Oya BAYDAR
Kişiler ve kurumlar bazı hayati dönemeçlerde güç bir seçimle (tercihle) karşı karşıya kalırlar. Önlerinde iki yol vardır: Barışın yolu, savaşın yolu... İlk bakışta savaşın yolu güç ve tehlikeli görünse de, barış işaretli yola sapmak çoğu zaman daha büyük cesaret gerektirir. Doğru olanı yapmak, hedefe yürüyebilmek için özveri göstermeleri, öfkenin değil aklın sesini dinlemeleri, pek çok şeyi göze almaları gerekir.
İşte böyle hayati ve tarihsel bir dönemeçte BDP Meclis’e katılarak bu cesareti, bu özveriyi gösterdi ve de “göze aldı”. Neyi mi?
1 Ekim’de Meclis’teki yemin törenini televizyon ekranlarından izlerken, kendimi kürsüde yemin eden BDP’li milletvekillerinin yerine koydum; onların duygularını yüreğimde hissederek, bunca yılın acılarını, ölümlerini, haksızlıklarını, insanlık onuru için verilen mücadeleyi hatırlayarak usul usul ağladım. Meclis’te, BDP’li milletvekillerini çevreleyen saygısız ve düşman çembere karşı duyduğum çaresiz isyanın; AKP, CHP, MHP milletvekilleri ve de omuzları kalabalık askerlerden örülü duvarın utancının; BDP’lilerin maskeleştirmeye çalıştıkları yüzlerindeki gerginliğin, gözlerine yansıyan hüznün gözyaşlarıydı benimki. O insanlıksız atmosfere, o dışlayıcı havaya, hoş geldiniz demeyi, bir kucaklaşmayı esirgeyen katılığa isyanımdı beni ağlatan.
BDP Meclis’e geleceğini açıkladığından beri bir hayal kuruyordum; saçmanın saçması olduğunu, ölü gözünden yaş beklemek olduğunu bile bile... BDP Blok milletvekilleri Meclis salonuna girerken iktidar-muhalefet bütün milletvekillerinin ve tribünlerin onları hoşgeldiniz alkışlarıyla karşılayacakları hayali. Bir beyaz sayfa, bir mola, toplumce nefeslenebileceğimiz, gevşeyebileceğimiz kısacık bir an; bir barış ve insanlık anı...
Ah, aslında biliyordum böyle olacağını, bütün işaretler belirmişti ama umutlanmak istiyordum; umuttan başka ne kaldı elimizde şu vahşi, acımasız, insana saygısız, sevgisiz ülkede!
Gerçekten barış ve kardeşlik isteyen bir başbakana yakışacak, “BDP’nin Meclis’e katılma kararını alkışlıyoruz, barış ve demokrasiyi kazanmak için birlikte çalışma umudu besliyoruz” gibisinden insani ve sivil bir söz yerine Tayyip Erdoğan’ın gururlu, nobran ve ayrımcı üslubuyla söylediği, “Gelecekler demiştim geldiler (tükürdüklerini yaladılar diye anlayın)” sözü iktidarın havasını önceden belli etmişti. Başbakan, bir gün önce de sadece BDP’yi değil, Blok milletvekillerine oy verenleri de, aşağılamanın ötesinde töhmet altında bırakan ifadeler kullanmıştı. (BDP’li bağımsız adaya oy vermiş biri olarak, oy kullanma ve seçme özgürlüğüme yönelik bu tehdit ve tecavüzün dava konusu olup olamayacağını araştırıyorum şu günlerde.)
BDP’lilerin ve bağımsızların yemin etmeleri sırasında salondaki hava elle tutulacak kadar ağırdı. Hükümetten sadece üç bakanın bulunduğu, askerlerin Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının ardından BDP’liler yemin etmeden önce salonu terk ettikleri, CHP genel başkanının da ayrıldığı, oturumu yöneten Meclis Başkanı’nın salondakileri, laubali davranışları nedeniyle, “Konuşacaksanız kulise çıkın veya lütfen oturun” gibi sözlerle sık sık uyarmak zorunda kaldığı o oturum, BDP’nin ve Kürt siyasal hareketinin istenmeyen, olsa olsa tahammül edilen unsurlar olarak nasıl dışlandığının somut göstergesiydi. Oradakilerin çok büyük çoğunluğunun, “şunlar bir gaf yapsalar, bir açık verseler de üstlerine çullansak”, ya da “nereden çıktı bu Meclis’e gelip yemin etme kararı, kurnaz takiyyeciler silahımızı elimizden aldılar” diye düşündüğünden adım gibi eminim. Başbakan ise BDP’nin Meclis’e gelmesini, planlı ve bilinçli olarak ısrarla kullandığı itici, ötekileştirici, saldırgan dile rağmen engelleyememenin üzüntüsü içindedir muhtemelen. Onlar olmasa Anayasa sürecinde önce biraz kayıkçı dövüşü yapıp sonra ne güzel anlaşacaklardı eski ve yeni Türk ulusalcıları...
BDP bu oyuna gelmekten, biraz geç de olsa kurtuldu. Karşısındaki red blokuna bir nanik çekti. Üstelik de ellerini ovuşturarak nerede hata yapacaklarını avının üstüne atlamaya hazırlanan vahşi hayvan gibi bekleyenlere en küçük bir fırsat tanımadı, hiçbir açık vermedi. Leyla Zana’nın üstünde kırmızı-sarı-yeşil renkleri arayanlar hayal kırıklığına uğradılar. O, halkı adına tuttuğu hepimizin bitmeyen yasının rengini giymişti. Kürtçe yemin ne zaman kimden gelecek diye kulak kesilenler umduklarını duyamadılar. Çünkü artık Kürtce yemine gerek yoktu, o yemin Doğu’da çoktan edilmişti.
BDP zor yolu seçti; özveri ve cesaret isteyen yolu. Özveri kendi kitlesinden ve Kürt hareketinin kimi kesimlerinden gelen eleştirilere hatta suçlamalara rağmen barışçı çözüm için sivil siyasetin yolunu bir kez daha deneme kararlılığında yansıdı. Kendi insanları her gün onlarcasıyla, yüzlercesiyle tutuklanırken; iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla ordusuyla bütün muktedirler kaba ya da daha ince yöntemlerle Kürt siyasal hareketini meşruiyet dışına itmeye, silaha savaşa mahkum etmeye çalışırken ve de silahlı hareketin ağırlığını üzerinde hissederken Meclis’e girme ve o yemini etme kararlılığı, bağırlara barış taşı basılmasıydı; uzlaşma ve çözüm için güç yolun seçilmesi demekti.
BDP zoru seçerken önümüzdeki günlerde kendisini nelerin, hangi tuzakların, hangi provokasyonların, hangi engellerin beklediğini bilmiyor değildi kuşkusuz. Nitekim, bu satırlar yazılırken haberi gelen ve kimsenin kuşkusu olmasın, KCK, PKK’ye yardım, vb. kılıfı altında doğrudan BDP’yi, yani çözümün en önemli unsurlarından olan Kürt siyasal hareketini hedefleyen gözaltılar, baskınlar, tutuklamalar gecikmedi. Haberini vermiş, ihbarını yapmıştı Başbakan, durumdan vazife acele çıkarıldı.
BDP’nin zaten güç olan, giderek daha da güçleşecek seçiminin saygıyla karşılanması gerektiğine inanıyorum. Ancak kuru saygı yetmez; BDP’yi kurda kuşa yem ettirmemek için arkasında durmanın, destek vermenin, güç seçiminde pes etmeden direnmesini sağlamanın da bizlere: Türkiye barış ve demokrasi güçlerine, bitirin bu savaşı diye haykıran Kürt ve Türk halkının sesi olanlara düştüğünü unutmamak gerek.
BDP’nin çizgisinden, milletvekillerinden, zaman zaman sertleşen üslubundan, bazı durumlardaki yalpalamalarından, sivil siyaset acemiliklerinden, her aileden bir kişinin ya dağda ya hapiste ya mezarda olduğu hem mazlum hem de zalim bir coğrafyanın insanlarıyla olan bağlarından hoşlanmayabiliriz. Ancak bugün insan hakları, barış ve demokrasiden söz eden herkesin BDP’lilere empati ile yaklaşması; yanlış gördüğünü dostça eleştirse de, Kürt siyasal hareketine kol kanat germesi gerekiyor. Bir şey kesinlikle ortada: Kürt sorunu çözülmeden bu ülkeye demokrasi gelmeyecek, gerçek sivilleşme sağlanamayacak, eski Ergenekon’un yerine yeni Ergenekonlar kurulacak. Ve de Kürt sorunu savaşla, silahla değil ancak demokratik uzlaşmayla, diyalogla, etnik ve ideolojik kör olan eşit yurttaşlık temeline dayalı yeni bir anayasa ile çözülebilecek. BDP olmadan, iktidarın şu anda yapmaya çalıştığı gibi BDP yok edilerek, susturularak, bezdirilerek ,Meclis’i terk etmeye zorlanarak yeni bir anayasa yapılamaz. Biz yaptık oldu zihniyetiyle gidilirse, ki hedeflediklerinin bu olduğu anlaşılıyor, Kürdü Türkü hep birlikte batarız.
Baştan beri “BDP Meclis’e gitmelidir”i savunmuş olan ben, şimdi kendi kendime şu soruyu soruyorum: 1 Ekim’de Meclis’teki düşmanlık ve ayrımcılık iklimine rağmen, oraya gidip o buz gibi suratların karşısında “Türk milleti” üzerine yemin etme özverisini gösterebilir miydim? Belki evet, ama çok ağırıma giderdi, güç olurdu. Bu yüzden onları dinlerken ağladım ben. Bu yüzden kararlarına saygılıyım ve arkalarındayım.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024