Nevzat CİNGİRT
Türkiye’de en fazla mobbing’in (yıldırma, bezdirme) Düzce Üniversitesi’nde olduğunu biliyor muydunuz?
Bilim yuvasında yıldırma, bezdirme mi olurmuş demeyin…
Araştırmalar mobbingin en yaygın olduğu ortamın ne yazık ki üniversiteler olduğunu ortaya koyuyor. Bilim yuvaları nasıl oluyor da mobbingin çöreklendiği fesat yuvası haline geldiğini merak ediyorsanız birkaç dakikanızı bu yazıyı okumak için ayırın ve sonra gözlerinizi kapatıp yanı başınızdaki Düzce Üniversitesi’ni bir düşünün!!!!!!!!!?
Düzce Üniversitesi’nde “ben yaptım, oldu” zihniyetinin nasıl her yere hâkim olduğunu, buna itiraz eden akademik kadronun anasından emdiği sütün burunlarından fitil fitil nasıl getirildiğini bir düşünün...
Bir profesörün rektör olmadan önce diğer profesörlerin meslektaşı, yol arkadaşı iken, rektör olduktan sonra “sırça köşkte”, “her şeyi en iyi bilen” e dönüştüğünü, 12 Eylül 1980 model Kenan Evren yadigarı YÖK kanununun kendisine verdiği olağanüstü yetkilerle bilim yuvasını nasıl bir mobbing cehennemine çevirdiğini düşünün…
Üniversitelerin düşünce ve ifade özgürlüğünün en fazla olması gereken yerler olmasına karşın, farklı görüşe tahammülsüzlüğün üniversite yönetimince nasıl bir baskı unsuruna dönüştüğünü ve bu baskı unsurunun farklı düşünenleri nasıl ötekileştirdiğini düşünün…
Düzce Üniversitesi yönetiminin kanunlar ve yönetmeliklerde açıkça belirtilmeyen konularda takdir yetkisi kullanırken nasıl keyfi uygulamalara girdiklerini... Kendilerine ideolojik olarak yakın bulduğu kişilere aynı kuralı farklı uygularken ötekileştirdiği kişilere nasıl üvey evlat muamelesi yaptığını düşünün…
Düzce Üniversitesi ‘nde Yönetim Kurulu, Fakülte Kurulu, Enstitü Kurulu, Üniversite Senatosu gibi yönetim organlarında muhalefet eden, edebileceği düşünülen, sorgulayan üyeler baskılanmakta, dışlanmakta, istifaya zorlanmakta ve örtülü tehditlerle yıldırılmaktadır.
Düzce Üniversitesi rektörlük seçimleri ve sonrası ayrı bir faciadır…
Düzce Üniversitesi seçim sürecinde doğal olarak gruplaşmalar da belirgin hale gelmiştir. Bunun sonucunda:
Seçim sürecinde öğretim üyelerinin demokratik temayülleri sonucu en fazla oyu alan Bünyamin Dikici’nin rektör olarak atanması beklenirken, YÖK ve Cumhurbaşkanımızın takdirine bağlı olarak anti-demokratik bir şekilde en fazla oyu alan değil, en iyi “ oyunu oynayan “ rektör olarak atanmış, Düzce Üniversitesi’ndeki iktidar Sayın Funda Sivrikaya Şerifoğlu’na teslim edilmiştir.
Düzce Üniversitesi rektörlüğüne ikinci kez atanan Sayın Şerifoğlu ve üniversite yönetimi, rektörlük seçiminde kendilerini desteklemeyen öğretim görevlilerinin çalışmalarını son altı aydır engellenmekte, kendilerine görev dağılımlarında yeni görevler verilmemektedir. Eski görevleri de ellerinden alınmaktadır. Buna en tipik örnek, rektörlük seçimlerinde en fazla oyu alan Bünyamin Dikici’nin çadır tiyatrolarında skeç konusu olacak bir şekilde görevden alınmasıdır… *
Şerifoğlu ve yönetimini desteklemeyen, desteklemediği düşünülen öğretim üyelerinin talep ettiği konferans izinleri, mesleki geziler, araştırma projesi gibi etkinliklerde bulunmaları engellenmektedir.
“ Öteki “ oldukları düşünülen öğretim üyelerinin düzenlemek istedikleri kongre, panel gibi etkinliklere de üniversite yönetimi tarafından hiçbir destek verilmemektedir.
Rektörlük seçimlerinde Şerifoğlu’nu desteklemeyen, desteklemediği düşünülen akademik kadronun fiziki çalışma koşulları zorlaştırılmaktadır. Öğretim üyelerinin çalışma odaları, laboratuvarları, ameliyathane gibi olanakları ellerinden alınmaktadır.
Bu öyle bir baskıdır ki… Muhalif olduğu düşünülen öğretim üyelerinin yüksek lisans öğrencileri ve doktora öğrencileriyle tez yazmaları dahi engellenmektedir. Hatta hatta kimi zaman daha da ileri gidilerek öğrenciler de yıldırılan hocaya karşı kışkırtılmakta, öğretim elemanının özel yaşantısına ilişkin gizli bilgiler öğrencilerle paylaşılmaktadır.
Ders dağılımlarında adalet ve uzmanlık ilkesinden uzaklaşılmaktadır. Yıldırılan öğretim üyelerinin derslerinin ellerinden alınması veya olması gerekenden daha az ders verilmesi sağlanmaktadır. Öğretim üyeleri alan dışı derslere girmeye zorlanması, girdiği derslerin sürekli başka derslerle değiştirilmesi gibi akademik kurallara alakası olmayan davranışlar sergilenmektedir. Ders saatlerinin keyfiyete göre düzenlenmesi ile yandaş öğretim üyelerinin işi kolaylaştırılmakta, yıldırılmak istenen öğretim üyelerinin analarından emdikleri süt burunlarından getirilmektedir.
Hakeza vize ve final sınav gözetmenlikleri, öğrenci danışmanlık görevleri dağıtılırken eşit uygulamalardan uzaklaşılmakta, ötekileştirilen öğretim elemanlarına daha fazla görev verilmektedir.
Öğretim üyelerinin atanması ve yükseltilmesinde, dosyalarının, yayınlarının incelenmesi sürecinde, doçentlik sınavının ilk aşamasını oluşturan yayın değerlendirmesi ve ikinci aşaması olan sözlü sınav aşamasında görevlendirilen jürilere baskı yapılması, jüri üyelerine baskı uygulanması yoluyla yıldırılan kişinin haklarının ve başarısının engellenmesi söz konusudur. Bu yıldırma uygulamaları kimi zaman yıllarca sürmektedir.
Düzce Üniversitesi’nde mobbing, rektörlüğün bilgisi ve hatta bazen de üniversite yönetiminin yol göstericiliğinde uygulanmaktadır. Yıldırma eylemleri içinde aktif yer alan yandaşlar, yönetim sayesinde daha da güçlenmekte ezilen, hakları ellerinden alınan mobbing mağdurlarının başka üniversitelere geçmesine dahi engel olunmaktadır. Mağdurun geçmek istediği üniversitedeki yandaşlarla anında temas kurularak, her türlü karalama ve iftira kampanyaları uygulanmaktadır.
Üniversitede adeta şu kural işlemektedir: ‘Sadece ben ve yandaşlarım yapsın, ötekiler yapmasın; ya da ben yapmıyorsam ötekiler hiç yapamasın.’ Üniversitelerde yaşanan ben ve öteki arasındaki ayrıştırma bu kadar açık uygulanmakta ve ulaştığı boyut da kabul edilemez düzeydedir.
Araştırma görevlilerinin, doktoralarını tamamladıklarında yardımcı doçent kadrolarına atanmasında büyük bir çifte standart olduğunu, rektör ve dekanların sevmediği asistanların yıllarca bekletildiğini sanırım saatlerce anlatmama gerek yok, aynı durumun doçentler için de geçerli olduğunu söyleyelim ve yazıya şimdilik bir nokta koyalım.
Yorumu ise:
“ … Orda bir köy var uzakta, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür… “ diye üniversitenin sorunlarına gözlerini kapayan, olan biteni futbol maçı izler gibi seyreden sevgili Düzceli kardeşlerimizin takdirine bırakalım…
Sağlıcakla kalın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
22.12.2025
20.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
7.12.2025
5.12.2025
4.12.2025