Mensur Akgün
NATO, yani Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü bildiğiniz gibi 1949 yılında kuruldu. Amacı ilk Genel Sekreteri Lord Ismay’ın biraz alegori biraz da kibirle söylediği gibi Sovyet yayılmasını önlemek, Almanya’yı kontrol altında tutmak, Amerika’nın da Avrupa’da kalmasını sağlamaktı. NATO günümüze değin bu görevlerini başarıyla yerine getirdi. Soğuk Savaş bitince NATO biter diyenleri de şaşırttı.
İttifak, Sovyet yayılması durdurdu, hatta çökmesine direnciyle katkıda bulundu. Almanya, Roma Antlaşması’nın, Avrupa entegrasyon projesinin de yardımıyla kontrol altında tutuldu. İki Almanya’nın birleşmesi dahi Avrupa içi dengeleri etkilemedi. Almanya güvenliğini genel anlamda NATO’ya, özel olarak da Amerika’ya teslim etti. Amerika Soğuk Savaş bittikten sonra da Avrupa’da kalmayı sürdürdü.
***
Zaman zaman üyeler arasındaki sorunlar yüzünden sıkıntılar yaşansa da NATO yeni stratejik kavramlar üreterek, genişleyerek, dönemin koşullarına uyum sağlayarak örgüt olarak varlığını idame ettirdi. Bugün NATO dışarıdan bakıldığında dünyanın en güçlü askeri oluşumu. Üyelerinin elinde nükleer silahlar, konvansiyonel imkanlar ve her türlü teknolojik altyapı var. Ortak kullanıma sunulmuş yetenekleri de müthiş.
Fakat NATO’nun ruhu yok. Daha doğrusu ortak düşmanın, Avrupa’yı askeri ama en çok da siyasi sistemiyle tehdit eden, girdiği ve gittiği yerlere sosyalizm adı altında yeni bir siyaset yapma biçimi getiren Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana tadı yok. Üyeler her ittifakın öngördüğü “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” için mantığına eskisinden çok daha az inanıyor, günün birinden başka bir ülkeyi savunmak zorunda kalmayacağını varsayıyor.
Soğuk Savaş sırasında caydırıcılığa, nükleer terör dengesine havale edilen ortak savunma bilinci son 30 yılda iyice zayıfladı. NATO bir ittifaktan ziyade kabulle asaletin ispatlandığı bir centilmenler kulübüne dönüştü. Oysa Washington Antlaşması’na imza atan her ülke diğerinin güvenliği için kendi güvenliğini tehlikeye atmayı kabul ediyor, nükleer bir savaşta yok olmayı göze alıyor.
Evet, NATO’nun ünlü 5’inci maddesi hala yürürlükte. Fakat uygulanıp uygulanmayacağı belli değil. NATO içi tartışmaların ana ekseninde de yük paylaşımı var. 2014 Galler Zirvesi’nde kabul edilen yüze 2’lik ve yüzde 20’lik hedeflere kimin ulaştığı, kimin ulaşmadığı konuşuluyor. Marjını ise üye ülkeler arasındaki sorunlar belirliyor. Türkiye-Yunanistan arasındakiler dışında da pek çok ikili sorun ittifak bünyesine taşınmış halde.
Hepsinden önemlisi en temel kavramlar ve üyelere yönelik tehditler konusunda uzlaşma sağlanamıyor. Mesela Amerika ittifakın 1952’den bu yana üyesi olan Türkiye’ye yönelik ciddi bir tehdidi görmezden gelerek, belki de alan dışı diyerek, Suriye’de kendisinin bile terör örgütü kabul ettiği PKK’nın yan kuruluşlarını siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmak için araçsallaştırarak güçlendirebiliyor.
Daha da kötüsü Amerika müttefiki Türkiye’ye güvenliğini arttırmak için aldığı bir silah sistemi yüzünden meşruiyeti uluslararası hukuk anlamında tartışmalı yaptırımlar uygulayabiliyor. Amerika bilerek ya da bilmeyerek, Trump’la ya da başkasıyla ittifakın ruhunu, dayanışma anlayışını zedeliyor. İttifaktan tabii ki kimse çıkmak istemiyor ama kendisine güvenliği için giderek artan bir şekilde yeni yöntemler, yeni işbirlikleri arıyor.
***
Umarım aralarında Büyükelçi Tacan İldem’in de yer aldığı akil insanlar tarafından yazılan ve 25 Kasım itibarıyla yayınlanan “NATO 2030: United for a New Era” raporu tüm bu sorunların dikkate alınmasına ve çözülmesine yardımcı olur. Rusya ve Çin’in tehdit olarak tanımlanması işe yarar, kapsamlı önerilerinin hayata geçirilmesi için çaba harcanır. NATO kimliğini onların önerdiği gibi demokrasileri ve demokrasiyi korumak olarak kurgular.
Ben raporun 52’inci sayfasında yer alan müttefiklerin Kuzey Atlantik Antlaşması’nın ilk maddesiyle taahhüt ettikleri sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözme teklifini ve ittifak bünyesinde bir Demokratik Direnç Mükemmeliyet Merkezi kurulması önerisini önemli gördüm. Terörizme ilişkin bölüm ve önerileri de Türkiye açısından özellikle dikkate değer buldum. Karar verme konumunda olanların, uzmanların ve ittifakın geleceğini önemseyenlerin raporu okuması temennisiyle…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
12.10.2025
8.10.2025
1.10.2025
10.09.2025