Murat AKSOY
“Biz değilsek kim?
Şimdi değilse ne zaman?”
Mihail S. Gorbaçov
Kürt sorununun demokratik çözümünü önceleyen Barış Vakfı, geçtiğimiz hafta sonu önemli bir çalıştay düzenledi. “Çatışma Çözümünde Uluslararası STK Deneyimleri” adını taşıyan çalıştaya katılan yabancı STK temsilcileri, kendi ülkelerindeki çatışma çözümlerinin konusundaki deneyimlerini aktardılar. Bunlar içinde kuşkusuz en dikkat çekeni İrlanda ve Kolombiya deneyimi oldu.
Bu çalıştayı benim açımdan ilginç kılan ise “dar” bir grupla gerçekleşmesi oldu. Vakıf yöneticilerinden aldığım bilgiye göre davet edilen bazı kişi ve kurum temsilcileri davete icabet etmemiş.
Belli ki STK temsilcileri, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda “Kürt sorununu” konuşmayı lüks sayıyorlar. Bunun için olsa gerek, muhafazakâr kesimden de, laik kesimden davet edilen kimi kurumlar katılmamayı tercih etmişler.
Çalıştaydaki konuşmaları dinlerken, zihnim eskilere gitti. Kürt sorununun adının konulduğu, siyaseten sahiplenildiği ve önceliğin bu sorununun çözümüne verildiği günlere.
Uzun bir geçmişi olan arka kapı diplomasisi sonrasında 3 Ocak 2013’de Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın İmralı ziyareti, siyasi iktidarın Kürt sorununun çözümü konusundaki en önemli adım oldu. Ve böylece “çözüm süreci”başladı.
LİDERLER DEĞİL TOPLUM SAHİPLENMELİYDİ
Ama ne yazık ki, bundan sonraki süreçte üzerinde mutabık kalınan adımların atılması siyasi güç dengeleri, seçim kazanma kaygısı düşünülerek atılamadı.
Bu sürecin iki büyük zaafı oldu. İlki sürecin, Meclis ve siyasi partiler üzerinden toplumsallaşması yerine iki liderin inisiyatifine bırakılması. İkincisi ise adlandırma.
İlkinden başlayalım. Çözüm sürecinin ana taşıyıcısı olan siyasi iktidar da, Kürt siyasi hareketi de, süreci siyaseten sahiplenmek yerine iki liderin -Erdoğan ve Öcalan- inisiyatifine bıraktılar.
Her iki taraf için de güvence, “iki liderin güçlü iradesi”ydi. En azından kamusal alanda yüksek sesle bu ifade ediliyordu.
Liderlere atfedilen “kutsiyet”, iki tarafın da en büyük yanılgısı oldu. Sonuçta, liderlerin kişisel arzuları sürecin de sonu oldu.
‘KÜRT SORUNU’, ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ FARKI
Sürecin ikinci hatası ise “Kürt sorununun çözümü” ile “çözüm süreci” arasındaki farkın yok sayılması ve Kürt sorununun çözülmesi, çözüm süreci içinde eritilmesine yeterince itiraz edilmemesiydi.
Çözüm sürecinin nihai hedefi, PKK’nın silah bırakması idi. Nitekim süreçle birlikte silahlar susmuş, ülke içindeki silahlı unsurlar çekilmeye başlamıştı. Ama bu, tek başına çözüm değildi ve çözümün konuşulmadığı ortamda ise potansiyel olarak büyük bir tehlikeydi.
Çözüm süreci esas olarak, geri çekilenlerden ülkeye dönmek isteyenlerin “nasıl” döneceklerine ilişkin sosyal ve toplumsal entegrasyon projeleri üretmek, dönmek istemeyenlerin ise başka ülkeleri gidişini sağlayacak şekilde silahların gömülmesiydi.
Kürt sorununun çözümü ise temelde Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçmektedir. Kürt sorunu, temelinde kimlik, hak, özgürlük ve eşit vatandaşlık olan “demokratikleşme” sorunu idi.
ÇÖZÜM DEMOKRATİKLEŞMEDEYDİ
Ve demokratikleşme ülkenin sadece Doğu ve Güneydoğu Bölgesi için değil tümü için işlemesi gereken bir süreçti.
Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesi, Kürt sorunu başta olmak üzere, Alevilerin, azınlıkların, farklı etnik ve dinsel kimliklerin de sorunlarının kamusal alanda çözülmesinin anahtarıydı.
Bu açıdan Kürt sorununun çözülmesi yani genel demokratikleşme sürdüğü sürece çözüm süreci daha güçlü siyasi irade ile devam edecekti. Ama olmadı.
Nitekim Gezi sürecinde siyasi iktidarın, protestoculara karşı uyguladığı orantısız şiddet, kullanılan siyasal dil bir bütün olarak demokratikleşmenin de sonu oldu.
Nitekim devam eden süreçte PKK, varılan anlaşma gereği atılmayan demokratikleşme adımlarını gerekçe göstererek, 9 Eylül 2013’te geri çekilmeyi durdurdu.
BÜYÜK BARIŞTAN BÜYÜK SAVAŞA
Elbette bu süreç, sadece iç politikadaki gelişmelerle değil, dış politikadaki gelişmelerle de değerlendirilmelidir.
Ki devam eden süreci biliyoruz.
28 Şubat 2015’de “büyük barış” olarak lanse edilen, 10 maddeden oluşan “Dolmabahçe Mutabakatı”, ilan edilmesinden tam üç hafta sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanımayarak yok sayıldı ve süreç yeni bir boyut kazandı.
Sonraki süreci hepimiz biliyoruz. Temmuz 2015’den itibaren yaşanan kanlı süreç, PKK’nın da demokratik çözümü içselleştiremediğini ve istemediğini açık biçimde ortaya koymuştur. Ülke büyük barış ortamında kısa sürede büyük savaş ortamına evrilmiştir.
Bugün her iki taraf da, farklı beklenti ve çıkarlarla “çözümsüzlüğü” sürdürme konusunda aynı yerde durmaktadırlar.
Ve hepimiz, bu sürecin kazananlarını ve kaybedenlerini biliyoruz.
ÖNCELİK HALA DEMOKRATİKLEŞMEDE
Bugün Türkiye, 2013 ve sonraki koşullarından çok farklı bir yerde durmaktadır.
Yönetim sistemi değişmiş, siyasi güç merkezileşmiş, Meclis büyük ölçüde işlevsiz hale getirilmiştir.
Bugün elbette temel sorunun demokrasinin sınırlarının her alanda daralması ve otoriterleşmedir. Bu durum Kürt sorunu başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin, düşünce ve ifade özgürlüğünün de konuşulamadığı, tartışamadığı bir siyasi iklimi ima eder.
Oysa bu siyasi iklim tam tersine siyasete, siyasi partilere, aydınlara, kanaat önderlerine ve STK’lara daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Var olan siyasi iklimden şikayet eden tüm aktörlerin “demokrasi ortak kesininde” bir araya gelmesi elzemdir.
Bu bir araya geliş, siyasi alanda da, sivil alanda da gerçekleşmelidir. Farklı siyasi partiler ve STK’lar hattında kurulacak demokrasi temelli hat, içerdeki bu sıkışmışlığın ve gerilimin düşmesinde de önemli işlev görebilir.
O yüzden bugün farklı siyasi pozisyonlarda durun STK’ların da, siyasi partilerin de demokrasi bağlamında bir araya gelmeleri her zamankinden daha önemlidir.
Bunları bir araya getiren başlık, Kürt sorunu da olabilir, ifade özgürlüğü de. Her tartışma başlığı, bir araya gelmek için bir fırsattır. Ve her fırsat değerlendirilmelidir.
Barış Vakfı, önemli bir başlıkla STK’ları ve kimi akademisyen ve yazarları bir araya getirerek bir adım atmıştır. Devamı gelmelidir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018