Murat AKSOY
Türkiye gibi siyasetin demokratik standartların düşük olduğu bir ülkede, siyasete ilişkin tüm tasavvurunun sandık demokrasisi ile sınırlı olması pek anormal değil. Siyasi iktidarın, sandıktan elde ettiği meşruiyeti, gerektiğinde hesap vermek için değil zihinsel tahayyülünü gerçekleştirmek için her şeyi yapmak için yeterli görmesi de.
İktidarı her türlü denetimden kaçırmak ise ancak kendini “dokunulmaz” kılmak ve sürekli “düşman” üretmekle mümkün.
İşte, ne olduğunu, neyi temsil ettiğini, toplumsal karşılığının olup olmadığını bilmediğimiz bazı kavramlar, bu amaçla tedavüle sokuluyor.
Yakın geçmişte sıkça kullanılan “milli irade” kavramı bunlardan biriydi. Son dönemde ise yüksek sesle ifade edilen “yerli ve milli” kavramı da benzer bir işleve sahip. Söyleyenler için sadece değer değil kutsallık da taşıyor.
TOPLUM DEĞİL CEMAATLER TOPLAMI
Bırakın “millet” olmayı, daha toplum olmayı başaramamış, cemaatler halinde yaşayan, bunların toplamı olan bir ülke Türkiye.
Siyasi iktidar bu gerçeğin farkında olduğu için, sadece içinden geldiğinden değil aynı zamanda sosyolojik bir gerçek olarak “dinsel” cemaatlerle taşıyıcı koalisyonlar kurdu, kurmaya devam ediyor. Bunun siyasi iktidarını sürekli kılacağını düşünüyor. Geçmişte de bugün de aynı koalisyonların içinde. Değişen sadece ortağın/ortakların kimliği. Zihinsel süreklilik devam ediyor.
Siyasi iktidarın toplumsal düzlemde farklı cemaatlerle kurduğu koalisyonu, aynı şekilde devlet içinde güç odakları ile de kuruyor.
Siyasi iktidar devlete eklemlendikçe değişiyor, değiştiriyor.
Milli irade gibi yerli ve milli kavramı da böylesi bir siyasal iklimde işlevsel oluyor. Siyasi iktidar hem toplumsal düzlemde hem de devlet içinde kurduğu koalisyonlarla kendini dokunulmaz kıldığını düşünüyor.
Böylece kendi dışında kalan birbirinden farklı siyasi, ideolojik ve kültürel kimlikleri aynı kategoriye sokup, “hain”, “öteki” ve “gayri milli” ilan edebiliyor.
POPÜLİZM VE HAMASET
Açık ifade edelim ki, bu söylemlerin hepsi siyaseten “popülizm”den başka bir şey değil. Ne yazık ki, bu popülizm, içeride ve dışarıda “hamaset” olarak karşımıza çıkıyor.
“Yerli ve milli” olanlar dışında kalan herkesin “öteki” ve “gayri milli” ilan edilmesi, toplumsal kutuplaşmayı beslediği ölçüde iktidar için işlevsel. Bu karşılığın siyasal anlamı bizatihi siyasetsizliktir.
Sonuç kutuplaşma ekseninde siyaseti Schmittyen yaklaşımla “biz ve öteki” üzerine inşa etmektir.
TEMEL SORUN KUTUPLAŞMADIR
24 Haziran’da yapılacak seçimlere de bu siyasi iklimde gidiyoruz.
Erdoğan/AKP siyasi iktidar bloku yanına aldıkları MHP ile bu söylemi sahiplenmiş durumdalar. Cumhur İttifakı ve Erdoğan dışında kalan herkes ve her şey öteki ve gayri milli.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin en temel sorunudur.
Çünkü bu yaklaşım sadece siyasal söylem düzleminde değil devletten topuma tüm katmanlarda pratiğe geçmiş nepotizm, adam kayırma olarak karşımız çıkmaktadır. Liyakat artık bir lüks haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başbakan Yıldırımın, ortalıkta görünmeyen MHP Lideri Bahçeli’nin ve AKP’li yetkilerin tüm açıklamalarında bu yaklaşımı görmek mümkündür.
Dahası sadece Milletvekili seçimi değil Cumhurbaşkanı seçimi de bu söylem üzerine inşa edilmektedir.
Seçimi, demokratik bir tercih olmaktan çıkarıp, ontolojik yani kendisi ve siyasal kimliği için varlık/yokluk olarak algılanması bu yüzden.
BİR TEK ERDOĞAN YERLİ VE MİLLİ
Bu bakış Cumhurbaşkanlığı seçiminde daha çık açık biçimde ortaya çıkmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre kendi -Doğu Perinçek’i ayrı tutarak- dışındaki tüm adaylar öteki ve gayri millidir.
Oysa diğer adayların Erdoğan’dan tek farkı, farklı kimliğe ve farklı bir Türkiye tasavvuruna sahip olmaktır.
Erdoğan/AKP iktidar bloku Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanmasını arzu etmekle birlikte, ikinci tura kalacaksa rakibin Meral Akşener değil Muharrem İnce olmasını arzulamaktadır.
Bu arzunun altında yatan ise İnce’nin “gayri milliğinin”, Akşener’e göre daha görünür olmasındandır.
Muharrem İnce’nin CHP’nin adayı olması, laik ve seküler bir hayat tarzına sahip olması, içki içerken fotoğrafı olması, Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmesi, Hakkari Mitingi’ne onun selamı ile başlaması gibi sembolik pek çok görüntüyü aleyhine kullanmayı arzu etmektedir.
Son “apolet sökme” tartışması bile bunun göstergesidir.
Oysa bu yaklaşım, Türkiye için temel sorun olan bir siyasallaşmanın kendisidir. Yani kutuplaşmanın, yani polarizasyonun, yani zihni bölünmenin.
Siyaseten mücadele etmemiz gereken de esas olarak budur.
Bu yüzden, Muharrem İnce eğer ikinci tura kalacaksa sadece en çok oy alan ikinci olarak değil toplumsal barışın, kucaklaşmanın, birlikte yaşamanın güçlü temsilcisi ve tüm Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak alabileceği en güçlü oy alan aday olarak ikinci tura kalmalıdır.
GÜVEN VERMEK ŞART
Bunun için İnce’nin, HDP’li Kürtler kadar AKP’li muhafazakâr seçmenden oy alması tarihi önemdedir.
İnce’nin Kürt sorunu konusunda verdiği mesajlar genel hatları ile olumludur. Kürtlerin sadece ikinci turda değil, ilk turda da bu açıdan teveccüh göstereceğine dair pek çok işaret görülmektedir.
Bu açıdan İnce’nin esas sınavı sıradan muhafazakâr, mütedeyyin AKP’li seçmenden oy alabilmesindedir.
Bunun yolu ise “güven”den geçmektedir.
Bu seçmenlere verilecek güven duygusu, onların AKP’nin içine hapsettiği gettolardan çıkmasına yardımcı olacaktır.
Toplumsal düzlemde yaşanan bu cemaatleşme ve gettolaşma, toplumun değil siyasi iktidarın tercihidir.
Şunu unutmayalım, ülke olarak yaşadığımız siyasi kutuplaşma, toplumun doğasında olan değil, siyaseten tercih edilen ve körüklenen bir tercihtir.
AKP iktidarı, kendi varoluşunu, kendi seçmenine onların varoluş sorunu olarak empoze ederek kendi seçmen tabanının, farklı toplumsal kesimlerle arasına mesafeler koymalarına yol açmakta ve bu tabanı kendi gettolarına hapsolmalarına yol açmaktadır.
Meydanlarda Erdoğan ile olan polemikleri kişiselleştirmeden uzak durmak bu açıdan önemlidir. Erdoğan eleştirisinin kişiselleştirilmesi, AKP tabanını sanılanın tersine konsolide etmektedir.
Bunu kırmanın yolu ise bu seçmen kitlesine güven vermekten geçmektedir. Çünkü, bu ülkede yaşayan farklı siyasi, ideolojik ve kültürel kimliğe sahip herkes bu ülkenin eşit vatandaşıdır. Hepimiz bu ülkede farklılıklarımızla eşit biçimde yaşamak durumundayız.
Bunun yolu siyasetin bizi hapsettiği kutuplaşmadan değil farklılıklarımızla eşit ve birlikte yaşamanın formülünü konuşarak üretmekten geçiyor.
İnce’nin en büyük sınavı ise buradadır.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018