M.Şükrü HANİOĞLU
Güncel tartışmalardan kafamızı kaldırarak büyük resme baktığımızda Türkiye'nin post-Kemalist döneme girmiş olduğunu görebilmek zor değildir. Toplumun gündemindeki tartışmaların önemli bir bölümünü üreten de içinde yaşadığımız için algılamakta güçlük çektiğimiz bu büyük dönüşümdür.
Türkiye hazırlıksız giriş yaptığı ve el yordamıyla ilerlediği bir geçiş döneminde Kemalist logokratik söylemin tedricen zayıflaması sonrasında ne yapılacağı konusunda anlamlı çözümler üretememiş ve Post-Kemalist gerçekliğin, Kemalizmin tezlerinin zıddını benimseyerek inşa edilebileceğini varsaymanın ötesine geçememiştir. Bunun ise geçiş döneminin uzamasına yol açmanın yanı sıra söylem düzeyinde onun karşıtı olmakla birlikte özünde "Kemalizm"e fazlasıyla benzer bir ideolojiyi üretme tehlikesini de taşıdığı ortadadır.
Logokrasi çökünce
İlginç olan post-Kemalist döneme en hızlı geçiş ve yeni koşulların gerektirdiği en kapsamlı dönüşümün bizzat "Kemalist" ideoloji tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Bu açıdan bakıldığında yeni döneme uyum sağlama alanında "Kemalist ideoloji"nin, post-Kemalist dönem hakkında onun "Kemalizmin zıttı olması gerektiği" ötesinde bir tasavvur geliştiremeyen diğer yaklaşımlardan bir adım ileride olduğu söylenebilir.
Kemalist dönem "Kemalizm"inin en önemli sorunu şüphesiz onun "çeşitliliği" idi. Resmî ideoloji tarafından anayasadan ilkokul andına, zorunlu inkılâp tarihi dersinden milletvekili yeminine ulaşan her alana sokulan "söylem" herkesi "Kemalist yapmak" iddiasıyla ortaya çıktığı için istemeden de olsa "Kemalizm"in bir logokratik söyleme dönüşmesine neden olmuştu.
Milliyetçisinden sosyalistine, "liberal"inden "Atatürk sağ olsaydı" kendi partisine katılacağını ileri süren "İslâmcı" liderine ulaşan bir yelpazede herkes "Kemalist"leştiğinde, "Kemalizm" kaçınılmaz olarak logokratik bir söylem biçimini alıyordu. Süreç içinde içi daha da boşaltılan bu söylem içinde yaşanılan gerçeklikle ilintilendirilemeyen ancak toplumun tümü tarafından yüksek sesle sabah andını söyleyen ilkokul öğrencileri gibi "anlamından ziyade kural gereği tekrarlanan" bir ezbere dönüşmüştü.
Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde görülen logokrasinin daha sığ bir benzeri olan bu yapının uzun bir süreç içinde tedricen çökmesi bir yandan siyasal alanda doldurulması gereken önemli bir boşluk yaratırken öte yandan da Kemalizm'i logokratik bir söylem olarak değil belirli tezleri öne çıkartan bir ideoloji olarak savunan bir kesimin ayrışmasına neden olmuştur. Diğer bir ifadeyle "herkesin Kemalist olmadığı," "logokratik ezberi tekrar etmediği," hattâ onu "eleştirdiği" bir toplumda "yeni Kemalizm" belirginleşebilmiş ve kendi içinde tutarlı bir ideolojik yaklaşım üretebilmiştir.
Post-Kemalist Kemalizm
Sağ, liberal ve İslâmcı logokratik Kemalist söylemlerin ortadan kalkışı, kendisini "sol"da konumlandıran (bunun gerçekle ilişkili olmaması farklı bir sorundur), otoriter, seküler, yabancı düşmanlığı ve milliyetçi vurguları güçlü, özgün bir Kemalizmin şekillenmesini ve ideoloji üzerinde tekel oluşturmasını mümkün kılmıştır.
Günümüzde CHP'nin bir kesimi dışında logokratik söylemi tekrarlayan kalmamıştır. Diğer Kemalizmlerin logokrasinin sona erişinden sonra doğan kuşaklar tarafından tevârüs edilmeyecek kalıntıları günümüzde kendisini "Ulusalcı" sıfatıyla tanımlayan çevrenin "yeni Kemalizm"in temsilcisi olduğu gerçeğini görmemize engel olmamalıdır.
Post-Kemalist dönemin Kemalizmi olan "Ulusalcılık"ın anakronik karakteri nedeniyle günümüz gerçeklerinden kopuk, post-modern dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunlara cevap verebilmesi mümkün olmayan bir ideoloji olduğu ortadadır. Buna karşılık logokratik Kemalist söylem ile karşılaştırdığımızda bu ideolojinin belirgin tez ve yaklaşımlar içerdiği, iç tutarlılık taşıdığı şüphe götürmez.
On dokuzuncu yüzyıl sonundaki egemen düşüncelerinin ürünü olan bu seküler milliyetçilik, altınçağdaşlaştırdığı 1930'lar dünyasını yeniden üretme amacıyla "tekil modernlik" tasavvuru üretmekte, Regis Debray'nin sığ tezlerini daha da sulandırarak "demokrasi" ile çatışan "evrensel cumhuriyetçilik" yaklaşımı üzerinden seçkinci bir otoriterliği kutsamaktadır.
Bu "otoriter cumhuriyetçilik" kendisini anti-emperyalizm ve açık piyasa ekonomisi karşıtlığı üzerinden "sol"da konuşlandırmaktadır. Tekrar edilmesi gerekirse bu, günümüz gerçekleri çerçevesinde ele alındığında fazla anlamlı olmayan, buna karşılık "iç tutarlılığı" bulunan bir ideolojidir.
Gelecekte Kemalizm
Post-Kemalist dönemin ilerleyen yıllarında "Ulusalcılık"ın popülerliğinin azalacağını ileri sürmek kehânet olmaz. Günümüzde logokratik Kemalist söylemi tekrar eden yegâne yapılanma olan CHP'nin de ya Ulusalcılığın örgütü haline gelerek marjinalleşeceği ya da gerçek anlamda bir sol partiye dönüşerek yeni Kemalist ideolojiyi kendi dışında alanlara yönelmeye zorlayacağı ortadadır.
"Ulusalcılık"ın marjinalleşmesi Türkiye'nin normalleşmesi ve içinde yaşadığı çağın global gerçeklikleriyle bağdaşabilmesinin önemli göstergelerinden birisi olacaktır. Ancak "Ulusalcılık"ın kaçınılmaz marjinalleşmesi, post-Kemalist yapılanma alanındaki sorunları çözemeyecek ve boşlukları dolduramayacaktır.
Post-Kemalist Türkiye, logokratik bir söylemin toplumu varolduğuna inandırdığı, gerçekte ise aldatıcı bir dış görünüş ötesinde içerikten yoksun bir yapının yeniden inşa edilmesiyle şekillenecektir. Gereken dönüşümün hedefi ise şüphesiz logokratik bir vesayet rejiminden katılımcı, çoğulcu bir demokrasiye geçilmesidir. Logokrasi çökmüştür; ama yeni yapının inşa edilmesinde oldukça sınırlı yol alınabilmiştir.
Logokratik "Kemalist" söylemin yerini "Ulusalcı" ideolojinin alması dönüşüme en hızlı ayak uyduranın "Kemalizm" olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak dönüşümün sadece post-Kemalist Türkiye'de hızla marjinalleşecek bir ideolojinin anakronik tezlerinin çürütülmesiyle gerçekleştirilemeyeceği ortadadır. Toplumun bu alanda kapsamlı bir tartışmayı başlatması ve çoğulcu yeni düzenin temellerini atacak yeni bir toplum sözleşmesini yaratması zorunludur.
Ulusalcılığın marjinalleştiği ancak farklı bir logokratik söylem geliştirerek, çoğulcu, katılımcı toplum yaratma çabasında sınıfta kalmış bir Türkiye bu amaca ulaşamadığı gibi sıkıntılı süreçlerden yeniden geçme zorunda kalacak, zaman ve enerjisini israf edecektir.
Post-Kemalist toplum yaratılması, son tahlilde, Kemalizm ile ilintilendirilemeyecek bir gelişmedir. Ulusalcılık olarak adlandırılan, zamanın ruhu ile çelişen ancak iç tutarlılığı olan bir ideoloji yaratarak marjinalleşmeyi kabul eden toplum kesimleri yeni düzene geçiş alanında öncülüğü gerçekleştirmişlerdir. Bu aşamada toplumun geri kalanının da bu düzenin açık, çoğulcu bir demokrasi olması konusunda harekete geçmesinin gerektiği ortadadır.
.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018