Murat AKSOY
Son aylarda yazdığım köşe yazılarına eskisinden farklı tepkiler geliyor. Bu yazılarda eskilerine göre temel farkın 'bardağın boş tarafını görmek' olduğunu ifade ediyorlar.
Ben hiç öyle olduğunu düşünmedim. Tam tersine AK Parti'yi siyaseten destekledim, oy verdim.
Türkiye'de evrensel anlamda siyasetin -geçmişteki kısa dönemleri saymazsak- 2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesiyle kurumsallaşmaya başladığını; toplumsal sorunların ilke defa kamusal alanda tartışıldığını ve Kıbrıs'tan Kürt sorununa, Alevilerin sorunlarından askeri vesayetle mücadeleye kadar pek çok sorunun ilk defa konuşulduğunu, tartışıldığını yazdım.
Bu açıdan son 11 yılda siyaseten olan pekçok şeyin 'ilk defa' olmasının bu anlamda normal olduğunu ifade ettim.
GEÇİŞ DÖNEMİNDEKİ TÜRKİYE
Bu süreci kesintiye uğratmak isteyenlerin son yıllara kadar yoğun bir çaba harcadığını ve bu süreçte güçlü bir AK Parti'ye ihtiyaç olduğunu hatta parti tüzüğünde yer alan 'üç dönem' kuralının da kaldırılması gerektiğini yazdım. Türkiye'nin 'geçiş dönemi'nde olduğu için siyaseten güçlü bir AK Parti'ye ihtiyacımız olduğunu ifade ettim.
Hala aynı görüşteyim. Türkiye'nin hala siyasal meşruiyeti devletten değil; toplumdan alan, toplumsal meşruiyeti güçlü, demokratikleşmeyi, normalleşmeyi, çoğulculuğu, kamusal alanda farklılıkları zenginlik gören, katılımcılığı, şeffaflığı kendisine siyasi ilke olarak benimsemiş bir iktidara ihtiyacı var.
Türkiye'de 2002, yani AK Parti iktidarı ile başlayan süreçte siyasetin kurumsallaşması, askeri vesayetin geriletilmesi, toplumsal sorunların tartışılması bakımından çok önemli mesafeler alındı. Bunları görüyor ve AK Parti'nin hakkını teslim ediyoruz.
Ancak son birkaç yıl içinde demokratikleşme, normalleşme ve sivilleşme konularında alınan yolda duraklama başladı. Bunda AK Parti'nin her zaman 'devlet otoritesinin' temsilcisi olan 'bürokrasi'yle yakınlaşması hatta onu üretmesi kadar, siyaseten bu sürecin 'tek bacaklı' yürümesinin de payı var.
Bu durumu da çoğu kez AK Parti'nin 'büyük siyasi yalnızlığı' olarak gördüm. Bugün AK Parti üzerindeki en büyük psikolojik baskı unsuru 'üç dönem' uygulamasının yarattığı baskıdır. Burada baskının asıl kaynağı üçüncü dönemini dolduran 71 milletvekiliyle değil; bizatihi Başbakan Erdoğan'la ve onun siyasi geleceğiyle ilgilidir.
Bu psikolojiyi ve Türkiye için tabloyu ağırlaştıran durum da AK Parti'nin bu 'büyük siyasi yalnızlığı'dır.
Bugün bu siyasi yalnızlık şu üç sebeple artarak devam etmektedir:
İlk olarak, siyaseten varlıklarını ve meşruiyetlerini AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden alan parti/grup ve yapıların hala siyaset dışı yollara tevessül etmeye devam ediyor olmaları;
İkincisi, AK Parti'ye siyasi alternatif olmak, onu demokratik adımlar atmaya zorlamak yerine 'siyasi muhalefet' yapan partilerin olması;
Üçüncüsü de, AK Parti'nin geçmişte demokrasi koalisyonu kurduğu parti/grup/kanaat önderleri ile yolları ayırarak yoluna devam etmek istiyor olmasıdır.
AK Parti'yi siyaseten en çok yalnızlaştıran ikinci ve üçüncü seçeneklerdir.
AK Parti'nin siyaseten yalnız bırakılması ve kendi tercihiyle de bu yalnızlığı sahiplenmesi, partinin içe kapanmasına; 'muhafazakâr demokrat' siyasi kimliğinin mikro düzlemdeki pratikleri ile 'muhafazakâr sağ' bir parti kimliğine dönüşmesine sebep oldu.
Bu dönüşümün kaçınılmaz ilk sonucu aşırı güç yoğunlaşmasıdır. Ortak akıl yerine tek aklın egemen olduğu siyaset yapma biçminin tercihiyle birlikte farklı seslerin kendini ifade etmekten çekindikleri siyasal bir ortam oluştu. Böyle bir ortam da kaçınılmaz olarak başta milletvekilleri olmak üzere partililerin 'öz fikirleri' ile 'resmi görüşleri' arasındaki mesafenin giderek açıldığı, medyada tek sesli hale geldiği, eleştirenlerin de 'öteki' olduğu bir siyasal iklimi doğurur.
BEN İŞİMİ YAPIYORUM
Elbette herhangi bir partinin siyasi tercihleri konusunda söyleyecek sözümüz olamaz. Ancak AK Parti 'herhangi bir parti değil'. AK Parti bir tür 'kurucu parti'. Ve bana göre sorumlulukları sıradan bir partiden daha fazla.
Yazılarımda AK Parti'ye yönelik eleştiri varsa bu AK Parti üzerinden siyasete yapılan bir eleştiridir. Bu açıdan kendimi AK Parti karşıtı değil, herkes için özgürlük, eşitlik ve adalet talep eden bir vatandaş olarak görüyor ve bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyorum.
AK Parti'nin siyasi yalnızlığı içerde siyasal gerilim ve toplumsal kutuplaşmayı beslediği ölçüde; dışarda Türkiye'nin içe kapanmasına ve yalnızlaşmasına yol açmaktadır. Yalnızlığın değerlisi romantizm, gerçeği ise reel politiktir.
Bu açmazdan kurtuluşun ilk adımı AK Parti'nin yeniden toplumsal farklılıklara dayalı demokrasi koalisyonları inşa etmesi olacaktır.
twitter.com/murataksoy
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018