Murat AKSOY
Başbakanın çağrı yaptığı Kürt aydınlarından biri olan Muhsin Kızılkaya "Devlet demokratik çözüme ikna olurken, PKK 1990'lardaki derin devlete özendi, adeta JiTEM'leşti. Örgütün JİTEM'e dönüşmesine sadece ben değil bütün Kürtler itiraz ediyor" dedi.
MURAT AKSOY
Gazeteci olarak gündemi takip etmek ve ona müdahil olmak her zaman o kadar zevkli olmuyor. Bu hafta olduğu gibi. Önce Bitlis'in Güroymak ilçesindeki mayının patlaması ile 5'i polis 2'si çocuk 8 şehit, sonra Hakkari'nin Çukurca ilçesinde 8 ayrı noktadan eş zamanlı baskında 24 genç askerin şehit olması 18'inin de yaralanması. Böyle bir gündem üzerine yazmak konuşmak zor hem de çok zor.
Bu saldırıların olduğu gün Türkiye için tarihi bir fırsat olan yeni Anayasa yolunda oluşturulan uzlaşma komisyonunun ilk toplantısı ertelenmedi. Ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek, "Bu yoldan dönüş yok," diyerek çok önemli bir çıkış yaptı. Başbakan Erdoğan bu saldırılardan sonra çok önemli bir açıklama yaptı ve "itidal" dedi. Erdoğan, siyaset zeminini terk etmeyeceği mesajını verdi. Sonra Kürtlere, Kürt seçmenlere, Kürt annelere, Kürt yazarlara, Kürt aydınlara seslendi. Onlardan daha çok ses duymak istedi. Aslına bakarsanız Kürt yazarları ve aydınları konuşuyor, yazıyor, çiziyor. Bunun için PKK tarafından tehdit bile ediliyorlar. Şiddettin haksızlığını, şiddetle sonuç alınmayacağını söylüyorlar. Bunlardan birisi yazar ve çevirmen Muhsin Kızılkaya. Kızılkaya ile son gelişmeleri konuştuk.
Nasıl başlayacağımı bilmiyorum çünkü zor zamanlardayız.
Evet, konuşmanın zor olduğu günlerdeyiz ve bekli de en fazla bugünlerde konuşmalıyız. Gencecik çocuklarımız ölüyor ve buna ihtiyarlar karar veriyor. Yıllar önce yazdığım bir yazının başlığı hala aklımda; bu ülkeyi "genç ölüler mezarlığına" çevirdik. Bu ülke bunu hak etmiyor. PKK'nin şu andaki taleplerinin hiç birisi silahlı mücadeleyi haklı kılmayan taleplerdir. Bu talepler için neden hala karakolları basıyorsun, yollara mayın döşüyorsun; masum insanları, eğlenmeye giden kızları, hamile kadınları "yanlışlıkla" öldürüyorsun?
14 Temmuz'dan sonra ciddi bir değişim var PKK stratejisinde...
PKK'nın yıllar içinde oluşturduğu bir strateji bu. Bu stratejinin adı da devrimci halk savaşı. Bu stalinist jargondan oluşturulmuş bir kavram. Ama uygulama alanı bulmamış. Bunun teorisini Öcalan geliştirmiş. Öcalan yakalandığında bu teorinin adı "demokratik cumhuriyete" evrildi. Sonra "demokratik konfederalizm" oldu, daha sonra da "demokratik özerkliğe" dönüştü. Aslında bu üç teori bir çok açıdan Kandil'in, tabanın kendisine bağlı tutmanın önemli aracı oldu. Öcalan kendince teoriler geliştirirken Kandil'de pratik alana kafa yordu ve tekrar devrimci halk savaşına dönüldü. Eğer Kürt sorununun çözümümde bazı adımlar daha hızlı atılabilseydi bu strateji gündeme gelmeyebilirdi. Ama ben özellikle 14 Temmuz'dan itibaren hayata geçirilmiş bu stratejinin Öcalan'a rağmen uygulamaya konulduğunu ve bunu yapanların da Kandil'de 1970'lerin sol kültürü ile yetişmiş kadrolar olduğunu düşünüyorum. Onlar içlerinden uhde kalmış "devrim" hayalini hayata geçirmeye çalışıyorlar.
KANDİL RÜŞT ISPATI DERDİNDE
Öcalan'a rağmen mi?
Öcalan'a rağmen. Bana kalırsa Kandil'dekilerin bir kısmı kendi "rüştlerini" ispatlamak için Öcalan'a rağmen bu şiddeti tırmandırdılar.
Karayılan Kandil'de bir fikir ayrılığının olmadığını söyledi ama...
Öyle yazdı ama ben yine de öyle olduğunu düşünmüyorum. Bence Murat Karayılan ve ekibi bu stratejinin çok içinde değil.
Kimdir bu şiddetin mimarları...
Cemil Bayık, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu ve Bahoz Erdal. Bu şiddeti tırmandıranlar, Türk solunun geleneği içerisinden gelmiş; Cemil Bayık dışında ikisi Kürtçe bile bilmiyor, biri Suriyeli Kürt. 1970'li yıllarda devrimci halk savaşı ile Türkiye'de devrim yapma düşünü bir biçimde gerçekleştirme yoluna gittikleri görülüyor. Ve 14 Temmuz'dan yaşadığımız bir "son kalkışma". Ama sonuçları kendileri için çok vahim olmaya gebe bir kalkışma. Biz 27-28 yıllık savaş tarihine baktığımız zaman, aydınların hep devlete söylemeye çalıştığı şey şuydu "bu iş silahla olmuyor". Devlet silahla olmayacağına ikna oldu. Fakat bu sefer PKK bu işin silahla olabileceğine inandı.
PKK DERİN DEVLETİN YERİNİ ALDI
PKK o zaman eski devlete mi özendi?
Öyle. 1990'lı yılların başından itibaren herkesin, PKK'nin de dahil olmak üzere şikayet ettiği en büyük şeylerden bir tanesi fail-i meçhul cinayetlerdi, sivillere yönelik alçakça saldırılardı. Bu cinayetlerin işe yarayabileceğini düşünü devlet. O yıllarda derin devlet ve JİTEM bunları gerçekleştiriyordu. Bugün biz bunların aslında Ergenekon denilen yapının parçaları olduğunu artık biliyoruz. O cinayetlerin, faili meçhullerin işe yaramadığını, zamanla gördüler ve hepsi içeri tıkıldı. Gariptir şimdi aynı cinayet yöntemlerinin benzerini bu sefer PKK uyguluyor. Yüksekova'da sadece ve sadece kirli sakallı olduğu için polise benziyor diyerek öldürülen mühendis cinayeti mesela. Bu, 1990'lı yıllarda JİTEM'in, yoldan geçerken PKK'li zannettiği adamı vurması, "pekaka" yerine "pekeke" dedi diye kafasına kurşun sıkarak adamları öldürmesine benziyor. Savaş o yüzden gayri meşru bir araçtır, zamanla düşmanına benzetir seni. Bugün temel görevimiz neredeyse PKK'yi Kürt sorununun silahlı yöntemlerle çözülmeyeceğine ikna etmek oldu.
Bu görevi kim yerine getirebilir?
Bakın Türkiye'de devletin kabuk değişmesine yol açan şey, devletin muhalif saydığı bir kadronun devleti yönetmesi oldu. AK Parti ve Erdoğan bunu başardı. Buradan bakınca PKK'yi değiştirebilecek olan şey sivil alanda siyaset yapan güçler, yani BDP'dir ama BDP bunu yapamaz.
Neden?
Çünkü Türkiye'de modernleşmeden itibaren her şey tersinden olduğu gibi Kürt sorununda da böyle oldu. Siyasi muhalif bir hareketten silahlı mücadele hareketi çıkmadı, silahlı mücadeleden siyasi parti çıktı. Yani bugün BDP, PKK'nin var ettiği bir şeydir. O yüzden PKK'nin dediklerinin dışına çıkamaz. Bakın 1990'ların başından bugüne yani HEP'den BDP'ye kadar bir çok parti kuruldu. Bugün HEP'ten ya da DEP'ten kaç kişi BDP'de siyaset yapıyor? BDP'nin başındaki Demirtaş kaç yaşında? Oysa PKK'yi kuranlar, Merkez Komite üyelerinin, hayatta olanların neredeyse hepsi yerinde duruyor. Ayrılanlar ve öldürülenler hariç.
HALKA KARŞI HALK SAVAŞI OLMAZ
Neden?
Kendini dönüştüremiyor, içlerinden aydınların çıkmasına izin vermiyor, hala dünyayı ve hayatı 1970'lerin sol jargonu ile okuyorlar. Öcalan'ı bunlardan ayıran özellik hapishanede entelektüel olarak kendini geliştirmesi olmuştur. Özellikle neo-marksistlerin eserleri ile. Geliştirdiği tezler de o eserlerden devşirilmiştir. Dağdakiler bu tarz gelişmelerin dışında kaldı. Onlar bir de ortodoks-marksist gelenekten geldikleri için değişmemeyi de erdem saydılar.
BDP'DEN ÇOK ŞEY BEKLEMEYELİM
BDP'liler siyaseti güçlendirmek için adım atmıyorlar?
Atamazlar. Eğer PKK, BDP'den doğmuş olsaydı işin sahibi BDP olurdu ve bunları konuşurduk. Ama BDP'nin kaynağı PKK olduğu için onun dediği oluyor. BDP ya da diğer örgütler günün birinde PKK yasal alana çekilirse, yasal alanda kullanılmak üzere kurulmuş yapılar. Onun dışında bir anlamı yok.
Bağımsız siyasi parti değil mi?
Yasal olarak böyle ama her durumda muhatabın kendileri değil, İmralı, Kandil olduğunu söylüyorlar. Aslında devlet de bunun farkında.
Nasıl yani?
Bakın sızan MİT-PKK görüşmelerine. Orada PKK'den, KCK'den, Kongra_Gel'den birer temsilci var; BDP'den kimse var mı, yok. Çünkü silahsızlandırma sürecinde işlevi yok BDP'nin o yüzden. BDP'den çok şey bekliyoruz; acz içine düştüğümüzde de BDP'ye vuruyoruz, kendimizi kandırmayalım. BDP'li arkadaşların hangisi gerçekten PKK kadrolarına yakın insanlar? Hasip Kaplan mı Apocu? Sırrı Sakık mı, Ahmet Türk mü Apocu? Altan Tan mı, Sırrı Süreyya Önder mi Apocu? Ertuğrul Kürkçü mü.. kim?
Son olarak Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir çıkış yaptı. Daha önce her çıkışında geri adım atmıştı, bu kez de öyle olur mu?
PKK şiddet eylemlerini biraz daha tırmandırırsa, insanların vicdanı biraz daha rahatsız olur. Bu eylemleri hiç kimsenin tasvip ettiğini sanmıyorum. Ama ne yazık ki bu coğrafyada politika böyle yapılıyor, sürü psikolojisi egemen her şeye. Ama biliyorum, birçok Kürt rahatsız, konuşmak istiyor; ben konuştuğum için bana karşı olan tavırlarından biliyorum. Şimdiye kadar tek bir Kürt'ten tek bir kem söz işitmedim Biraz daha cesaret olsa herkes içindekileri boşaltacak. Hepsi şu soruyu soruyor: Ne için? Gerçekten ne için?
PKK'nın sadece Türkiye'yi hedef seçmesi manidar
PKK'nın arkasında İran ve Suriye var mı?
Bu soruyu ben de soruyorum kendime. Mesela Murat Karayılan dedi ki, İran'la ateşkes ilan ettik. PJAK İran'da siyasi alana çekildi. Ben soruyorum; PJAK İran'da niye siyasi alana çekildi? İran'da PJAK'ı 36 milletvekili, 100 belediye başkanı mı var? PJAK'ın dilinde yayımlanan Kürtçe gazetesi mi var? Radyoları, yerel televizyonları mı var? Kürtçe politika yapmak mı serbest? Bunların hiçbiri yok. Türkiye'de bütün bunlar var. PKK Türkiye'de niye siyasi alana çekilmiyor?
Sanırım Suriye'yle ilgili de sorularınız var...
PKK'nın içinde 1000'e yakın ya da 1000'den fazla Suriyeli militan var. Suriye'de Kürtlerin kimlikleri yok, vatandaş kabul edilmiyorlar, mülk edinme hakları yok, Kürtler Kürtçe bir kitap yayımlarlarsa cezası 12 yıl, Kürtler bir araya gelip hiçbir salon toplantısı yapamıyorlar, hiçbir hakları yok. Üstelik bu son olaylardan dolayı da Esat yönetimi her gün bir çok Kürdü vuruyor, öldürüyor. Peki bu PKK içindeki Suriyeliler oradaki Kürtler için herhangi bir eylem yapmıyor mu? Elbette şiddet eylemi yapsın demiyorum ama PKK'nın Suriye'de Kürtler Baas rejiminden bu kadar baskı altındayken sessiz kalıp, demokratikleşme yolundaki Türkiye'ye karşı devrimci halk savaşı başlatmaları bana manidar geliyor.
Kürt düşmanı değilim yanlışa yanlış diyorum
Başbakan sizin gibi aydınlara, yazarlara çağrı yaptı. Ama siz zaten konuşuyor ve eleştiriyorsunuz. Hatta tehdit edildiniz bu yüzden...
Ben inandığım şeyi yapıyorum. Zaten insan olmak bunu gerektirir. Sözünüzün kıymeti olduğu zaman, sadece vicdanınız için yaşarsınız. Onun için yalnızsınızdır, marjinalsinizdir. Zaten bizim de sayımız çok az ve dediğiniz gibi konuştuğumuzda da zılgıtı yiyoruz. Burada bir sorun da şudur; PKK ne yazık ki kendi aydınlarının yaratamadı. Kendi aydınlarını yaratmadığı için, Kürt olup belli bir noktaya gelmiş herkesin otomatik olarak kendisine hizmet etmesini istiyor. Kendisini Kürtlerin varlık sebebi varsaydığı için diyetinizi ödeyin gibi bir bakışla bakılıyor meseleye. Aydının militan olmasını istiyor. Bugün Kürt aydınlarının yaşadığı şey Türk aydının 1980'lerden 2000'lere kadar yaşadığı şeydir.
Yani...
Onlarında devlet demokratikleşmesini istedikleri için başlarına gelmedik kalmadı. Hain ilan edildiler, andıçlandılar, işlerinden oldular, sürgüne gittiler, vuruldular, akla hayale gelmeyecek bir sürü şeyle karşılaştılar. Ama bugün geldiğimiz noktada tarih Türk aydınlarını haklı çıkardı. Ben bizim de haklı çıkacağımızı düşünüyorum.
Siz dahil olmak üzere, Orhan Miroğlu, Şivan Perwer tahdit edildiniz, ROJ TV'de afişe edildiniz...
Burada açık bir haksızlığı ifade etmem gerekiyor. Geçenlerde Baki Gül'ün yaptığı bir programda resimlerimizi Roj TV yayınladılar, bizi "Kürt düşmanı" ilan ettiler. Yahu öyle şey olur mu? İnsan anasına, babasına, ailesine, akrabasına halkına nasıl düşman olur? Ben kimsenin düşmanı değilim, beni anama, kardeşime, akrabalarıma düşman ilan etmeyin, gerçekten insani olarak da, vicdani olarak da bu haksızlıktır. Ben silahlı mücadelenin Kürtlere özgürlük getirmeyeceğine inanıyorum, bunu söylüyorum. Bu uğurda yaptığınız bazı eylemlerden utandığımı söylüyorum, tıpkı vakti zamanında devletin size yakın kadroları ensesinden kurşunlayarak öldürdüğü zaman sizin yanınızda durmam gibi... Siirt, Batman, Ankara, Yüksekova cinayetlerinden "utanmak", onları kınamak, onları "terör eylemi" olarak nitelendirmek, nasıl Kürt halkına düşmanlık oluyor? Tam tersine bunları söylemek insan olmanın gereğidir. Ama ben kendi adıma, bu savaşın haksız bir savaş olduğunu söylemeye devam edeceğim. PKK vurdukça devletin KCK operasyonlarını yoğunlaştırmasını da doğru bulmuyorum. Hapishaneye tıktığınız her Kürt'ün yerine dağa iki çocuk gidiyor, bunu da görüyor, bunu da söylüyorum. Onun için çözümün demokrasiden, siyasi müzakereden, demokratik katılımdan, demokratik bir Anayasa'dan geçtiğini söylemeye devam edeceğim. Eğer sözümün bir değeri varsa, söyleyeceklerim sadece bunlar olacak.
DEVLET KÜRTLERi MUHATAP ALDI
Hata nerede peki?
Kürt silahlı hareketi, haklı bir davayı yanlış yöntemler sürdürüyor. Baştan itibaren ne yaptılar? Vakti zamanında köy basıp bir sürü çocuk öldürdüler. Korucu aileleri yok edildi sonra da Abdullah Öcalan çıktı, Murat Karayılan çıktı dedi ki bunlar bizim içimizdeki çetecilerin yaptığı eylemlerdir. O zaman çeteci olarak nitelendirilen insanların büyük bir kısmı partinin merkez komitesinde yer alıyordu. Ama gün gelecek Bitlis'te, Siirt'te, Ankara'da sivillerin öldürülmesi emrini verenler da yargılanacak, onlar da zaman içinde çeteci ilan edilecek. Çünkü devrimci halk savaşı, halka karşı verilmez. Şimdi sen eğer ölmüş çocukların kanı üzerine bir özgürlük getireceksen o özgürlüğün kime ne faydası olabilir Allah aşkına? Bütün amaç o çocukları biraz daha mutlu yaşatmak değil midir? O kadınların biraz daha müreffeh bir ortamda çocuklarını doğurmasına yardımcı olmak değil midir? Onların gelir düzeyini yükseltmek, onları zulümden kurtarmak değil midir? Şimdi ben burada kişisel olarak bir çağrıda bulunuyorum, bu çağrı da şudur...
Nedir?
PKK, Bağımsız Kürdistan fikrine hemen geri dönsün. Yarından itibaren PKK çıkıp da açıklama yapsın; "Ben Bağımsız Kürdistan istiyorum, onun için savaşıyorum" desin. Eğer bunu derse ben neden şiddeti arttırdığını anlarım. Silahlı mücadeleyi kazanırsan, devletini kurarsın. Ama sen şu anda Bağımsız Kürdistan gibi bir hedefin yoksa ne diye hala şiddete sarılıyorsun? Sen niye bu insanları öldürüyorsun, ya da neden sana bağlı insanların öldürülmesine sebep oluyorsun?
Demokratik özerklik için değil mi?
Onun içinse demokratik özerkliği ilan etmişsin zaten. O halde ne diye hala silaha başvuruyorsun?
Öcalan'ın serbest bırakılması için mi?
Eğer öyleyse de komik. Yani siz 3 ya da 20 asker fazla öldürdüğünüz zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti Abdullah Öcalan'ı serbest bırakalım mı diyecek? Böyle bir şey olabilir mi? Abdullah Öcalan'ın serbest kalmasının koşulu, Öcalan'ın bu ülkenin barışına yaptığı katkıdan geçtiğini niçin kavramıyorsunuz? Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması, senin dağdan inmen, demokratik özerkliğin hayata geçirilmesi, Kürtlerin anadilde eğitim hakkına sahip olmasının tümünün yolunun demokratik mücadeleden geçtiğini niye kavramıyorsunuz? Beş gariban Anadolu çocuğunu öldürdüğünüz zaman Kürtler kendi anadilleri ile eğitim hakkına kavuşmayacaklar. Kaybedeni baştan belli olan bir savaşı niye sürdürüyorsunuz? Yakın geçmişte oturup konuşabiliyorsan, birbirinize "sayın" diye hitap edebiliyorsanız bize niye savaştığınızı anlatın. Belki PKK farkında olmayabilir ama BDP her şeye rağmen önemli bir şansa sahip.
Nedir o şans?
Yeni Anayasa için oluşturulan Uzlaşma Komisyonu. Bakın 300'ün üzerinde milletvekili olanının da 30 milletvekili olanın da 3'er kişi ile eşit temsil edildiği bir komisyon oluştu. Aslında bu nedir biliyor musunuz? AK Parti'nin BDP'yi muhatap almasıdır, onunla konuşmasıdır. Bu demokrasi için çok büyük bir şans. O gün BDP'nin de içinde bulunduğu uzlaşma komisyonu toplanacak ve bu memleketin makus talihini yenmek üzere bir adım atılacak, sen kalkıyorsun Hakkari'de 24 asker öldürüyorsun. Şimdi sen 24 asker öldürdüğün zaman Anayasa daha mı demokratik olacak?
Olmayacak...
Evet olmayacak. Ama şu var, Kürtlerin Kürt olmaktan dolayı mahrum oldukları hakları var. Kürt meselesi, bir eşitsizlik meselesi ve temel bir insan hakları meselesidir. İşte yeni Anayasa bu eşitsizliği gidermek için bir şans ve komisyonda 3'er kişi var. Git hakkını, eşitliğini o komisyonda savun. Neden insanları öldürüyorsun hala? Başta dedim ya birileri gençlik döneminden kalma arzularını hayata geçirmek istiyor. Onlar ihtiyarladı, şimdi olan gençlere oluyor.
Murat AKSOY
YAYIN TARİHİ: 24.10.2011
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 43 günün kısa hikâyesi
8.02.2019 - Siz bu satırları okurken ben…
23.11.2018 - Hangi devlet sivilleri sever?
20.11.2018 - Yerel seçim sadece yerel seçim değil
16.11.2018 - Sosyal medya politik bir mezarlık mı?
13.11.2018 - Hatırladınız mı geçen ay ne olmuştu?
10.11.2018 - Şimdi değilse ne zaman?
6.01.2018 - Dini dinbazlardan* kim kurtaracak?
3.01.2018 - Kılıçdaroğlu: 'Dünyanın tüm demokratları birleşmeli'
30.10.2018 - Laik Türk’ten Sünni Türk’e üst kimlik
26.10.2018
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
emir acar
öncelikle antep hadisesindeki bilgilendirilmenize bu kadar güvenmeyin. bir yandan pkk şiddetini dilinizden düşürmezken öte yandan hatay kamplarındaki sakallıları savunuyorsunuz. sivil öldürmeyeceğiz diye önünüzde kurana el mi bastılar? bırakın artık bu at gözlüklü tek taraflı bakış açısını.