Osman CAN
10’lu yılların başında dillendirilen, ancak AKP içinde güçlü itirazlarla karşılaştığı için rafa kaldırılan baro operasyonu raftan indirilmiş görünüyor.
İktidarın nasıl bir baro yapısı istediğine dair spekülasyondan uzak değerlendirme imkanını iki gün önce TBMM Başkanlığına sunulan, bugün de komisyona havale edilen kanun teklifiyle bulduk. Teklif metnini sunan irade AKP Grup Başkanvekilliğidir. Teklif metninde MHP Grubunun da imzası bulunmaktadır. Dolayısıyla tekil milletvekillerinin inisiyatifine dayanmayan, aksine MHP desteğine sahip AKP Grubunun, dolayısıyla halihazırda Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanan AKP Genel Başkanının iradesini yansıtan, bu nedenle hem parti tüzelkişiliğinin hem de Cumhurbaşkanlığının hukuki ve siyasi sorumluluğunda olan bir yasama girişiminden söz edebiliriz.
Gerekçe var mı?
Teklif metninin ilk imzacısı ve Grup iradesini ortaya koyan 4 AKP’li Grupbaşkanvekili ile 1 MHP’li Grupbaşkanvekili avukattır. Teklifin konusu da Baro yönetimi olduğuna göre, Grupbaşkanvekillerinin teklifin maddeleri ve gerekçelerinden haberdar olduklarını varsayıyoruz. Bu önemli, çünkü gerekçeyi ve maddeleri incelediğimizde buna ilişkin esaslı şüphelerimiz doğdu.
Genel gerekçede ilk dikkatimizi çeken husus, Baroların meslek mensubu avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, gelişimini sağlamak, birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlakını korumak (bu ifade çok merkezi, çünkü sonraki paragraflarda da karşımıza çıkmaktadır) amacıyla kurulan kamu tüzel kişisi biçiminde tanımlanmış olmasıdır. Ancak 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76. maddesinde Baroların tanımında “meslek disiplini” yerine “meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını” koruma ifadeleri yer almaktadır. Gerekçede “düzen” yerini “disiplin” kavramına bırakmış, “saygınlık” ise yok olmuş görünüyor. Çok daha çarpıcı olanı da 76. maddedeki “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunma ve koruma” gibi avukatlık mesleğini diğer meslek kuruluşlarından farklı kılan temel niteliğe yer verilmemiş olmasıdır. Maddedeki tanımda “çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren” ifadesinin gerekçede yer almamış olması da diğer bir çarpıcı nokta. Bu durumda teklifi hazırlayanlar Baroların mesleki saygınlık, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunma ve koruma ile çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdürmeyle ilişkisini kurmamış görünmektedirler. Ancak bunları öngören kanun maddeleri de değiştirilmemektedir.
Düzenlemenin amacı ise, gelişen teknolojilere uyum sağlama çabası, avukat sayılarındaki aşırı artışın yol açtığı sorunların çözümü ve mesleğin daha iyi bir şekilde icrasıdır. Baro ve avukatlık mesleğinin sorunları sıralamasında bunların nerede durduğu ayrı bir konu; bu sorunların çözümü ile çoklu baro ve Barolar Birliği Genel Kurulundaki temsil rejimini değiştirilmesi arasında nasıl bir ilişki bulunduğunu/kurulduğunu anlamak en azından gerekçede mümkün değildir.
Bir yasa teklifinin gerekçesi, teklifle hangi kamu yararı amacının güdüldüğünü anlaşılabilir bir şekilde ortaya koyar. Kamu yararının amaçlanıp amaçlanmadığı konusunda ciddi kuşkular varsa, gerekçelendirme özellikle önemli hale gelir; anayasal ilkeler, uluslararası hukuk, milli menfaatler vs. olguları zorlanır, sağa veya sola çekilir ve kamuoyu ikna edilmeye çalışılır(dı). En azından teklifi hazırlayanlar, kendi siyasal tabanlarına haklı ve meşru bir zeminde hareket edildiği duygusunu veren tutarlı bir gerekçelendirme çabasını gösterirler(di).
Bu teklif metninin gerekçesinde başka bir inandırma çabası var görünüyor. Baroların tanımında demokrasi, hukukun üstünlüğü, hak arama hürriyeti, adil yargılanma hakkı ve temel hak ve özgürlüklerinin korunması kavramları devre dışı bırakılıyor ve bunlar yokmuş gibi düzenleme yapılmaya çalışılıyor.
Ardından sorunların ne olduğu tayin ve tespit ediliyor: Dünyanın küresel bir köy haline gelmiş olmasının yol açtığı hız ve ivmeye uyum sağlama sorunu bunlardan biri. Bu durum avukatlara ve barolara 21. Yüzyıla uyumlu, uluslararası hukuka entegre, gelişimin ve değişimin mihmandarı olma sorunluluğunu yüklemektedir. Avukat sayısının yol açtığı, eğitim, staj gibi sorunlar da bu sorumlulukla ilişkilendirilmiş durumda.
Uluslararası hukuka entegre olma sorumluluğu da çok çarpıcı. Çünkü bu sorumluluğun içinde uluslararası hukukun temel ilkelerinden olan ve Anayasada ve Avukatlık kanununda hatırlatılan, altı çizilen ilkelerin ve kuralların olup olmadığını söylemek güç. Hukukun üstünlüğü, hak arama hürriyeti, adil yargılanma hakkı ve temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına ilişkin tek bir ifadeye rastlanmamış olması, bu nedenle rastlantı olmamalı.
Nihayetinde teklifte siyasi irade, ortaya koyduğu bu amaca o kadar önem veriyor ki, yasalaşmanın hemen ardından bu yıl içinde baro seçimlerinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin kanunla bir gecede sona erdirilmesi ile 2017 referandumunun hemen ertesi günü HSK üyelerinin görev süresinin sona erdirilmiş olmasıyla aynı yöntemin burada da uygulandığı anlaşılmaktadır.
Teklifin maddelerine dair bir değerlendirme gerekli değil. Zira orada herhangi bir gerekçeye rastlamak mümkün değildir.
Başlıktaki soruya cevap vermek gerekirse:
Avukatlık/Barolar ile ilgili bu düzenleme 5 hukukçu/avukat Grupbaşkanvekilinin imzasını taşımasına rağmen hukuki bir gerekçeye sahip değil. Doğrusu bir gerekçesi var ve bu gerekçe de neyin görmezden gelindiği bilgisinde saklı.
Esasa dair
Teklif yürürlük ve yürütme maddeleri dışında 26 maddeden oluşmaktadır.
Temel değişikliklerden biri çoklu baro sistemidir. Teklifin 1. maddesiyle bir ilde birden fazla baro kurulmasına imkân tanınmakta, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 9, 11, 13, 14, 15, 16, 20, 21, 23, 24, 25 ve 26. maddeler çoklu baro sistemine uyum sağlama amacını taşımaktadır. Dolayısıyla 26 maddenin 19’si çoklu baro sistemiyle ilişkilidir ve nasıl yapılacağı 15. maddede düzenlenmiştir. Buna göre beşbinden fazla avukat bulunan illerde asgari ikibin avukatla yeni bir baro kurulabilir.
İkinci temel değişiklik temsil hususuna ilişkindir. 18. madde “kurumsal olarak baroların Birlik genel kurulunda daha etkin bir şekilde temsil edilmesi” amaçlandığı ifade edilmekle birlikte, getirilen düzenleme sayıca çok olan büyük il barolarının etkinliğinin azaltılması ve küçük illerin etkinliğinin arttırılmasına yol açmaktadır. Lafızda ifade edilmese de etkinliği azaltılan barolar İstanbul, Ankara, İzmir barolarıdır. Teklif yasalaştığında, bünyesinde Türkiye’nin toplam avukat sayısının %60’a yakını temsil eden bu illerin Birlik Genel Kurulunda temsil oranı %10’un altına inecektir.
19. madde bütün Türkiye’de seçimlerin senkron/eşzamanlı yapılmasını zorunlu kılmaktadır. 22. madde ile getirilen ek madde ise bunun yürürlükten hemen sonra ekim ayında gerçekleşmesini öngörmektedir. Burada da 2017 Anayasa değişikliğiyle getirilen TBMM-Cumhurbaşkanı seçimlerinin eşzamanlı olarak yapılması sayesinde gerçekleştirilen yasama-yürütme-yargı eşgüdümüne benzer bir eşgüdüm hedeflendiği söylenebilir. Son yıllarda devlet yönetimine dair karar vericilerin söylemleri ve anayasal/yasal tasarrufları daha çok eşgüdüm içinde hareket eden bir siyasal ve toplumsal işleyiş tasavvurunu ortaya koymaktadır.
Diğer maddelerin bu üç temel amaç ile ilişkisi bulunmamaktadır. 7. madde avukatların mahkemeye çıkarken cüppe dışında başka bir zorunluluğa tabi tutulamayacaklarını öngörmekte, 10. madde avukatların meslekleriyle ilgili suçlarda temyiz imkânı getirmekte, 12. madde mesleğe yeni başlayacak avukatların baro keseneğini azaltmakta, 17. madde süresinden önce görevden ayrılan baro başkanının yerinin doldurulmasını yeniden düzenlemektedir.
Yasal boyut
Teklif 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapmaktadır. Dolayısıyla yapılan değişikliğin Kanunla uyumuna bakmamız gerekir; zira yasama çalışmalarında en dikkat edilmesi gereken noktalardan biri hukuk düzeninin, özelde de ilgili alanı düzenleyen mevzuatın çelişkisiz uyumunun sağlanmasıdır. Yani siyasal ve toplumsal işleyişte eşgüdüm ve çelişkisiz uyum ne kadar sorunlu ise, hukuk düzeninde o derece yaşamsaldır. Çelişkisiz uyum hukuk düzeninde öngörülebilirlik sağlar, ki bu ticari, sosyal, kültürel, siyasal ve bireysel yaşamın güven içinde gelişiminin ön şartıdır.
Teklifle Avukatlık Kanunu’nun 6, 15, 16, 17, 42, 44, 49, 50, 58, 59, 64, 65, 66, 67, 77, 82, 96, 114, 115 ve 117. Maddelerinde değişiklik/eklemeler yapılmaktadır. Bu durumda Kanunun geri kalan kısmına dair değişim iradesinin bulunmadığını varsaymamız gerekir.
Geri kalan maddelere göz atalım:
Kanunun genel esasları “Birinci Kısım”da düzenlenmekte ve iki maddeden oluşmaktadır. Başlığı “Avukatlık ve Avukat” şeklindedir. “Avukatlığın mahiyeti” başlığını taşıyan 1. maddesi “Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder” demektedir.
“Avukatlığın amacı” başlığını taşıyan 2. maddesi avukatlığın amacını “hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak” biçiminde tarif etmektedir. Bu nedenle de Avukata “bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis” etme yükümlülüğü getirmektedir. O kadar ki, maddenin üçüncü fıkrasında Avukatların bu görevlerini gereğini yerine getirmede “yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar” yardımla yükümlü kılınmaktadır.
“Avukatlık Mesleğine Kabul” başlıklı “İkinci Kısım”, “Avukatlık mesleğine kabul” başlıklı 3. Maddesiyle başlamaktadır. Özellik arz eden (f) bendine göre avukatlığa kabul için “Kanuna göre avukatlığa engel bir hali olmamak” gerekir. Bu haller ise Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre süresi iki yılı geçen kasten işlenen suçlardan hapis, devlete ve anayasal düzene karşı suçlar, zimmet, irtikap, hırsızlık, dolandırıcılık gibi ekonomik suçları işleyen bir avukat, diğer meslekler bakımından getirilen meslek yasağı bakımından öngörülen süreler geçse bile avukatlık yapamayacaktır. Yine kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucu hakimliği veya memuriyeti sona eren kişi de avukatlık yapamayacaktır. Avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan işlerin yapılması da mesleğe engeldir. “Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hizmet ve görev, tacirlik, esnaflık…” şeklindeki işler avukatlık mesleğiyle bağdaşmaz ve mesleğin sona ermesine yol açar.
Barolar ile ilgili genel hükümlere bakalım:
“Baroların kuruluş amacı ve nitelikleri” başlıklı 76. Madde baroları “avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlar” olarak tanımlamaktadır.
Teklifin genel gerekçe kısmında baroların tanımı ve amacını belirten paragrafta altı çizili ilkelerin ve amaçların metinde yer almadığını tekrar not edelim.
Barolar kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olduğu için, kapatılamazlar. Ancak 77. maddede öngörülen durumlarda organların görevine son verilir ve yenisi seçilir.
Yine baroların işleyişinin yargıya, meslek güvencelerine ve adalet hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin olan tüm boyutlarında Adalet Bakanlığının müdahil olduğu görülmektedir.
Barolar Birliğinin görevlerini düzenleyen 110. Maddede mesleki konuların yanında “(11) Kanunların avukatlara tanıdığı hakların gerçekleşmesine ve yüklediği görevlerin tam ve şerefli bir şekilde yerine getirilmesine çalışmak, (14) Memleket içinde kurulmuş hukukla ilgili kurul ve kurumlarla ilgilenmek ve temaslarda bulunmak, (17) Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” da vurgulanmaktadır.
Bu düzenlemelerin hiçbirine dokunulmadığına göre, getirilmesi amaçlanan düzenlemelerin bu temel esaslarla, Kanunun amacı ve öngördüğü görev tanımlarıyla uyumlu olması şarttır. Ancak bu uyumun teklifin genel gerekçesinden başlayarak bozulduğu, kanunun öngördüğü temel sistematiğin, mesleğe ve baro teşkilatına özgülediği amacın ve görev tanımlarının parçalandığı ve işlevsizleştirildiği bir tablo ortaya çıkmaktadır. Kanunun genel esasları çok farklı bir mesleki paradigmadan hareket ederken, getirilen değişiklikle çok farklı, uyumlaştırılması çok güç bir ekleme yapılmaktadır. Genel gerekçeyi ortaya koyarken meslek tanımı ve fonksiyonundan “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve bu ilkelere etkinlik kazandırmak” unsurlarının bilinçli bir şekilde çıkarılmış olması, yeni bir sistem arayışının bulunmadığını göstermektedir. Bir sistemle uyumlu olmayan, hukuk metodolojisiyle uyumlaştırılması da mümkün olmayan eklemelerin yapılması, sistemi çökertme ve fonksiyonu ortadan kaldırma amacına işaret edebilir.
Anayasal boyut
1136 sayılı Avukatlık Kanunu Anayasanın yargının üç temel direğinden biri olan savunma mesleğinin Anayasal hükümlere göre somutlaştırılması mahiyetindedir.
Önce savunma mesleğinin anayasal sistemdeki yerine bakalım.
Anayasanın 2. maddesi hukuk devleti ilkesini Cumhuriyetin değiştirilmesi teklif edilemez niteliklerinden görmektedir. Hukuk devleti ilkesinin nasıl anlaşılması gerektiğini ise Anayasanın diğer maddelerine bakarak anlayabiliriz.
Anayasanın 2. maddesinde insan hakları da Cumhuriyetin temel niteliklerden biridir. Anayasanın 36. Maddesinde güvence altına alınan “yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı” hem hukuk devletini somutlaştıran bir ilkedir, hem de bireylerin sahip oldukları temel hakların korunması için yaşamsal nitelikteki bir temel haktır. Bu madde “Hakların korunması ile ilgili hükümler” kısmında yer alır. O halde avukatlık mesleğinin hak arama ve adil yargılanma hakkıyla, bununla bağlantılı olarak temel hakların korunmasıyla doğrudan ilgisi vardır. Savunma hakkındaki bir zafiyet domino taşı gibi tüm haklara sirayet eder. Hak arama hürriyetinin güvence altına alınması yargı bağımsızlığıyla sağlanır. Yargı bağımsızlığı Anayasanın 138 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Hak arama yollarının tamamında savunma ve adil yargılanma hakkının geçerli olması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk savunma fonksiyonunu da kapsamaktadır. Savunmanın işlevini kaybettiği yerde, yargının tarafsızlığını sağlamak çok güçtür. Etkili savunma yargıcı daha dikkatli incelemeye ve ulaşacağı sonuçların sağlam hukuki gerekçelere dayandırmaya sevk eder. Savunma fonksiyonundaki zafiyet, yargıda keyfiliklerin kapısını aralar. Hak ve özgürlükler bundan zarar görebilecek, siyasal düzenin meşruiyeti bakımından da zaaflara yol açabilecektir.
Anayasanın 135. Maddesi avukatlar da dahil olmak üzere, kamusal boyutu bulunan mesleklerinin, kamusal işlevlerine, önem sıralaması ve niteliklerine bakmaksızın kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu şeklinde örgütlenmesini zorunlu görmüştür.
Anayasanın 135. Maddesi bağlamında bazı tespitlerde bulunmamız gerekir:
İlk olarak, bu maddede öngörülen kurumların varlığı mensuplarının hak ve menfaatlerini korumaya indirgenemez. Böyle olsaydı, barolar ve diğer meslek örgütleri sendikalar veya dernekler biçiminde örgütlenebilirdi. Yahut Anayasada bunlara ilişkin ayrı bir düzenleme yapılmasına gerek görülmezdi. Mesleklerin kamu hizmeti boyutu ağır bastığı için ayrı ve tekli bir örgütlenme modeline geçilmiştir.
İkinci olarak Anayasa ve yasa diyalektiği bir anayasal normun nasıl anlaşılması gerektiği hakkında fikir vermektedir. Kamu kurumu niteliğindeki mesleklerin örgütlenişine dair yasal düzenlemeler, bu konuda hukuk düzeninde nasıl bir varsayımın geçerli olduğunu söyler. Gerek 1961 Anayasası, gerekse 1982 Anayasası tekli kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü kabulünden hareket etmişlerdir. Lafızları bunu açık bir şekilde ortaya koymasa da, zamanında bu yönde başka bir ihtimal bulunmadığından, açıklığa da gerek duyulmamıştır. Hatırladığımız kadarıyla çoklu baro veya çoklu meslek örgütü tartışması Türkiye’nin geçmişinde gündem olmamıştır. 135. Maddenin sendikalara ve derneklere ilişkin maddelerden farklı kaleme alınmış olması ve metinsel farklılıklar, Anayasanın tekli bir sistemden hareket ettiğini göstermektedir. Anayasanın merkeziyetçi, kamusal boyutu bulunan sosyal ve siyasal dinamikleri hiyerarşik bir dizge içinde gözlem ve denetim altında tutma tercihi de bu çıkarımı destekler niteliktedir. Anayasanın bu tercihinin sorunlu olması ayrı bir sorundur. Sonuç olarak Anayasanın 135. Maddesinin bu yorumu karşısında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinde çoklu meslek odası anlayışının hukuka uygun olduğunu söylemek zordur.
Avukatlık mesleği ve barolar bakımından anayasal uyuşmazlık daha belirgindir.
Anayasanın 135. Maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri bakımından bir çatı düzenleme getirmiştir. Bununla birlikte ne tür kamu hizmeti gördüklerine bağlı olarak da ilgili yasalarında somutlaştırmalar yapılmıştır. Avukatlık Kanunu ile diğer meslek örgütleri hakkında kanunların karşılaştırması bu konuda bir fikir verebilir.
Bu anlamlıdır, zira avukatlık kamu hizmeti yürüten serbest mesleklerden biri olmakla birlikte, diğer mesleklerden farklı olarak devletin temel fonksiyonlarından biri olan yargı ile ilgili olup, eksikliğinde bağımsız ve tarafsız bir yargının işleyişi mümkün değildir. Hakların korunması da aynı ölçüde mümkün olmaz.
Bu nedenle avukatlık mesleğiyle ilgili birlikleri/baroları değerlendirirken, bunların devletin üç egemenlik fonksiyonlarından biri olan yargının temel bileşenlerinden olduğu gerçeğini göz ardı etmek, Anayasa ile uyumlu olmayacaktır. Tam da bu nedenle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu yukarıda ortaya koyduğumuz temel çerçeveyi çizmiştir. Yani avukatlık mesleği ve avukatların kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü daha sıkı şartlara bağlanmış, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması ile bu ilkelere etkinlik kazandırmak görev tanımları içinde yer almıştır. Bu görev tanımı teknik bir mesleki uygulama sınırını aşmakta, devletin temel işlevleriyle ve bireysel özgürlüklerle ortak kümelere dahil olmaktadır. Bu niteliği AİHM tarafından da kabul edilmektedir.
Bu temel çerçeve ile çatışabilecek bir değişiklik anayasal tercihi olumsuz etkilediği ölçüde Anayasaya aykırı olacaktır.
Çoklu baro uygulaması “Devletin genel esasları” kısmında yer alan 9. maddedeki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleriyle uyumsuz görünmektedir. Zira çoklu baro uygulaması, avukatlık mesleğiyle baroların görev tanımı içinde yer alan hedefler için uğraşıyı güç birliği içinde tek irade olarak ortaya koymalarını engellemekte, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması ile yargı bağımsızlığı bakımından en büyük tehdit olan siyasi iktidar karşısındaki direnci zayıflatabilecektir. Bu nedenle çoklu baro düzenlemesi, nasıl düzenlenirse düzenlensin anayasal çerçeve içinde meşrulaştırılması çok güç bir düzenlemedir.
Diğer yandan Anayasanın 2. maddesinde yer alan “demokratik devlet” ilkesi de baroların ve birliğin örgütlenişinde dikkate alınmak zorundadır. Anayasa Mahkemesinin açık ifadesiyle “Hukuk devletinin bir gereği olarak adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi de diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinde de seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır. Temsilde adaletin sağlanamadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez” (AYM E. 2011/55, K. 2011/146, Kt. 27/10/11).
Anayasanın 135. Maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının organlarının kendi üyeleri tarafından yargı gözetimi altında ve gizli oyla seçileceğini öngörmektedir. Bu durumda Anayasanın 67. Maddesinde seçime dair tüm ilkelerin ve zorunlulukların bu seçimlerde de geçerli olması gerekir. Türkiye’deki avukatların %60’ına yakınını bünyesinde barındıran üç büyük il barosunun Türkiye Barolar Birliğindeki temsilini %10’un altına çekecek bir düzenlemenin bu temel ilkelerle bağdaşmayacağı açıktır.
Sonuç olarak; bu teklif gündeme gelmesine yol açan siyasal olaylar, getiriliş usulü, gerekçesi ve düzenleme biçimi itibariyle Anayasa ile bağdaştırılması güç bir tekliftir, bunun da ötesinde teklif ile kamu yararı amacının güdüldüğünü söylemek de zordur.
BU YAZI 3 TEMMUZ 2020 TARİHİNDE OSMAN CAN TARAFINDAN YAZILMIŞTIR.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015