Oya BAYDAR
Sadece ülkeler, halklar değil kişiler de yaşamlarındaki / tarihlerindeki dramatik olaylarla yüzleşip hesaplaşmazlarsa huzur bulamaz, barışa, sükûna, ruh sağlığına kavuşamazlar. Deşilip dezenfekte edilmeyen bir yara nasıl cerahatlenir, işler ve sonunda uzvun kangren olmasına yol açarsa toplumsal yaralar da öyledir. Yen içinde kaldığını sandığınız travma hiç umulmadık bir zamanda, umulmadık bir yerden patlar.
ABD Temsilciler Meclisi’nde alınan “Ermeni soykırımını tanıma” kararı, daha önce başka ülkelerin aldıkları benzer kararlar gibi Türk devletini hop oturup hop kaldırdı. Aslında gecikmiş bir karar olduğunu, çeşitli siyasal denge hesaplarıyla birçok defa ertelendiğini herkes biliyordu.
1915 ve izleyen yıllardaki Ermeni tehciri; -ister Ermenilerin kendilerinin adlandırmasıyla “büyük felaket”, ister “soykırım” deyin-, yüzbinlerce Osmanlı tebaası Ermeni’nin katledilmesi, çeşitli bölgelerin Ermeni nüfustan “arındırılması” ile sonuçlanan bir devlet politikasıydı. Dağılmış İmparatorluk toprakları üzerinde Sünnî-Türk unsurların ulus-devletini kurmaya çalışan İttihat ve Terakki’nin tehcir kararı belki de bilinçli bir soykırım değildi, ama işin sonu binlerce yıldır Anadolu toprakları üzerinde yaşamış bir halkın büyük acılarına, can kayıplarına ve yüzyıldan fazla süredir dinmeyen, sönümlenmeyen bir travmaya dönüştü.
Cumhuriyet’i kuranlar, içinden çıktıkları İttihat Terakki’yi reddederken sünnî-Türk unsurlar üzerine kurulacak ulus-devletin ideolojisini ve bu anlayışın bugüne kadar süren kırmızı çizgilerini devraldılar. Türk Devleti’nin temeli sayılan bu kırmızı çizgileri korumak için başvurulan her türlü zorba, baskıcı, asimilasyonist, hukuksuz, adaletsiz uygulama devletin bekası, milletin bölünmez bütünlüğü (Siz, laik ya da muhafazakâr Sünnî Türk’ün egemenliği olarak anlayın) uğruna haklı ve mubah sayıldı. Bugün bir komşu ülkenin topraklarında sınır ötesinde sürdürülen harekât ve o topraklara yerleşme çabası (Ben işgal demiyorum, siz sözlüklere bakın) aynı zihniyet ve ideolojinin yüz yıl sonraki tezahüründen ibarettir.
Yazının başlığına dönecek olursam: Kedi şeyini örter gibi örtmeye çalışmak yerine 1915’le hesaplaşabilseydik 1937-38 Dersim tertelesi olmazdı. Dersim’le yüzleşip hesaplaşabilseydik 6-7 Eylül 1955 suçu işlenmezdi, bilmem kaçıncı Kürt isyanı çıkmaz, Türk’ün Kürt sorunu bugünkü çözümsüzlük noktasına varmaz, savaşçı işgalci bir ülke görünümü doğmazdı.
Neden mi? Çünkü devletin temelindeki zihniyet değişmiş olurdu. O zihniyetin mikrobunun kanımızı zehirlemesine, ülkeyi ve halkı bu hallere getirmesine, yaranın yen içinde cerahatlenmesine izin vermemiş, zamanında sağıltmış olurduk.
Taner Akçam’ın ABD Temsilciler Meclisi’nin kararı üzerine yazdığı, görüşlerine sonuna kadar katıldığım yazısını kısaltarak aşağıya alıyorum. Kısaltmamın nedeni, benim bu yazım çok uzadığı ve tamamını hem T24’te hem de Duvar’da bulabileceğiniz içindir.
...
“Amerikan Temsilciler Meclisi ezici bir çoğunlukla (450’ye 11) Ermeni soykırımını resmi olarak tanıyan bir yasa tasarısını kabul etti. Kararın şu anda bağlayıcı bir niteliği yok, daha çok sembolik karakterde. Ama Senato’nun kabul etmesi ile birlikte, Amerikan mahkemeleri açısından bağlayıcı bir karakter kazanacaktır. Bu daha önce olmayan yeni bir durumdur.
Amerikan Kongresi Nisan 1975 ve Eylül 1984 yıllarında da benzeri kararlar almıştı. Bu karalara göre, 24 Nisan Ermeni Soykırımını anma günü olarak kabul edilmiş ve Amerikan Başkanları Soykırım için özel bir açıklama yapmakla görevlendirilmişti.
Bu nedenle, 1975’den beri, her 24 Nisan’da Amerikan Başkanlarının, 1915 olaylarını hatırlatan açıklama yapmaları bir gelenek haline gelmişti.
Her yıl, bu açıklamalarda ‘soykırım’ kelimesinin kullanılıp kullanılmayacağı çok büyük bir merak ve Türkiye açısından da büyük bir gerilim konusu olurdu.
Türkiye ile ilişkilerini bozmak istemeyen Amerikan Başkanları, günümüze kadar hiçbir biçimde soykırım kelimesini kullanmadılar.
Tek istisna 1981 yılında Ronald Reagan idi.
1984 yılından bu yana benzeri bir kararın tekrar alınması için çeşitli çabalar oldu ama tüm girişimler, Demokrat olsun Cumhuriyetçi olsun, Amerikan Hükümetlerince engellendiler.
Bill Clinton 2000, George W. Bush 2007 ve Barack Obama 2010 yılında, Temsilciler Meclisindeki girişimlere engel oldular.
Engellemelerde hep aynı tez kullanıldı. ‘Evet, 1915 bir soykırımdır, biliyoruz ama Türkiye NATO üyesidir ve Türkiye ile ortaklık Amerikan ulusal çıkarları gereğidir. Biz tarihi bir meseleden dolayı, ulusal çıkarlarımızı tehlikeye atamayız.’
Bu tasarının nihai akıbeti ne olacak, henüz bilmiyoruz.
Senato’da kabul edilmesi Amerikan Başkanı tarafından engellenebilir ve konu Türkiye’ye karşı sürekli bir koz olarak elde tutulmak istenebilir.
Yani ya 1975’den bu yana değişen bir şey yok ya da bu karar çok önemli bir dönüm noktasına denk düşmüştür de diyebiliriz.
Önümüzdeki günler ve haftalar bu açıdan önemli, bekleyip göreceğiz.
(…)
Sen sorununu çözmezsen müdahale ederler
Soykırım konusunda karar almak ABD parlamentosunun işi değildir, diye bağırıp çağırabiliriz ama bu çok işe yaramaz.
Önemli olan, soykırım kararının ABD parlamentosunda ele alınması gereken bir konu olmaktan çıkartmaktır.
Türkiye için ‘daha kötü’ bir gelişmeyi haber vermek isterim: ABD kongre kararları, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin kararlarına benzemez. Nedeni de Amerika’nın ekonomik gücü ve Hukuk sisteminin özel yapısıdır.
Eğer Senato kararı onaylar (veya benzeri bir karar alırsa) ve Trump da bu kararı desteklediğini beyan eden bir açıklamada bulunursa, bu karar bir kanun gibi işlem görür (hatta Trump’un soykırım kelimesini kullanmaması da çok önemli olmaz. Temsilciler Meclisi ve Senato’dan geçen ayrı ayrı kararlar veya ortak karar, ABD mahkemelerinde, Türkiye Devleti ve Türk bankaları ve şirketleri aleyhine tazminat davaları açmanın yolunu açar.
(…)
Sorunun çözümü basittir
Türkiye’nin, 1915’i uluslararası düzeyde kendisine karşı kullanılacak bir koz olmaktan çıkarması gerekir. (…)
Amerikan Parlamentosu’nun 1915 hakkında karar almasından hoşlanmıyorsak, 1915 ile kendimiz yüzleşelim ve konuyu kendimiz ele alalım.
Kendi arşivlerimiz bile “Ermenileri imha edelim” diye alınmış kararları ihtiva eden belgelerle dolu. Geçenlerde belge numaralarını bile vererek yazdım. İlk imha kararı 1 Aralık 1914 yılında alınmış. Belgesi kendi arşivimizde duruyor. İttihat ve Terakki Partisi Merkez Komitesi üyesi Bahaettin Şakir, 3 Mart 1915’de “ülkedeki tüm Ermenileri imha kararı aldık” diyor. Talat Paşa’nın, “Ermenileri imha edin”, diye gönderdiği ve yıllarca sahte olduğu iddia edilen telgrafların gerçek oldukları ortaya çıktı.
Kendi arşiv belgelerimiz bile 1915’te nelerin yaşandığını açık net gösteriyor.
Oysa biz hâlâ kafayı kuma sokup, kendi arşivlerimizdeki belgeleri bile yok saymayı, inkâr etmeyi tercih ediyoruz. Konuyu konuşmak isteyenleri hain ilan ediyoruz, mahkemelerde süründürüyoruz, hapislere atıyoruz.
Bu mızrak artık bu çuvala girmiyor.
Kabul etmek vakti geldi de geçiyor bile: Tarihle yüzleşmek kötü değildir. İyidir, ülkeye demokrasi getirir, huzur getirir. İnsan haklarına saygı duyan bir rejim kurmamıza yardımcı olur. Eğer 1915 ile yüzleşirsek, komşularımızla daha iyi, daha güzel ilişkiler geliştirmenin yolunu açarız.
Korkmaya gerek yok. 100 yıldır inkâr ediyoruz, geldiğimiz nokta ortada.
100 yıllık inkâr ve yaşanan kötülükler ve geldiğimiz yer, hakikatlerle yüzleşmenin bir güzellik olduğunu artık bize öğretmeli.
Bu karar, sorunun nerede ne nasıl çözülmesi gerektiğini bize hatırlatması bakımından önemlidir. Rahmetli Hrant, ne zaman dış parlamentolarda karar meselesi gündeme gelse, tekrar ederdi: ‘Soykırım Anadolu topraklarında yaşandı ve çözümü de Anadolu topraklarında olacaktır.’ O halde bu doğrultuda düşünmeye başlayalım."
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024