M.Şükrü HANİOĞLU
Paris'te toplanan 1902 Jön Türk Kongresi üzerine yabancı basında değişik yazılar kaleme alınmıştı. "The Times (Londra)" da konu hakkında 11 Şubat 1902'de "The Congress of Ottoman Liberals (Osmanlı Liberallerinin Kongresi)" başlıklı bir değerlendirme yayımlamayı uygun görmüştü. Yazı, Londra Sefareti tarafından tercüme olunmak üzere Bâb-ı Âlî'ye gönderildiğinde, görevlendirilen memur "Ottoman Liberals/Osmanlı Liberalleri" ifadesini "Osmanlı Fesedesi(Fesatçıları)" şeklinde çevirmeyi uygun görmüştü.
Söz konusu tercümeyi yapan bürokratın tarihimize "liberallik"i "fesatçılık" ile ilişkilendiren ilk kişi olarak geçeceğinin farkında olmadığı şüphesizdir. Ancak bu tuhaf çeviri, "liberallik"in günümüzde olduğu gibi "olumsuz bir etiket" olarak kullanılması arzusundan değil tam tersine, "Jön Türkler"e "liberal" benzeri olumlu bir sıfat yakıştırmanın dönem koşullarında sorun yaratabileceği endişesinden kaynaklanmıştı.
Liberal olmayan "liberal"ler
Gerçekte Jön Türklük "liberal" bir hareket olmaktan fazlasıyla uzaktı. Anılan kongreden birkaç yıl önce Mizancı Murad Bey, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin Avrupa'daki "muhafazakâr partiler"e benzediğini dile getirmişti. "İttihatçılık"a sosyolojik eleştiriler getiren ve 1980'lerden itibaren kendisine "Türkliberalliğinin kurucusu" pâyesi bahşedilen Sabahaddin Bey'in temel yaklaşımları da "Science sociale hareketi"nin düşünsel arka planını oluşturan muhafazakâr kuramlar ile Fransız Katolik radikalizminin Üçüncü Cumhuriyet karşıtı tezlerinden kaynaklanmıştı.
Diğer bir ifade ile Osmanlı toplumunda, Sakızlı Ohannes Paşa'dan İttihad ve Terakki'nin iktisat siyasetlerini şekillendiren Mehmed Cavid Bey'e uzanan yelpazedeki entelektüellerin benimsediği "ekonomik liberallik"e koşut bir "siyasal liberallik" mevcut değildi. İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde "Ulûm-i İktisadîye ve İctima'îye Mecmuası" iki "liberallik"i bağdaştıran bir yaklaşım geliştirmeye gayret etmiş; ancak bu, bir "siyasal" hareketin ideolojik altyapısını oluşturmamıştı.
On dokuzuncu asır başında Fransız düşünürlerinden etkilenerek özgürlükçü bir anayasanın kabûlünü savunan ve "Liberales" olarak adlandırılan İspanyol entelektüellerinden itibaren "siyaset" ile ilişkilendirilen "liberal"liğin farklı tanımları yapılmıştır.
Buna ek olarak Osmanlı/Türk örneğinde İngiltere'deki "Tory-Whig" kutuplaşmasının yerini alan "Muhafazakâr-Liberal" benzeri bir siyasal gelenek de şekillenmemiştir.
Bu nedenlerle Batı kamuoyu, Osmanlı toplumunda özgürlüklerin artırılması talebinde bulunan örgütlenme ve kişileri "karşıtları"ndan hareketle "liberal" olarak tavsif etmiştir. İttihad ve Terakki örneğinde görüldüğü gibi bu nedenle "liberal" sıfatı yakıştırılanlar iktidara geldiğinde bu etiket onların muhalifleri için kullanılmıştır.
Siyasal liberalizm tanımının muğlâklığı ve örnekler arası kapsamlı farklılıklara karşılık Yeni Osmanlılardan İttihad ve Terakki'ye, Sabahaddin Bey'den Ali Fethi Okyar'a uzanan yelpazedeki birey ve örgütlenmelerin bu sıfatla değerlendirilmesi zordur.
"Özgürlük" talebi
Cumhuriyet öncesinde "liberal" olarak nitelendirilen örgüt ve bireyler "siyasal liberalizm" değil değişik nedenlerle daha fazla "özgürlük" talebinde bulunmaortak paydasında birleşmişlerdir.
İlginç olan "iktisadî korumacılık" savunusu yapan ve bâzıları Friedrich List ile Alman tarihçi okulundan etkilenen entelektüellerin "ekonomik liberalizm" eleştirilerini "siyasal liberalizm"e teşmilden kaçınmalarıdır. Ahmed Midhat Efendi ve Akyiğitoğlu Musa Bey'den Ziya Gökalp ve Moiz Kohen (Tekin Alp)'e uzanan literati "bırakınız yapsınlar" eleştirisini yüksek tonda dile getirirken, "bırakınız geçsinler" konusunda genellikle sessiz kalmıştır.
Erken Cumhuriyet de "liberalizm"e bu çerçevede yaklaşmış, Kemalizm ideologluğuna soyunan siyasetçiler hedefe "ekonomik liberalizm"i koymuştur. Örneğin Recep Peker, "liberalizm"in "hürriyet inkılâbı"nın neticelerinden olduğunu belirtirken, iktisadî alana uygulanmasının onun "suiistimal" edilmesine neden olduğunu savunmuştur. Kendisine göre "liberal devlet" ve dayandığı "parlamentarizm" de "tefessüh" etmişti, onun yerini "tek parti" ve "ulusal şef"e sahip bir otoriterlik almalıydı. Ama Peker temel eleştirilerini "ekonomide serbestiyet" talebinde bulunanlara hasrediyordu.
Benzer şekilde "liberalizm"in bir "masal" olduğunu ve "öldüğünü" düşünen Mahmut Esat Bozkurt da "müdahaleciliğinin" "iktisadî sahalara ait" olduğunu vurguluyordu.
İlginç olan "siyasal liberallik"in "özgürlük talebi" ile ilintilendirilmesi ve bu nedenle aslî hedef haline getirilmesine mesafeli yaklaşılmasıdır.
Erken Cumhuriyet ideolojisinin "iç düşmanlar"ı "mürteci" ve "komünist"lerolurken, siyasal liberallik, "şartlarımıza uymayan özgürlükleri talep etme" sınıflamasına dahil edilerek düzeyli tenkitlere uğratılmıştır.
Neo-Kemalizm ve açık toplum
Tarihî arka plan, günümüz neo-Kemalist ulusalcılığının "siyasal liberal"liği öncelikli tehdit ve "ihanet şebekesi üyeliği" olarak kavramsallaştırmasının üzerinde durulmasını gerekli kılmaktadır.
Bu yaklaşım Erken Cumhuriyet döneminde dahi "hürriyet talebi"yle ilintilendirilmesi nedeniyle "başarısız" ve "geçmişe ait" olduğunun vurgulanılması ile yetinilen "siyasal liberallik"i "özgürlük istediği için" düşmanlaştırmakta ve "öncelikli tehdit" olarak sunmaktadır.
Yaratılan "liberal ihanet şebekesi tehdidi" algısı, "çoğulculuk"un ancak "muhalefet ideolojisi" olabildiği ve karmaşık gelişmeleri "komplo kuramları" yardımıyla açıklama eğilimi taşıyan bir toplumda hatırı sayılır alıcı bulmaktadır.
Düşmanlaştırılanlar içinde gerçek "liberaller," örneğin, Liberal Düşünce Topluluğu benzeri kuruluşların üyeleri, küçük bir oran oluşturmakta, onların yanı sıra muhafazakârlardan sosyalistlere uzanan bir yelpazede yer alarak "özgürlük" ve "çoğulculuk" talebinde bulunanlar "liberal," "fesatçı" ve "yabancıişbirlikçisi" olarak yaftalanmaktadır.
Bunun neticesinde ise "liberal," ABD'deki "L kelimesi (L word)" gibi "aşırılık," "topluma yabancılık" ve "kozmopolitlik" ile ilintilendirilen bir kavramsallaştırma haline gelerek "özgürlük" ve "çoğulculuk" talepleri onun üzerinden "ihanet söylemi"ne dönüştürülmektedir.
Böylesi bir "liberallik" tanımı üzerinden "çoğulculuk" karşıtlığı yapanların hedefinin "liberalizm" olmadığı açıktır. Altın çağlaştırılan iki savaş arası dönemde şekillenen otoriterliğin vesayet kurumları aracılığıyla sürdürülmesi, tekil ve yaşam tarzı üzerinden tanımlanan bir "modernlik"in yasakçı uygulamalarla benimsettirilmesi, dindarlığa tehdit olarak yaklaşan "laikleşmemiş laiklik"in "din-bilim çatışması" üzerinden dayatılması, yanılmaz kurucu lider kültünün sorgulanmaksızın sahiplenilmesini arzulayan bir dogmatizm her türlü "kapalı toplum eleştirisi"ni "liberal"lik sepetinde toplayarak "ihanet" olarak yaftalamakta, bu da "iç düşmanlar söylemi"nin egemen olduğu bir toplumda kabûl görmektedir.
Bunun ise son tahlilde "liberalizm" değil "açık toplum" karşıtlığı olduğu şüphesizdir.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018