Melih ALTINOK
Belki rastlamışsınızdır, Nat Geo’da “Sıra dışı kıyamet hazırlıkçıları” isimli bir belgesel yayımlanıyor. Her bölümde kendi felaket senaryosuna karşı “hazırlık” yapan ABD’lilerin öyküsü anlatılıyor.
Kimi yakın gelecekteki “olası” zombi istilası için tedbirler alıyor. Evini sağlamlaştırıyor, mahzeninde bir cephanelik kuruyor.
Bir diğerinin en büyük kâbusu küresel ekonomik kriz. Aylık kazancının 3/1’i ile erzak depoluyor. Hafta sonları da, krizde aç kalan diğer insanlardan yiyeceklerini korumak için 10 yaşındaki oğluna ve karısına atış talimi yaptırıyor.
Daha ne hazırlık hikâyeleri var, inanın aklınız hayaliniz durur. Nükleer bir savaştaki su kıtlığına karşı Pazar sabahları ailece yapılan “idrarın tadına alışma” seanslarını mı ararsınız yoksa bahçesine “şimdiden” bubi tuzakları kuranları mı?
“Felaketlerine” hazırlanan bu insanlar kendilerine “hazırlıkçı” diyorlar. Gruplar kurup deneyimlerini paylaşıyorlar, yardımlaşıyorlar.
Aramızda “E güzel işte, tedbirli olmak iyidir” diyenler olabilir ama açıkça söyleyeyim bu hal bana manyakça geliyor.
Evet, Zombi ya da uzaylı istilası gibi tehditleri saymazsak, kıtlık, doğal afet, savaş, ekonomik kriz vs. gibi tehlikeler olası. Bunlara karşı tedbirlerin alınması da doğal. Ancak insanın tüm yaşamını tehlikeye hazırlanarak geçirmesini, varoluşunun anlamını, yalnızca kendisinin sıyıracağı büyük yok oluşu beklemekte bulmasını zavallıca buluyorum.
Düşünsenize, bu ne büyük bir yalnızlık ve aslında ne büyük bencillik. Bir savaş halinde kimse içecek temiz su bulamazken siz bahçenizdeki deponuzla huzuru ve güveni yaşayacağınızı sanıyorsunuz. Üstelik o depoyu susuzluktan kırılmış insanlarla paylaşmamak için bir de silahlanıyorsunuz.
Hazırlıkçıların, bekledikleri felakete “inançları” da acıklı. Çünkü o karanlık senaryoyu beklemiyor, adeta “arzuluyorlar.” Zira kendileriyle yapılan röportajlarda en sinirlendikleri şey, tedbirlerinin boşa gidebileceğine dair olasılıkların hatırlatılması.
“Hayır” diyorlar, “O gün geldiğinde bize inanmayan, hazırlıklarımızla dalga geçen komşularımız görecekler günlerini. Kapımıza bir dilim ekmek için geldiklerinde bize inanmayarak ne büyük bir hata yaptıklarını anlayacaklar. Ama onlar için çok geç olacak!”
Tabii ki bu Godot’u bekleme sendromundan, yalnızca hazırlıkçıların birey olarak sorumlu olduklarını söyleyemeyiz.
Zira hepimiz, yaşamı, yalnızca kendimizin tüketerek varolabileceği bir süreç olarak algılamamız için yoğun bir bombardıman altındayız.
Kimimiz bombardımanı yapanlara direnmenin insani aymazlığına, kimimizse sığınaklarda fare gibi tıkınıp, tıslayarak sürdüreceği huzura hazırlığa yaşamak diyor.
Susuz Yaz’ın Osmanları…
Eminim yazıyı okurken pek çoğunuzun aklına benim gibi, kapımıza dayandığı söylenen kuraklık senaryoları geldi.
Zira resmi yetkililer her ne kadar “hazırlığımız var” dese de haber bültenlerinde bilim adamlarının felaket senaryoları baskın geliyor.
Şimdiden pek çok apartman yönetim kurulu olağanüstü gündemle toplanmıştır bile. Binaların çatılarına ekstra su depoları kurulması için karar da alınmıştır. Suya ihtiyacı olan fabrikalar vs. de depolamaya başlamışlardır.
Su seviyesinin tehlikeli seviyeye indiği söylenen barajlarımızın vay haline! Hazırlık kararı alıp kuraklıktan kısmen yakasını sıyırmaya çalışanlar, depolarına doldurdukları suyla, olası bir susuzluğun başlangıç tarihini öne çektikleri düşünüyorlar mıdır dersiniz? Ya da Metin Erksan’ın Susuz Yaz’ındaki Osman (Erol Taş) misali, hazırlıklarıyla, bırakın depo yapmayı, su parasını zor ödeyen yoksulların suyundan çaldıklarını?
Zira uzmanlar, bir barajın su seviyesi kritik eşiğin altına düştüğünde, yağmurla ya da karla eksiğini tamamlamasının çok daha zorlaştığını söylüyorlar.
Bollukta da kuraklık ve susuzlukta da ya hep beraber ya hiç birimiz…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
faruk tuncay
"...HSYK seçiminin ilk “round”unda AKP’nin “sevmedikleri”nin kazanması karşısında...." ifadesinde vahim bir dil yanlışı var. Seçimler henüz yapılmamış olduğuna göre, ...karşısında... değil, halinde denmesi gerekirdi.