Murat AKSOY

Gazeteci değil memur istiyorlar
8.02.2016
1327

 Önceki gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlanan davada, Can Dündar, TCK’nın 329/1’e göre “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama” suçundan 5 yıl 10 ay, aynı suçtan Erdem Gül ise 5 yıl hapis cezası aldı.

Can Dündar ve Erdem Gül, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçundan ise beraat etti. Dündar ve Gül’ün aldığı ceza iki açıdan önemlidir.

İlki, Dündar ve Gül’ü serbest bırakan ve serbest bırakırken açıkladığı gerekçelerle suçlamaya konu olan işin devlet sırrını açıklamak değil gazetecilik olduğuna hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını yok saymasıdır.

Bu kararıyla yerel mahkeme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yerel mahkeme direnmeli” beklentisi gerçekleşmiş oldu.

Buna bağlı olarak ikinci ve daha önemli nokta ise bu kararla, gazeteciliğin sınırının adeta yeniden çizilmiş olmasıdır.

Nitekim yayınlanan belgelerin devlet sırrı kapsamına sokularak dava açılması, gazetecilik ve basın özgürlüğüne yeni bir sınır çizme girişimiydi. Yerel mahkeme kararıyla bunda başarılı oldular.

Bu kararla hedeflenen, gazetecinin haber yaparken önceliğinin kamunun bilme hakkı değil, iktidarı/devleti koruma olduğunu farkında olmasıdır.

Erdoğan/AKP iktidar bloku, toplumu bilgilendirme yani kamusal hizmet yapacak medya, gazeteci/lik değil kendi denetiminde bir medya ve gazeteci/lik istemektedir.

Bununla hedeflenen, toplumun neyi bilip bilmeyeceğine iktidarın/devletin karar vermesidir. Bu ise ancak otoriter yönetimlerde olur.

Neyin haber olup olmayacağına, kamu yararının ne olduğuna iktidar/devlet ya da onun medyadaki komiserleri belirleyecekse bu meslek, gazetecilik değil devlet memurluğu olur.

İktidarın medya üzerinde oluşturduğu tekel bu yönde bir girişimdir. İstisna olarak birkaç kalemi bir kenara ayırırsak, bu medyanın iktidar/devlet memurluğuna gönüllü olduğu açıktır.

Dündar ve Gül’ü cezalandıran mahkeme kararıyla Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınladığı belgelerin gerçek olduğu kabullenmiştir. Nitekim ceza, bunların yayınlanması nedeniyle verilmiştir.

Daha önce farklı gazete/ler/de haber olarak yer aldığı halde Cumhuriyet’te çıkmış haberlere ek olarak görüntü içeren “MİT Tırları” haberi “gazetecilik” faaliyetidir. Habere konu olan eylem “suçtur”. Bu mahkeme kararıyla açık açık kabul edilmiştir.

Habere konu olan belgeleri elde etme ve yayınlama, dünyanın her yerinde gazeteciliktir. Eğer o belgeler, devlet sırrı ise bunu kamuoyundan saklamak gazetecinin değil, devletin görevidir.

Gazetecinin görevi, devlet içinde olsa da, yasa dışı olanı öğrendiğinde bunu belgeleriyle haberleştirmektir. Can Dündar, Erdem Gül ve Cumhuriyet’in yaptığı budur.

Ne yazık ki Türkiye’de, medyanın büyük bir kısmı halkın, kamuoyunun bilgi almasını yani kamusal işlevini; onu var eden, onu ekonomik olarak besleyen siyasi çizgiye feda etmiş durumdadır. Bunun için bu medya organlarının yayınları, birer siyasi bültene dönüşmüş durumdadır.

İktidar uzunca bir süredir, kendisine muhalif olanları sindirmeye çalışıyor. Bir kısmını devletin tüm imkânlarını kullanarak baskı altına almaya çalışıyor, el koyuyor, devşiriyor, gerektiğinde kapatarak susturuyor. Bir kısmını hukuk yoluyla haksız biçimde hapishaneye atıp, bir kısmını da cezalarla baskı altına alıp geri adım attırmayı hedefliyor.

Ancak işin tehlikeli kısmı, iktidarın muhalif medyayı baskı altına alma hedefinden hareketle kendine durumdan vazife çıkaranların ortaya çıkmasıdır.

Çağlayan Adliyesi önünde Dündar’a yapılan silahlı saldırı bu yönde tehlikeli bir adımdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar