Mensur Akgün
Görünen o ki Türkiye içinde ve özellikle de dışında yaşadığı dalgalı, gerilimli ve tartışmalı dönemi geride bırakıyor. Hala çözülmesi, aşılması gereken sorunlar, sınamalar, meydan okumalar var. PKK tehdit olarak varlığını sürdürüyor. Ege’de, Akdeniz’de her an gerilim çıkabilir. Fakat hiç biri varoluşsal, daha doğrusu yönetilemeyecek sorunlar değil. Türkiye elindeki askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik imkanlarla bu sorunları yönetebilir, çıkar ve beklentilerini eskisinden çok daha kolay biçimde koruyabilir.
ABD ve Rusya arasında Suriye üstünden kurduğu denge, bu dengeye göç sorunuyla Almanya ve Fransa’yı dahil etmesi, Washington’la olan hukuki sorunlarını çözmek için sürdürdüğü pazarlıktan istediklerini büyük ölçüde elde ederek çıkması, Kaşıkçı cinayetini yönetirken hem bölge jeopolitiğini hem de Trump Yönetimi’nin tercihlerini değiştirebileceğini göstermesi sadece parasının değer kazanmasına, ekonomisinin kriz beklentisini aşmasına değil dünya siyaset sahnesindeki gücünün tescil edilmesine de yol açtı.
Türkiye algısı da kısa süre içinde farklılaştı. AB ve ABD basınında çıkan haberler, analizler ve görseller Türkiye’yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çoğunlukla olumlar nitelikte. Umarız Türkiye bundan sonra atacağı adımlarla zaten kendisi için önemli olan hukukun üstünlüğü konusundaki kaygıların giderilmesini sağlayarak dünya siyaset sahnesindeki etkisini pekiştirir, özgül ağırlığını arttırır. Güçlü, istikrarlı, demokratik ve emsal oluşturacak bir Türkiye’ye bizim kadar dünyanın da ihtiyacı var.
***
Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasına ilişkin göstergeler olumlu. En ciddi tehditlerin gelebileceği iki ülkeyle ilişkilerimiz normalleşti. Sorunlar ve riskler tabii ki var ama gerilim ya da kriz yok. ABD ile varılan mutabakatların sonuçları alınmaya başlandı. İki tarafın da bakanlarına koyduğu yaptırımlar kaldırıldı. Halk Bankası sorununun yakında aşılacağı söyleniyor. Ayrıca Türkiye İran’a yarından itibaren uygulanacak yaptırımlardan diğer yedi ülkeyle birlikte muafiyet aldı.
Rusya ile ilişkiler Suriye’de temelde çatışan çıkarlara, yaşanan uçak krizi ve büyükelçi cinayetine rağmen mükemmel denebilecek bir düzeye geldi. Bunda Putin’in stratejik öngörüsü kadar Erdoğan’ın elindeki imkanları etkin şekilde kullanmasının da payı büyük. İdlip mutabakatı sürdürülebilirse, ki Vahdettin Köşkü Zirvesi’nden sonra bu çok daha büyük bir olasılık, Türkiye ve Rusya’nın İran’la birlikte Astana’da başlattığı sürecin Suriye’ye barış getirmesi mümkün.
Yakında Anayasa Komisyonu’nun hayata geçmesi, daha sonra da Suriyelilerin kendi kaderlerini belirlemek için oy kullanması bekleniyor. Süreç doğrusal değil. Ancak Suriye sorunu BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde çözüme kavuşursa, ABD’nin ülkeyi terk etmek zorunda kalması, PYD üstünden PKK’ya verdiği desteği kesmesi kaçınılmaz hale gelebilir. IŞİD varlığı dahi ABD mevcudiyetini meşru göstermeye yetmeyebilir.
ABD Suriye’yi terk etmek istemese, Suriye sorunu çözülmese bile Türkiye belli ki Fırat’ın doğusunda da zemin elde edecek, kendisiyle oluşacak muhtemel istikrarsızlık alanı arasında bir tampon bölge oluşturacak. Ordusunu profesyonelleştirmesi, askeri-teknolojik imkanlarını görülebilir şekilde arttırması Türkiye’ye bir yandan teröre karşı verilen mücadelesini daha etkin şekilde yapılmasını sağlarken, diğer yandan yeteneklerinin üçüncü taraflarca hafife alınmamasına da yardımcı oluyor.
***
Türkiye desteklediği Suriye muhalefetiyle, PKK ve zamanında IŞİD terörüne karşı verdiği mücadeleyle de bölgesinin geleceği üstünde söz sahibi olan dört ülkeden biri haline geldi. Kaşıkçı cinayetini yönetiş biçimiyse etkisini ve ağırlığını katlamasına, bölgenin görünürdeki en nüfuzlu ülkesini, daha da önemlisi bölge dengelerini zorlayabilecek gücü ve vizyonu olduğunu göstermesine vesile oldu. Cinayetin siyasi sonucu anlaşılan Suudi hanedanlığı içinde değişim olacak, olmasa bile Suudi Arabistan’ın politikası değişecek.
Türkiye’nin ağırlığını hissettirdiği bir başka konu da Kudüs sorunu. Türkiye Kudüs sorununu başta İslam İşbirliği Teşkilatı ve BM Genel Kurulu olmak üzere uluslararası platformlara taşıyarak, İsrail’in de, Amerika’nın da işini zorlaştırdı. Kudüs’ün uluslararası kabul görmüş, BM Güvenlik Konseyi kararlarına yansımış olan statüsünün hatırlatılmasını sağladı. Türkiye sahip çıkmasaydı, ABD’nin büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı muhtemelen sıradan protestolarla geçiştirilirdi.
Yazı bitmeden vurgulanması gereken son olumlu gösterge de Türkiye’nin Almanya ve Hollanda’yla barışması, AB ile üyelik değilse de başka konulardaki işbirliğini geliştirecek adımlar atmaya başlaması. Türkiye artık içine kapanmıyor, dışarıya açılıyor. Savunmadan çıkıp angajmana, işbirliğine, gücünü ve etkinliğini pekiştirmeye doğru yöneliyor. Sorunları bitmese bile yönetilebilir hale geliyor. Hep bu yönde ilerlemek, doğru ve dengeli politikalarla gücümüzü arttırmak, daha müreffeh ve insan haklarına daha saygılı bir ülke olmak temennisiyle iyi pazarlar…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.12.2025
7.12.2025
3.12.2025
12.11.2025
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025