erkek öğrencilerin iradi olarak aynı evde yaşamaları potansiyel bir tehlike ya da suç olamaz. Gençlerimizin kendilerine seçeceği ev arkadaşının cinsiyetine devlet karışamaz. Tıpkı kıyafet yasaklarıyla kadınların örtüsüne, and'larıyla çocuklarımızın kişiliğine, dil yasaklarıyla Kürtlerin kimliğine karışamayacağı gibi. Tıpkı bu sorunları ortadan kaldıran AK Parti’nin ve Erdoğan’ın savunduğu gibi... Evet, Sayın Başbakan’ın dediği gibi, kendisinin, partisinin ve doğal olarak oylarını aldığı camianın muhafazakâr bir yaşam talebinde bulunmaya nasıl hakları varsa ben de seküler yaşam tarzına sahip bir demokrat olarak aksini talep edebilirim. Bu da benim hakkımdır. Ve nasıl muhafazakârların talepleri kategorik olarak “yobazlık” değilse, benim ve benzer düşünenlerinki de otomatikman “ahlaksızlık” sayılmamalıdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019