Osman CAN
24 Nisan bugün, soykırım mıdır, değil midir, ne demeli, bilmiyorum, beni aşıyor. Ancak, bıraktım 1915’te ülkedeki Ermeni vatandaşımızın sayısı ile bugünü kıyaslamayı, 1.5 milyon vatandaşımız nerede demeyi, toplumumuzun bu kadar acı, nedensiz öfke patlamaları, umutsuzluk, bazen derin sessizlik, unutma isteği, adeta hafıza kaybı arzusu içinde olması, sürekli tehdit duygusu içinde yaşaması ve bu topraklarla, bu toprağa ait olanlarla bir türlü sağlıklı aidiyet ilişkisi kuramaması, derinlerde çok ağır kolektif bir yüke işaret ediyor, bu o kadar açık ki! Toplumsal benliğimin yok edilmiş yarısının zehirli yükü adeta, ağırlaştıkça ağırlaşıyor…
Hrant’ı dinledim tekrar, güvercin tedirginliği içinde, zehirden arınabilir miyiz diye ümit aradım içimde bir yerlerde. Geçmişimle gurur duymadan, ondan utanç da duymadan, kimseyi suçlamadan, kimseden de hesap sormadan, haklılık-haksızlık tartışmasında kaybolmadan, fark etmek, yüzleşmek ve barışmak istedim; benliğimin, kimliğimin yok edilmiş diğer yarısının yasını tutmak istedim. Oturdum, iki mum yaktım, Lena Chamamyan sareri hovin mernem , Civan Gasparyan’dan meyrig dinledim, ağıtlara eşlik ederek, gözlerime hücum eden yaşları inkar etmeden…
Evet yas tutmamışım, tutmamışız, yok edilmiş diğer yarımızı “öteki”, “düşman” bellediğimiz için, travmatik bir varlık kaygısı nedeniyle öyle bellemek zorunda bırakıldığımız için. Kabul etmediğimiz için yasını da tutamamışız, ruhumuzun yas tutma ihtiyacını bastırmakla uğraşırken, ruhumuzu zehirlemişiz…
Zamanla, zehirli olanı, kimliğimizin, kişiliğimizin, tarihimizin, ahlakımızın, değerlerimizin, kültürümüzün normali yapmışız.
Velev ki başka çare yoktu, velev ki haklıydık, velev ki dikkatsizlik, tedbirsizlikle oldu, velev ki kusurumuz hiç olmadı, iyi de ölen kardeşimizdi! Bir koca asrı, sadece rasyonelleştirmeyle, haklılaştırmayla, savunmayla geçirdik, ama onlar da bizimkileri… dedik. Bu nasıl bir şey ki, yüzyılı böyle geçirirken, kardeşimizin mezarını kazmayı dahi akıl edemedik? Yetimlerine sahip çıkamadık. Bu nasıl bir büyük toplumsal dert ki, yas tutmaya bir türlü sıra gelmedi?
Kabil Habil‘i öldürdükten sonra çaresizlik içinde etrafına bakınırken, bir karganın hemcinsinin cesedini toprağı kazıp defnettiğini görmüş, “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?” demiş ve pişmanlık içinde kalmıştı. Bütün kutsal kitapların “kötülüğün başlangıç noktası” olarak resmettiği Kabil kadar da olamadık galiba. Kardeşinin yasını tutmayacak kadar öfke dolu olmak neyle izah edilebilir? Haklı olmakla değil dostlar!
Değil dostlar, inanın değil. Duralım ve içimize dönelim, deşelim harabeye dönmüş, virane iç dünyamızı, sabırla eşeleyelim ve temizleyelim. Göreceksiniz orada kaybettiğimiz kendi yarımız, hala kanayan kardeşimiz defnedilmemiş vaziyette karşımızda duruyor…
Birlikte yas tutalım, gözümüzden aksın yaşlarımız, taşlaşan yüreğimiz yumuşasın biraz, kaldıralım artık kendi cenazemizi, tutalım yasını kardeşimizin, kendimizin, arınalım artık bu asırlık zehirden.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015