Metin Münir
Bir ülke otoriterliğe kaydığında, dış politikası kurumsal olmaktan çıkar, durumsal olur*.
Kişiselleşir, keyfileşir, fevrî ve tehlikeli bir biçimde atılgan olur.
Hiddetle kalkıp zararla oturmak norm haline gelir.
AKP’nin dış politikası tam bu kalıplara uygundur.
AKP döneminde eskiye kıyasla belki de en köklü değişiklik geçiren şey, dış politikadır.
En büyük değişiklik de 1950’lerden beri dış politika çıpası olan Batı ilişkilerinde ve Orta Doğu ülkelerine karşı uygulanan tarafsızlık politikalarında oldu.
Türkiye bu yola laikliği terk ederek, adı konmamış bir Sünni, daha spesifik olarak Müslüman Kardeşler, ideolojisi benimseyerek girdi.
Adı konmadığı, sınırları tespit edilmediği ve günübirlik olduğu için bu transformasyon, onu uygulayanlar dahil herkesin kafasını karıştırmakta.
Türkiye, dostları için de düşmanları için de, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir ülkedir artık.
Avrupa Birliği’ne üye olma projesi uygulamada rafa kaldırıldı. Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda’ya hak etmedikleri hakaretler yağdırıldı.
Türkiye, Batı dünyasının gerçek bir üyesi olmaktan çıktı.
Hâlâ NATO üyesi, hâlâ Avrupa Konseyi’nde temsil ediliyor, hâlâ AB ile ilişkileri sürüyor, ama bunların tümü pamuk ipliğine bağlı.
Batı artık Türkiye’yi kucaklamıyor, despot Orta Doğu ile arasında bir set meydana getirdiği için ona katlanıyor.
AKP, Rus uçağını düşürerek büyük gayretlerle düzelttiği Moskova’yla ilişkilerini de bozdu. Gerçi bu konuda belirgin bir yumuşama var, ama Putin’in bundan sonra Erdoğan’a güveneceğini sanmak saflık olur.
İslam köklerine dönme gayreti içinde olan AKP, Batı’yla soğuyan ve zayıflayan ilişkilerini Arap ve Müslüman ülkelerle derinleştirerek dengelemek amacındaydı.
Bunu da beceremedi. Ne Sünni devletlere yaranabildi ne de Şii.
Dış politikada nezaketin yerine kabalık ve kabadayılık geçti. Öngörülebilirliğin yerini serseri mayınlık aldı. Son söylenecek sözleri başta söylemek, son yapılacak işi başta yapmak kural oldu.
Bunun en son örneğini, Ankara’nın Katar ile Suudi Arabistan’ın başını çektiği Sünni koalisyona karşı aldığı tutumda görüyoruz.
Kriz patlar patlamaz hükümet, Katar’a asker yollama kararı aldı.
Dışişleri Bakanı olduktan sonra süratle Ahmet Davutoğlu’nun karbon kopyası haline gelen Mevlut Çavuşoğlu “Körfez'deki tehditleri kendimize yönelmiş görüyoruz," buyurdu.
Ama ne tehdidin ne olduğunu açıkladı, ne de neden “kendimize” yönelmiş olduğunu.
Suudi Arabistan, yanına Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni, başka bazı Müslüman ülkelerini ve Trump’ın desteğini alarak Katar’ı terbiye etmek istiyor.
Katar bağımsız bir yol seçtiği için Suudiler ve dostları için bir tehdittir. İran’la iyi ilişkileri var. Mısır’da Müslüman Kardeşler’i, Suriye’de cihatçıları destekliyor. El Cezire televizyon kanalıyla Körfez’in gerici rejimlerini tedirgin ediyor.
Türkiye’nin bu kavgayla ne ilgisi var?
Çıkarı nedir ki Katar’a asker yollayacak ve Suudi koalisyonuyla savaşı göze alacak kadar ileri gitti?
Birkaç ay önce Doğu Akdeniz’de enerji konusunda bir konferansa katılmıştım. Konuşmacılardan biri ünlü bir İngiliz uzmandı. “Artık Türkiye ile konuştuğunuzda devletle mi konuşuyorsunuz, Erdoğan ailesiyle mi belli değil,” dedi.
Türkiye’nin Katar’ın yanında yer almasının nedeni, Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğu için değildir. Erdoğan ile Katar şeyhi arasında özel bir dostluk olmasıdır.
Tıpatıp Rus uçağını düşürmede olduğu gibi Katar’a asker yollama da bir adım sonrası düşünülmemiş bir hamledir.
Konu kurumsal değil durumsaldır, yani kişiseldir, çünkü artık denklem Türkiye=Erdoğan’dır.
Veya tersi.
...
*Bir arkadaşımdan ödünç aldığım deyim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2021
1.02.2021
24.01.2021
18.06.2020
4.06.2020
29.02.2020
27.02.2020
25.02.2020
13.02.2020
30.01.2020