Mensur Akgün
BM’in eski Genel Sekreteri ve 2001 Nobel Barış Ödülü sahibi Kofi Annan geçtiğimiz hafta sonu hayata veda etti. 1938 yılında Gana’da varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Annan, Gana, İsviçre ve Amerika’da gördüğü eğitimden sonra BM’e girmiş, orada çalışıp 1997 yılında örgütün ilk Sahra altı Afrikalı Genel Sekreteri olmuştu.
İki dönem süren görevi sırasında pek çok krizin yönetiminde, sorunun çözümünde rol oynamıştı. Onu tanıyanlar ölümünden sonra konumuna karşın mütevazı bir insan, yetenekli bir diplomat olduğunu söyledi. Koruma Sorumluluğu Doktrinine (R2P) yaptığı katkıyı vurguladı. İş dünyasına telkinleri, tavsiyeleri gündeme geldi.
Kimileri de yerdi. Yergilerin çoğu Genel Sekreter atanmadan önceki görevinde Ruanda’da -daha sonra mahkemelerce soykırım olarak adlandırılacak- Tutsi katliamını öngörememesi, uyarıları ciddiye almaması, bu ülkedeki BM Barış Gücünün miktarını çoğaltacağına azaltmasıyla ilgiliydi.
Bazıları da Annan’ın haksız yere bu büyük insanlık trajedisinden sorumlu tutulduğunu söyledi. Kimin doğru, kimin yanlış, kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilmiyoruz. Fakat belli ki Annan tarihe yapamadıklarından çok yaptıklarıyla geçecek, başarılı bir diplomat, sağduyulu, mütevazı bir insan olarak hatırlanacak.
***
Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın her iki kesiminde ise Annan en çok adıyla özdeşleşen, tarihin en kapsamlı barış planlarından birinin mimarı olarak kimilerince övülerek, kimilerince yerilerek anılacak. Çünkü adını alan plan 24 Nisan 2004’de yapılan eş zamanlı referandumda Rum tarafının dörde üçü tarafından reddedilince hukuken geçersiz hale gelse de, çözüm çabalarına yarattığı emsalle ışık tutmaya sanırım devam edecek.
Unutmayalım ki referanduma sunulan plan ekleriyle birlikte 9 bin sayfa uzunluğundaydı, 131 yasayı, iki tarafça imzalanmış 1134 antlaşmayı içeriyordu. Plan öylesine kapsamlıydı ki çok az şey şansa, sonradan varılacak mutabakatlara bırakmıştı. Güvenlik Konseyi’nin 1250 sayılı kararına istinaden üstünde 1999 yılında çalışılmaya başlanan plan, beş yıl içinde beş farklı taslak olarak oluşmuş, Türk ve Rum tarafından 300 kadar uzmanın katılımının sağlandığı, Türkiye’nin aktif katkıda bulunduğu yüzlerce toplantının neticesinde ortaya çıkmıştı.
Beş yıl süren ve Annan’ın Özel Temsilcisi Alvaro de Soto’nun yoğun çabalarıyla şekillenen plan sayesinde 1959-60 Antlaşmalarından bu yana sorunun çözümüne ilk kez bu denli yaklaşılmıştı. Plan kabul edilmiş olsaydı, 1974 müdahalesiyle kurulan iki kesimli statüko uluslararası toplum tarafından ilk kez tescil edilecek, iki toplumlu, iki kesimli yeni bir ortaklık cumhuriyeti kurulacak, Kıbrıs Türkleri bu Cumhuriyette kendi kurucu devletleriyle eşit yönetim hakkına sahip olacaktı.
Mülkiyet sorununun sorumluluğu Türkiye’nin üstünden kalkacak, AB üyesi pek çok ülke Kıbrıs sorununa sığınarak Türkiye’nin üyeliğini bu denli kolay engellemek imkanına kavuşamayacaktı. Tarihin akışı farklı mı olurdu kestirebilmek imkansız. Büyük olasılıkla Almanya, Fransa ve Avusturya Türkiye’nin üyeliğini yine engellerler, kültürel farkları daha fazla vurgularlardı. Belki de iki toplumu bir araya getirmek için kurgulanan düzen çalışmaz, çözüm diye ortaya konan yol haritası çatışmaya, savaşa yol açardı.
Bu yüzden planın ardından hayıflanmak da, keyiflenmek de gereksiz. Şu an önemli olan Kıbrıs sorununun çözümü için zamanında bir plan hazırlanmış olması, bu planın da adını geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz eski BM Genel Sekreterinden alması. Eminim tarihçiler, siyaset bilimcileri ve tabii ki hukukçular bu planı ileriki yıllarda farklı yönleriyle ele alacak, farklı özelliklerini vurgulayacaktır. Yine eminim ki Kıbrıs sorunun çözümü bir şekilde söz konusu olursa, hatta şimdiki statükonun bazı revizyonlarla kabulü bile düşünülse, Plan referans alınacak bir kaynak olacaktır.
***
Ayrıca Annan Planının dünyanın başka yerlerindeki sorunların çözümü için de önemli olduğu unutulmamalı. Yarattığı mülkiyet rejimi, öngördüğü bakir doğum anlayışı pek çok sorunun çözümüne yardımcı olabilir. Plan nihayetinde iki farklı etnik kökene, iki farklı dine sahip olan ve uzun yıllardır birinden ayrı yaşanan iki halkı birleştirmeyi, farklı coğrafyalarda dahi olsa aynı devletin çatısı altında yaşamasını öngörüyordu. Bu devlet pek çok açıdan sui generis yani şahsına münhasır olacaktı fakat aynı zamanda emsal de yaratacaktı.
Ama olmadı, koşullar ve tercihler hayata geçmesine izin vermedi. Ardından yapılan sayısız müzakereler sonrasında da Kıbrıs’ta hala Annan Planı’na yakın bir yol haritasına ulaşılamadı. Muhtemelen de hiç ulaşılamayacak. Artık uluslararası konjonktür böylesi bir çözüme müsait değil. Planın itici gücü olan AB üyelik perspektifi ortada yok. AB üyeliği Kıbrıs Türklerini dahi heyecanlandırmıyor. Rum tarafı derseniz zaten bir arada yaşamayı, gücü paylaşmayı, gerçeklerle yüzleşmeyi içine sindiremiyor.
Annan Planı ise tarihte bir referans noktası, kapsamlı bir diplomatik egzersiz olarak adını aldığı BM Genel Sekreteri’nin ölümünden sonra hatırlanıyor. O da pek çok açıdan istisnai bir diplomatın, bir insanın anısını yad etmek, hazırlanmasına öncülük ettiği bir planın, çözüm teşebbüsünün ne denli yoğun bir çabanın ürünü olduğunu hatırlatmak için. İyi, mutlu ve huzurlu bir bayram dileğiyle…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.09.2025
7.09.2025
27.08.2025
24.08.2025
20.08.2025
17.08.2025
13.08.2025
27.07.2025
23.07.2025
13.07.2025